Dadı

1.7K 78 101
                                    

Araba evimin önünden ayrıldığında, telefonumdan rastgele bir müzik açıp kulaklıklarımı taktım. Uzun bir yolculuk olacaktı, oraya vardığımda hemen işe başlayacaktım. Kendime son kez zaman ayırıp dinlenmem gerekiyordu. Bunu ise arabada yapıyordum.

Kulaklıklarımı takıp başımı kapalı olan cama yasladım.

Buralardan gitmek istemiyordum. Buna mecbur bırakıldığım için herkesten nefret ediyordum. Beni bu duruma sokan hiç kimseyi affetmeyecektim.

Burası benim evimdi, tanıdığım herkes buradaydı. Benim için burayı terk etmek hiç kolay olmayacaktı. Bedenim orda olsa bile ruhum hala burada kalacaktı. Busan'dan ayrılmak, bir uzvumun yerinden kopması gibiydi. Ancak kendime bir söz verdim. Eğer ilerde her şey düzelirse tekrar gelecektim. Geldiğimde ise, eski düzenime tekrar dönmek için elimden geleni yapacaktım. Ancak şu an burdan gitmem gerekiyordu, öyle de yapıyordum zaten.

Kafamı cama yaslayıp yolu izlemeye başladım. Gözlerim doluyor, nefesim kesiliyordu. Burdan ayrılmak tahmin ettiğimden daha zordu. Doğduğumdan beri yaşadığım yeri terk etmek çok zordu.

Asfaltın, tekerlekler altında sürüklenip gitmesini gözlerim dolu dolu izliyordum. Daha fazla gözlerime işkence etmek istemediğimden kapattım göz kapaklarımı.

***

Ne zaman geldik veya kaç saattir yoldaydık hiçbir fikrim yoktu. Cama tıklayıp beni uyandıran taksi şoförüne bakıp neler olduğunu anlamlandırmaya çalıştım.

"Sizi böyle uyandırmak istemezdim ancak başka nasıl uyandıracağımı bilemedim. Üzgünüm." diyerek kendini açıklayan şoföre hafifçe gülümsedim. Kapımı açan şoför, arabanın kapısının arkasına geçince bende araçtan indim. Elimi arka cebime atıp cüzdanımı çıkarmak isterken "Ödeme yapmanıza gerek yok. Kim ailesi bütün masrafları ödedi. Ayrıca bavullarınızı salona bıraktım." dedi. Şaşırmıştım, bütün masraflarımı ödemelerini beklemiyordum. Ancak hoşuma da gitmemiş değildi. Cebimde olan üç kuruşun hesabını yapmam gerekiyordu. Bu durumda masraflarımı ödemeleri işime gelmişti.

"Ah anladım. Teşekkür ederim." dedim bavullarımı taşıdığı için. Başını hafifçe eğip selam vermişti ve bende aynı şekilde karşılık verdim ona. Ardından arabasının şoför koltuğuna doğru ilerleyip kapısını açtı. Onun arabaya binmesini izledikten sonra gözümü evin dış cephesine çevirdim.

Eve bakmamla gözlerimin büyümesi bir olmuştu. Ben hayatımda böyle büyük ve görkemli ev görmemiştim. Hem korkunç görünüyor hem de devasa derecede büyüktü. Korku evlerine benziyordu.

Ağzım açık bir şekilde evin girişine yöneldim. Kapıya vardığımda bir kaç saniye nefes egzersizi yaptım ve elimi yumruk şekline getirip çaldım kapıyı.

Kapıyı açmalarını beklerken, yerimde duramıyor ve geriliyordum.

Bir kaç saniye bekledim. Bu süre zarfında yerimde zıplıyor aynı zamanda çevreye göz gezdiriyordum. Kapının açılması ile gözlerimi tekrardan kapıya çevirdim. Oldukça yaşlı bir kadın bana bakıyordu.

Beyaz saçlarını görkemli bir şapkayla kapatmaya çalışmıştı. Giydiği uzun kollu ceket ve altına giydiği etek tek parça gibi görünüyordu. Kumaşın üstüne danteller örmüşlerdi.

Nezaketen kadının kırışık yüzüne bakıp gülümsedim. Ancak kadın bana bakmış, herhangi bir tepki vermemişti. Bu kötü hissetmeme neden olsa da çaktırmamaya özen gösterdim.

"Jeon Jungkook?" dedi soru sorarcasıma. Benim olduğumdan emin olmaları gerekiyordu. Hıxla başımı sallayıp "Evet efendim." dedim elimi tanışmak için uzatırken. Kadın elime baktı ancak yine hiçbir tepki vermedi. İkinci kez böyle davranması zoruma gitmemiş değildi.

The Kth BoyWhere stories live. Discover now