Gitme

783 80 151
                                    

Gözlerine baktığım adam, en başından beri bu eve geldiğimde bebek sandığım Taehyung'du. Bunu nasıl gizlediler veya ben daha önce nasıl denk gelmedim işte bunu anlamıyordum.

Kim ailesi her şeyi biliyordu ve beni bilerek işe almadılar. Beni Taehyung istediği için işe aldılar. Kim ailesi Taehyung'un varlığını biliyordu. Duvarların arasından gelen sesler ona aitti. Kaybolan bir kaç parça eşyamı o almıştı. Hepsi tamamen bir yalandan ibaretti. Beni oyuncak bir bebeğe bakıcılık yapmam için görevlendirmişlerdi ancak karşımdaki adam, oyuncak olmayacak kadar gerçekti.

Yaşadığım bu şoku atlatmam kolay olmayacaktı. Sinirlenmiştim. Beni kandırmalarına sinirlenmiştim. Beni bile bile bu adamla bırakan Kim ailesini hiçbir zaman affetmeyecektim.

Sinirli bir şekilde hızla ayağa kalktım. Bana zarar vermesinden hala korkuyordum ancak sinirim, korkumun önüne geçmişti. Hızla onun üstünde doğru yürüdüm.

Aramızda yok denecek kadar az bir mesafe kaldığında gözlerimi tehtit edercesine büyüttüm. "Sen Taehyung'sun." dedim hala üstümden atamadığım şokla beraber.

Onun kim olduğunu anladığım için hemen gözlerini endişe ile doldurmuştu. Bir şeyler demek istiyor gibiydi ancak söyleyemiyordu.

Yaşadığım şokla beraber yavaş adımlarla geri çekilip sinirden gülmeye başladım. Yaşadığım bu trajikomik anı başka nasıl bozabilirdim bilmiyordum. Oyuncak sandığım kişi gerçekmiş ve ben onunla aynı evde yaşamıştım. Her anımı izlemiş olmalıydı. Her yaptığım hareketi görmüş olmalıydı.

"Sizin amacınız ne!?" diye bağırmaya başladım. Benim hayatımı mahfetmeye yeminliydi bu dünya. Bu dünya ya da içindeki insanlar benden ne istiyordu hiçbir fikrim yoktu. Ben de sıradan insanlardan olmak istiyordum ancak bu siktiğimin hayatı her zaman bir yol bulup ağzıma sıçıyordu.

"Neden ben!?" diye hala bağırıyor, ağlamalarımı daha da şiddetlendiriyordum. Titremelerim daha da fazlalaşmıştı. Kriz geçiriyordum. Ellerimi saçlarıma atıp yolmak istedim. Bir yandan saçlarımı çekiştirip bir yandan da ağlıyordum. Başka türlü sinirimi çıkartmaıyordum.

"Sizin amacınız ne!? Benden ne istiyorsunuz!? Hayatımı siktiniz siz!" dedim sinirimi dışarı vurarak. O hala bana bakıyordu. Hala karşımda, hiçbir şey olmamış gibi bana bakıyordu.

Bu kadar dayandığım fazlaydı bu evde. Gitmek istiyordum. Ellerimi saçımdan çekip gözlerimle kapıyı aradım. Gözyaşlarım gözümde birikmiş, görmemi engellemişti.

Bir kaç saniye kapının yerini aradıktan sonra en nihayetinde bulmuştum. Hızla oraya doğru gitmeye başladım. Giderken bile söyleniyordum. "Hepinizden nefret ediyorum." artık bağırmıyordum ancak bağırmayı çok istiyordum. Sesim, benimle dalga geçer gibi kısılmış ve bağırmama engel olmuştu.

Hızla kapıya yöneldiğimde önüme geçen beden ile bunu başaramamıştım. Sinirle önüme geçen bedene baktım. Gözlerindeki korkuyu, sulu gözlerimle bile fark edebiliyordum.

Gözlerime bakıp ne söyleyeceğini bilemez bir hali vardı. Ancak gitmekte kararlı olduğumu anlamış olacak ki ağzında ki fermuraı açmış gibi "Gitme." dedi çaresizce. Sesindeki o çaresiz tını ne de komikti ama. İlk defa çaresiz kalıyor gibiydi sanki. Oysa ben çaresizlikten buraya gelmiş, çaresizlikten bu işi yapmaya mecbur kalmıştım.

Onun daha fazla konuşmasını istemiyordum. Hızla ondan uzaklaşmak adına bir kaç adım geriye gittim. Onunla yakın temas içerisinde olmayı istemiyordum.

"NEDEN! HAYATIMI DAHA FAZLA SİKEBİLMEK İÇİN Mİ TUTMAYA ÇALIŞIYORSUN HALA BENİ!? SİZDEN NEFRET EDİYORUM. SİKTİRİN GİDİN HAYATIMDAN!" dedim bağıra bağıra. İçimdeki öfkeyi hiçbir şey dindiremezdi.

The Kth BoyWhere stories live. Discover now