Yabancı

624 58 191
                                    

Aceleyle bavulumu dolduruyordum. Buraya geldiğimde yanıma pek bir şey almamış olmanın avantajıydı çabucak hazırlanmak. Ancak sanki gerekiyormuş gibi evde bulduğum ve Taehyung'un izni dahilinde aldığım bavula, bana ait olan bir kaç parça kıyafet ve kişisel eşyaları ardından bavulun geri kalan boşkuklarına Taehyung'un kıyafetlerini dolduruyorduk. Daha doğrusu dolduruyordum çünkü Taehyung yanımda dikilmekten başka bir şey yapmıyordu. Alabileceğimiz kıyafetleri ona gösterdiğimde sadece başını olumlu veya olumsuz yönde sallamasıydı. Aşağıdaki o korku dolu ifadesinden sonra bu durgunluk normal değildi. Ruh değişimleri beni korkutuyordu. Özellikle şu anki durgunluğu.

"Bunu da alalım mı?" diye heyecanla arkamda dikilen Taehyung'a tekrar bir soru yöneltmiştim. Taehyung'un tutsak edildiği depodan çıkmamızla benim odama yönelmemiz ve eşyalarımı toplamam bir olmuştu. Benim odamdan çıktıktan sonra vakit kaybetmeden hemen Taehyung'un odasına gelmiş ve onunda eşyalarını toparlamaya başlamıştım. Biliyorum, Busan'da kalacağımız hiçbir yer yok ancak Bay ve Bayan Kim'in Taehyung'a bıraktığı az bir miktar parası vardı. Bu para ile bir yerler kiralayabilir veyahut ucuz bir yer satın alabilirdik.

Soruma karşı sadece omuz silkip "Bilmem," demesi olmuştu.

Bavulu neredeyse tıka basa doldurmuştum ve hala Taehyung'un bir kaç parça eşyası kalmıştı. "Başka bir bavul var mı?" dedim Taehyung'un dolabına bakarken. Taehyung yatağın kenarında, ayakta durduğuna emindim. Orada öylece duruyor, ben komut vermediğim sürece hareket etmiyordu. Odun gibi sadece sabit duruyordu ve bu saf hareketleri gözüme tatlı geliyordu. Ancak durgunluğu da beni korkutmak için yeterli bir sebepti.

"Bilmiyorum." kalın sesi ile beni cevapladığında sıkıntıyla arkamı döndüm ve yüzüne baktım. Normalde bu dolapta porselen bebek Taehyung'un kıyafetleri vardı ancak dolap, tıpkı diğer eşyalar gibi duvarla iç içe yapılmıştı. Porselen bebek Taehyung'un kıyafetlerinin arkasında başka bir dolap kapağı açılıyordu ve ben bunu bu zamana kadar nasıl fark edemedim diye düşünmeden edemiyordum. Dolabın içindeki başka bir dolapta ise şu an yüzüne baktığım Taehyung'un kıyafetleri ve bir çok sağlık malzemesi vardı. Sağlık malzemesini ise tahminimce aşağıdaki odada yaralanınca buraya gelip, yaralarını sarması olarak düşünüyordum.

"Bir kaç palto daha var onları almazsak bir şey olmaz değil mi?" dedim kaşlarımı istemsizce çatarak. Onun palto giyip giymediğini bile bilmiyordum, üstelik paltolar yepyeniydi ve bazılarının etiketleri hala üzerindeydi. Neden aldıkları ya da neden giyilmedikleri hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Yüzüme hiçbir mimiği oynamadan bakan Taehyung "Gerek yok onlara." demişti. Taehyung'un bu kadar düz bakmasından korkuyordum ve beraber gidecek olmamızı sürekli düşünüyordum. Onun hakkında en ufak bir bilgim yoktu ve psikolojisinin bozuk olduğuna da eminim. Anlattığı gibi bir hayat yaşamışsa eğer psikolojisinin normal kalması imkansızdı. Şiddete meyilli olması ise cabasıydı.

Verdiği cevap üzerine dolabı kapattım. Taehyung'un yanına küçük ancak seri adımlarla vardığımda bavulun fermuarını çekip kapattım. Kısa süreli hazırlığımız bitmişti ve geriye kalan sadece bu lanetli evden çıkmaktı. Buradan gideceğim için seviniyordum ancak içim içimi yemeye başlamıştı. Bilmediğim bir sıkıntı ile boğuşuyordum. Ani bir kararla Taehyung'u da istemiştim yanımda ama şu an çok kararsızdım. Onu götürmekte emin değildim ve bu sıkıntı terlememe sebep oluyordu. Daha fazla düşünmek istemiyordum, aklımı kurcalayan bu sorunlar üzerinde daha fazla durmak bana zarardan başka bir şey vermezdi.

Şu an için tek yapmamız gereken bu kapıdan çıkıp gitmek ve bir daha da buraya adımımızı dahi atmamaktı. Ancak her ikimizin de bedeni yorgundu. Dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Hem ben bugün yaşadığım bu şeylerden hem de o anlattığı bunca şeyden yorulmuştu. Ancak dinlenmeyi Busan'da da yapabilirdik. Sadece tek istediğim burdan gitmekti. Ölümün eşiğinde dahi olsam buradan gitmek istiyordum.

The Kth BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin