Telefonu Gördüm

252 30 46
                                    

Merhabaaa

Bu ficin The Boy filmi ile Sen Anlat Karadeniz dizisinin karışımı gibi bir şey olduğunu farkettim...

İyi okumalar...

***

"Hala ağrıyor mu?"

Açık olan televizyondan gözlerini ayırarak bana çevirdiğinde, gözlerimi daldığı yerden çekerek keskin irislerine sabitlemiştim. Gözlerinde meraklı ve bir o kadarda iyimser bir yaklaşım sergilemek isteyen birisi yatıyor gibiydi fakat bu ne kadar doğruydu?

Sabah saatlerinde gördüğüm mesaj gün içerisinde beni sürekli düşündürsede bir anlam bulamıyor hatta daha fazla çıkmaza giriyordum. Numara yerine sadece 'Sikik' yazdığı için kimin mesaj attığını görmemem veya mesajın devamında yazan şeyleri bilmemem canımı daha da çok sıkıyordu.

Peki ya yüzündeki bu ifade neydi?

Gerçekten hissetiklerini mi yansıtıyordu yoksa çok iyi bir oyuncu muydu, gerçekten beni merak mı ediyordu yoksa oyalıyor muydu, anlaması cidden çok güçtü.

Mesajda gördüğüm 'oyalamak' kelimesi sürekli zihnimin içinde cirit atıyordu. Beni mi oyalıyordu yoksa bir başkasını mı bilmiyordum fakat onun yanında sadece ben vardım. O evden çıkmasına yardım eden ben vardım. Sonra aklıma başka bir soru düşüyordu; niye ben?

Onu o evden çıkardığımda gözlerinde belirginleşen hüznü dağıtmak için aklını elimden geldiğince oyalamıştım; o evi düşünmesin, içinde yaşadığı şeyleri düşünmesin diye elimden gelen her şeyi yapmıştım ve bunlar beni bir 'neden' sorusuna götürüyordu.

Ben ona karşı bunları yaparken o neden beni oyalasın ki?

"Jungkook?"

Yüzünde sabit duran gözlerim yine ben farkında olmadan dalıp gitmişti düşüncelerimin arasında.

"Efendim?" az önce sorduğu soruyu hatırlamadığım için duymamazlıktan gelerek onu cevapladığımda garip ve tedirgin olduğu bakışları arasından "İyi misin?" diye sormuştu.

Bilmiyorum.

İyi miyim yoksa değil miyim bilmiyordum çünkü artık ne düşüneceğimi bile kestiremiyordum.

"Evet, evet iyiyim." hızla konuşarak onu yanıtladığımda, daha fazla şüphelenmemesi için bir kaç saniye boyunca yüzüne bakmış, gerçekçi olabilmesi için üstün bir çaba sarf ederek gülümsemiş ve ardından başımı yavaşça açık olan televizyona çevirmiştim.

Hala bana göz ucuyla baktığını görüyordum fakat aldırış etmeden televizyonda oynanan komedi filmini izlemeye koyulmuştum. Bu düşüncelerimin arasında her ne kadar televizyonu izliyor gibi görünsemde izlemiyordum açıkçası.

"Az önce sana bir soru sordum."

Konuşmayı devam ettirerek bana hitaben tekrardan konuştuğunda, yine başımı ona doğru çevirmiş ve sanki hiç duymamışım gibi "Ah, özür dilerim. Duymamışım, ne dedin?" diyerek geçiştirmeye çalışmıştım lakin Taehyung'un çatılan kaşları, yerinde dikleşmesi ve uzandığı kanepeden ayaklarını yere indirerek dirseklerini bacaklarına yaslayarak öne doğru eğilip "Neyin var senin? sabahtan beri bir garip davranıyorsun" diyerek bana kilitlenmişti adeta.

"Bir şeyim yok, neyim olacak ki?" elimi havada rastgele sallayıp zoraki bir gülüş sergilediğimde bacaklarına koyduğu dirseklerini kendisine doğru çekmiş, sırtını kanepeye yaslayıp kollarını birbirine dolamıştı.

"Öyle mi?"

Tek kaşını havaya kaldırarak tedirgin olmamı sağlayacaktı ancak ben bunun önüne geçip, onun gibi tek kaşımı havaya kaldırarak "Öyle." demiştim.

The Kth BoyWhere stories live. Discover now