5-Cİ BÖLÜM. ÜÇ SANİYE

61 7 0
                                    

Merhabalar, canlarım. Keyifler nasıl? Hep iyi olursunuz, İnşAllah. Kitabı okumadan önce, size küçük motivasyonlar ve hayat felsefeleri anlatıcam, kendi dilimden. İyiliğimiz için. Başınıza ne gelirse gelsin, Allahın yanınızda olduğunu unutmayın! Ondan ve sende başkasının yalan olduğunu sakın unutma! Hayatını başkasına göre yaşama! Kendini sev ve değer ver! İyi günler dilerim, hepinize. Şarkı eşliyimde kitabı okursanız, yaşamış gibi olucaksınız, bence. İyi okumalar✨

                            ~~~

Kaşımın biri havaya kalktı. "Kimse hayal kurmadan yaşayamaz! Sen bile" dedim sakince. "Biz hayallerle gerçeye kavuşuruz. Sizin taraflarda nasıl olur, bilmem." Ve son pankekimde bitti. On beş pankeki sonunda devirdim. Oh be, dünya varmış. Yemek yemesem, ölürüm.

Aman, ne adamakıllı bir şey düşündün. Kırk yıl düşünseler bile, bu kimsenin aklına gelmezdi. Tabi ki, ben Albert Einstein'in "kızıyım." Ne kadar da ironi.

Tabağı ve ficanı yatağın diğer tarafına koydum. Devon Phoenix kalkıp, gitti. Sonunda... Düşündümde, aslında korkunç gözükmüyordu, aksine çok tatlı bir görünüşü var. Çocuğa benziyordu. Acaba, yaşı kaçtı? Sadece ciddi duruşunu ve canayakın olmayan gülüşlerini çıkarsak, bence harbi iyi. Her şeyi mükemmel.

Sanki erkek seçimi yarışmasındayız.

Rahatladığımı farkettim. Bir saat önce öleceğimi sanmıştım. Ama hala yorgundum. Kalkıp banyoya girdim. Aynada kendime baktım. "Kızım bu ne güzellik" dedim sevinçle. "Ay, tabikide Tanrıdan. Kimden olacaktı ki?.." Güldüm. Bir an kendimi aşko kuşkolara benzettim. Tanrı korusun. "Çevremdeki" çoğu insan beni şizofren olarak algılıyordu. Bilmiyorlar ki, kendini sevmek ve kendinle konuşmak, aslında kendine olan saygın ve şefkatindendir. İnsanlık o kadar beyinsiz və cahil ki, karşısındakini yalnış anlıyor, üstüne üstün, boş yere yargılıyor ve eleştiriyor. Neyse, insanlığın durumunu müzakere edersek, beynimiz kaçar, çenemiz çıkar. Siyasette bence, boş konuşmalar yerine, bu mevzulara aydınlık getirlmeleri, belki biraz bu güne fayda olurdu.

Dünyayı kurtarmak sana kalmadı Annie.

Suyu açıp, biraz bekledim, ardından kendimi bol akan suya bıraktım. Tenime deyip, ardından yere akan sıcak su beni rahatlatmıştı. Bir saat suyla oyalandıktan sonra başıma ve üzerime beyaz havlu geçirip, banyodan çıktım. Şehzade havalarına girdim yahu. Sakin adımlarıma rağmen, birden ayağım kaydı ve yere yapıştım. Hatta öyle bir ses çıkmıştı ki... 'Şap' diye. Canım acıdı. Ancak ben kahkaha attım. Görende, delirmiş sanır. "Daha ne kadar acıtabilirsin ki, hayat" diye yüksek sesle bir kere daha kahkaha attım. Bu an kapı açıldı. Baktığımda, Devon Phoenix ve hizmetçiydi. Zaten başka kim vardı ki, evin içinde? İkiside çabucak yanıma geldiler. Hizmetçi sağ kolumdan, Devon Phoenix sol kolumdan tutup, beni kaldırdılar. "İyi misin?" Bu sesi sol tarfımdan duydum. Bir erkek sesiydi.

Emin misin Annie?

Gülüşümü yüzümden silip hemen ona baktım. Bunu bana diyen o muydu? "İ...iyiyim" dedim şaşkınlıkla. Beni yatağa yakınlaştırdıklarında, oturdum. "Su getireyim mi, Annie hanım?" Hizmetçiye bakıp, başımı salladım. Hemen odadan çıktı. Devon Phoenix'e baktığımda, zaten gözleri bendeydi. "Sen iyi misin?" Başını hafif aşağı yukarı salladı. "İyiyim, de, sen asıl iyi misin?" Nasıl olayım canım, işte, çocuk kahveyi döktü, bende temizliyorum. Şimdi şuracıkta ölüvereceğim. Tanrım, neden böyle oluyor ya?.. "Dedim ya, iyiyim." Vallah yalan. Bana öyle baktı ki, uzaktan gören, kadına aşık der. Bir erkeye bu kadar yakışır mı? Bu ifadeyi görmek için en son kendimi babama kurban etmiştim. Nasıl da güzelmiş. Düşücelerimin ortasında sesini duydum. "Yere yapıştın, nasıl oluyor da, rahatlıkla kahkaha atıyorsun? Görende komik bir şey gördün sanır. Senin gibisini de ilk defa görüyorum." Güldüm. Sen böyle olunca, ne kadar da iyi, yakışıklı oluyorsun. "Ben öyleyimdir. Alışırsın" dediğimde, o da güldü.

Phoenix'in (Feniks'in) KuklasıWhere stories live. Discover now