15-Cİ BÖLÜM. SON BEŞ GÜN

2 1 0
                                    


Merhabalar aşklar nasılız? İyileşme sürecim hala devam etse de, kendimi mükemmel hissediyorum. İnşAllah sizde iyi olursunuz. Kitabımı okuyan ve bana destek olan her kese teşekkür ederim. Okuyan ve yorum yapan elleriniz parayla dolsun. İyi günlerinizde harcayın. Bir kez daha teşekkür ederim. Bu gün sizlere farklı bir gerilim yaşatacağım diye düşünüyorum. Öyle olmasını dilerim. Baya bir gerilim yaşayacağınızı düşünüyorum. Ve sizi daha fazla tutmadan sizi okumaya alıyorum. Buyurun. İyi okumalar. 🥰

                           §∆§

Yeniden karşımdaki bu heybetli bedenin sahibi olan adama baktım. Korkuyor muydum? Hayır. Korkacak bir şey olduğunu hiç sanmıyorum. Sonuçta ben bir manyağım. Hemde öyle bir manyak ki, sadece bir oyundaki korkunç karakterden korkuyorum. "Bizi yalnız bırakın!" Bunu bana bakmaya devam ederek söyledi. Arkasındaki adamlar arkalarını dönüp gittiler. Bana bu kadar bakmasını hiç doğru bulmuyordum. Terbiye diye bir şey var. "Ne o neden bu kadar çok baktın? Gözlerimin içine bakarak beni kendine aşık mı etmeye çalışıyorsun?" Bunu söyleyeceğimi beklemiyormuş gibiydi. Kaşları çatıldı. Bundan hiç hoşlanmışa benzemiyordu. Ama ne yapabilirim? Bunu söylemeye beni mecbur etti. "Beni tanımıyor olmalısın. Bu sözleri bana söylemeye cesaret edecek kadın ancak Annie Walker olurdu. Yoksa sen gerçekten o musun?" Başımı salladım. Herkes beni tanır. Ben ne düşünürsem yüzüne direkt söylerim. Bu sefer gözleri benim arka tarafıma kaydı. Yüz ifadesi biraz değişti. Eminim sınırı geçmeme şaşırmıştı. Oysa hapishane kapısında duran adam ne kadar tembih etmişti 'sakın yazıyı geçmeyin' diye. "1998 yazısını da geçtin. Seni uyarmadılar mı?"
"Uyardılar" dedim tekrar duvara bakarak. Sonra arkamı dönüp onun baktığı tarafa baktım. Ardından yeniden göz göze geldik. "Peki nasıl..." Sorusunu bildiğim için sözünü kestim. "Annie Walker mesafeleri aşmayı sever." Birkaç adım atıp geri çekildim. "Ancak gerektiğinde arada mesafe bırakmasını da bilir."
"Ama ben sana inanmıyorum. Sen rol yapıyorsun. Annie Walker adından kaç kadın gönderdiler yanıma. Kimisi hapishane girişinde yakalandı, kimisini de... Cümlesinin devamını getirmedi. Gözlerini kaçırıp duvara baktı. "Sen mi öldürdün?" Yüzü yeniden eşi benzeri olmayan sinirli ifadesini alarak bana baktı. "Ben kadına vurabilirim, ama asla öldüremem. Bunu yaparsam, Tanrı benden nefret eder. Kadınlar naziktir ve incedirler. Senin gibi. Sende öyle görünüyorsun. Ama ne yazık ki, sana inanmıyorum. Bu yüzden seni dövmek zorundayım. Dersini vermeliyim. Ben o kadar nazik değilim ne yazık ki. Ne kadar güçlü göründüğümün farkındasındır. Şu kaslara bir baksana." Kaslarını gösterdi. Evet güçlü göründüğü doğruydu. Birkaç adamı birden alt edebilirdi. Ardından sağ elimde, avcumun içinde tuttuğum butona baktı. "Elindeki o butona basıp ta istediğin kadar adamı başıma toplasan bile bunu yapacağım. Ben iş yaparım. Vaktimin boşa harcanmasına tahammülüm yoktur!" Aynen benim gibi bu adam. Bende böyle kolay inanmam, ancak ona gününü göstereceğim. "Erkekler genellikle kadınları böyle tanımlar. Eğer görünüş kimliğini anlatsaydı, iyi gibi görünmeye çalışan kötü iyi olarak tanımlanırdı. Kimin kim ya da ne olduğunu görünüşle değil, zamanla anlarsın." Ardından hafif bir şekilde güldüm. "Siz erkekler neden aynısınız? İki kas çıkarıyorsunuz, sonra istediğinize hava atıyorsunuz. Benimde karın kasım var, ancak gösteremem elbisedeyim. Kol kasım da var seninki kadar olmasa da ama gösteremem elbisem kollu." Bunları hem ciddi hem de alayla söyledim. O da alaylı bir şekilde güldü. "Demek oyun oynamayı seviyorsun? Pişman olursan ağlayarak ve bağırarak butona basma sakın. Çünkü ben başka erkekler gibi sen kadın olsan bile sana karşı nazik davranmayacağım." Bu sefer ben alayla güldüm. Beni ne zannediyor bu? Korkak mı? Elimdeki butonu yere attım. Yere attığım butona ardından bana baktı. "Gel bakalım. Senden korkan Annie Walker değildir." Hala rol yaptığımı düşünüyor gibiydi. Şu an kırmızı renk gören bir boğaya dönüşmüşe benziyordu. Onu da Devon Phoenix Adams gibi sinir etmiştim. Bi' burnundan duman çıkması kalmıştı. Sağ elini yumruk yapıp karnıma darbe atacaktı ki, sağ bacağımı bir adım geriye atıp, sol elimle yumruk yaptığı kocaman elini avcuma aldım. Tabii ki de sığmıyordu. Baya büyük avuçları vardı. Hemde gerçekten güçlüydü. Hem yumruğunu
tuttuğum elim biraz acımıştı, hem de güçlü olmasından dolayı topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesle kendi iradem dışında geri gittim. Kolunu geri çekip yumruğuna baktı. Sonra şaşırarak bana baktı. Ama hala ciddiyetini korumayı başarıyordu. Sıra bendeydi. Bütün gücümle sol yumruğumu bağırarak karnına geçirdim. Dizi effektlerindeki gibi olmasa da gerçekçiydi. Kos koca heybeti büyük adamı duvara yapıştırdın. Aferin sana kızım. Duvar kırıldı. Bu adamın büyüklüğünde her ağır nesne duvarı kırabilirdi. Yarı karanlık oda dışarının az yansıyan ışığıyla az da olsa aydınlığa kavuşmuştu. Bi' de azıcık temiz hava geldi. Birden bire koşan ayak sesleri duydum. "Mrs. Walker, iyi misiniz? Yoksa yazıyı geçtiniz mi?" Sesi nasıl da duymuşlar. Uzaktan hem de.
"Ben iyiyim merak etmeyin." Sesimi yükselterek konuşuyordum. Ardından duvar parçalarında yarı uzanmış adama bakıp güldüm. "Asıl o iyi değil. Siz gidebilirsiniz. Bizi rahat bırakın lütfen. Bi' de duvarı kırdığım için devlete özürlerimi iletirsiniz. Eğer gerekirse parasını ben öderim." Devon Phoenix Adams'a ödetirim. İyi fikir. Neden olmasın? "Biz anlayamadık. Duvarı siz mi kırdınız yani?"
"Evet ne olmuş? Haddini aştı o yüzden. Siz gidin artık lütfen."
"Tamam. Ama eğer yardıma ihtiyacınız olursa, ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz."
"Biliyorum merak etmenize gerek yok. Gidin artık." Adım sesleri git gide uzaklaştığında 1.5 merte öteye fırlattığım adama yaklaştım. Sessizlik çökmüştü. Kimse konuşmuyordu. Sessizliği sadece topuklu ayakkabılarım bozuyordu. Bilinci yerindeydi ancak ayağa kalkmamıştı. Bence beş dakika boyunca hayatı sorguladı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 18 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Phoenix'in (Feniks'in) KuklasıWhere stories live. Discover now