🐺23.Bölüm🐺

262 24 1
                                    

𐰨𐰀: 𐰴𐰕𐰍𐰣𐰢𐰾: 𐰃𐱅𐰢𐰾: 𐰠𐰢𐰕: 𐱅𐰇𐰼𐰇𐰢𐰕: 𐰼𐱅𐰃: 𐱅𐰇𐰼𐰰: 𐰆𐰍𐰕: 𐰋𐰏𐰠𐰼𐰃: 𐰉𐰆𐰑𐰣: 𐰾𐰓𐰭: 𐰇𐰕𐰀: 𐱅𐰭𐰼𐰃: 𐰉𐰽𐰢𐰽𐰺: 𐰽𐰺𐰀: 𐰘𐰃𐰼: 𐱅𐰠𐰤𐰢𐰾𐰼: 𐱅𐰇𐰼𐰰: 𐰉𐰆𐰑𐰣: 𐰠𐰭𐰤: 𐱅𐰇𐰼𐰇𐰭𐰤: 𐰚𐰢: 𐰺𐱃𐱃𐰃: 𐰆𐰑𐰀𐰲𐰃: 𐰼𐱅𐰃: 𐱅𐰇𐰼𐰰: 𐰉𐰆𐰑𐰣: 𐰼𐱅𐰤:

~Bu şekilde fethettiğimiz ülkemiz, düzenlediğimiz yasalarımız vardı. Müttefikimiz Türk Oğuz beyleri ve Türk halkı, dinleyin: Yukarıda gök çökmezse, aşağıda yer delinmezse, Türk halkı, ülkeni ve yasalarını bozmaya kim muktedir olabilir ki?!(Kimin gücü yetebilir ki?!) Türk halkı hatalarından dolayı pişman ol ve...~

🏹

Arkadaş kelimesinin hikâyesini biliyor musunuz?

Eskiden askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. 

Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş.

Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi "arka-taş"tan "arkadaş" şeklinde dilimize yerleşmiş ve

bugün bile güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir.

Sayda Barlas için bir arka-taştı. Sırtını ona dayamıştı. Ona da, samimiyetine de güvenmişti. Ama Sayda bir hiç uğruna hainlik yapıp onu sırtından bıçaklamıştı.

Bir mağaraya getirilmiştik. Mağarada bir kafes vardı. Kafesin içine konulup kilitlenmiştik. Ancak hâlâ Göktürk topraklarındaydık.

Bu kadar Çinli askerin bu topraklara nasıl girebildiğini merak ediyorum doğrusu. Ötüken'e gelebilmeleri için nice Türk ilinden ve topraklarından geçmeleri gerekir. Ancak... Tabii ya Kitanlar. Komşumuz olan Kıran topraklarından girebilmeleri oldukça muhtemel.

Dizime başını koymuş Kül Tigin'i saçlarını okşaya okşaya uyutmuştum. Hâlâ sol elimle okşamaya devam ediyordum. Bilge de sağ tarafımdaydı. Sağ kolumla onu sarmıştım. Başı göğüs kafesimde, uyudu uyuyacaktı.

Barlas ise dizlerini kendisine çekmiş, öylece düşünüyordu. Oldukça sessizdi. Hâlâ bu sessizliğini koruyordu.

Biz, sessiz sessiz idare ederken mağaraya giren Sayda ile bu sessizlik bozuldu. Kafese yaklaştı. Barlas'ın gözleri şimdi ateş saçıyordu. Dişlerini de sıkıyordu sinirinden.

"Size son defa teklifte bulunmaya geldim. Barlas... Biz beraber büyüdük. Benim öz kardeşimden farksızsın. Sana asla zarar vermek istemiyorum. Asena... Senin de hiçbir suçun yok. Hatta bana bu gücü veren sensin."

Balalar uyuduğu için bağırmadım. Ancak kısık sesimle de olsa tepkimi gösterdim.

"Ne diyorsun sen?! Sana ne gücü vermişim ben?!"

"Tünelde bize her şeyi anlattığın gün sana sormuştum. Tarih bizim de adımızı yazıyor mu, demiştim. Ama verdiğin cevap beni tatmin etmedi. Neden diye düşündüm. Neden bizim adımız da yazmıyor? Sonra hep düşünmeye devam ettim. Neden değişmesin ki? Sen gelecekten geliyorsan eğer ve şu an geçmişteysen; geçmişi değiştirip geleceği de değiştirebilirim diye düşündüm. Kapgan'ı indireceğim, yerine geçeceğim. O büyük ve ismi yüzyıllar boyunca anılan Kağan ben olacağım!"

Sırıttım. Emin değildim ama onu belki vazgeçirebilirim diye eminmiş gibi konuştum.

"Yanılıyorsun Sayda. Ben sadece kitabın içinde, nedenini bilmediğim bir şekilde yaşıyorum. Kitap sadece yaşanılanları bir roman, bir hikâye havasıyla yazıyor. Gelecekten geldim. Ama kitap geleceği değiştirmiyor, sadece geçmişi sayfalara yazıyor o kadar. Ne yaparsan yap, gelecek değişmeyecek. Bu kitaptaki kötü bir karakter olmaktan öteye geçemeyecek son. Bir hiç uğruna kendini heba etme. Vazgeç. Kimseye bundan bahsetmeyiz ve eskisi gibi yaşamaya devam ederiz. "

Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin