🐺30.Bölüm🐺

259 20 3
                                    

𐰚𐰃𐰾𐰼𐰀: 𐱅𐰭𐰼𐰃: 𐰖𐰺𐰞𐰴𐰕𐰆: 𐰸𐰆𐱃𐰢: 𐰉𐰺: 𐰇𐰲𐰤: 𐰇𐰠𐰇𐰏𐰢: 𐰉𐰺: 𐰇𐰲𐰇𐰤: 𐰇𐰠𐱅𐰲𐰃: 𐰉𐰆𐰑𐰣𐰍: 𐱅𐰃𐰼𐰏𐰼𐰇: 𐰃𐰏𐱅𐰢: 𐰖𐰞𐰭: 𐰉𐰆𐰑𐰣𐰍: 𐱃𐰆𐰣𐰞𐰍: 𐰲𐰃𐰍𐰪: 𐰉𐰆𐰑𐰣𐰍: 𐰉𐰖: 𐰴𐰃𐰡𐰢: 𐰕: 𐰉𐰆𐰑𐰣𐰍: 𐰇𐰚𐱁: 𐰴𐰃𐰞𐱃𐰢: 𐰃𐰍𐰺: 𐰠𐰠𐰏𐰓𐰀: 𐰃𐰍𐰺: 𐰴𐰍𐰣𐰞𐰍𐰑𐰀: 𐰘𐰃𐰏: 𐰴𐰃𐰡𐰢: 𐱅𐰇𐰼𐱅: 𐰉𐰆𐰞𐰭𐰑𐰴𐰃:

~sonra Tanrı lütfettiği için, talihim ve kısmetim olduğu için ölecek olan halkı diriltip besledim, sırtı yalın olan halkı giyimli, yoksul olan halkı zengin ettim. Az olan halkı çoğalttım. Kudretli ülkesi kudretli hakanı olandan daha iyi bir hâle getirdim. Dört taraftaki~

🏹

Yine mi? Yine mi Tang Hanedanlığı? Allah'tan esir kampından çıkmışız.

Gelecekte acele etmemin sebeplerinden biri buydu. Kitap kendi kendisini, kendi kafasına göre yazıyor. Ne zaman içine çekeceği belli olmuyor.

Hemşireye sorduğum zaman virüsten dolayı tüm uçuşların iptal edildiğini söyledi. Türkiye'ye gidebilmem imkânsızdı. Üstelik cebimde ne 5 kuruş param, ne de cep telefonum vardı. Param olsa bile Çin'de idim. Allah'tan öyle bir delilik yapmamışız. Kitap içine girdiğimiz ve çıktığımız vakit sürekli düşüyoruz zaten. Bir de uçaktayken kitap bizi içine çekseydi kesin ölü çıkardık.

"Fazla uzaklaşmış olamazlar! Bulun o Türk'leri!"

Duyduğum nal sesleri ve asker bağırışları ile kendime geldim. Ben merakım olduğu için Çince ve Korece öğrenmiştim. Yeni dilde biliyordum lâkin eski dilde, eski Çinceyi ya da eski Türkçeyi çok iyi anlayabiliyor ve çok iyi konuşabiliyor olmam beni bile şaşırtıyordu. Sanırım bu da kitabın bir mucizesiydi.

Askerler bizi arıyordu. Derhâl saklanmamız lâzımdı.

Barlas yerde uzanıyor ve uyuyordu. Hemen başına çöktüm.

"Barlas! Barlas uyan,gitmeliyiz buradan."

Ona verilen ağrı kesici bize her ne kadar hafif gelse de hiç kullanmayan biri için ağır olmuş olmalıydı. Ağrıları dinse de uyanmaması şimdilik hiç işime gelmiyordu.

Telaş içerisinde, korkuyla çevreme bakındım. Beni iyice bunaltan maskeyi yüzümden çıkararak attım.

Bir kere daha denedim.

"Barlas! Barlas lütfen uyan."

Olmuyordu. Hiç işe yaramıyordu. Sadece onu dürtmekle kalıyordum.

Bu esnada birden arkamdan biri geldi ve Barlas ile benim başıma çöktü. Onu doğrulttu. Kollarını tuttu ve kendi boynuna dolayarak onu sıkıca tuttu. Ayağa kalktı. Barlas sırtındaydı.

Yüzünü nereden hatırladığımı çıkarmaya çalıştım. Sonra hatırladım.

"Sen... Sen o'sun!"

"Bunun şimdilik bir önemi yok. Beni takip edin."

Başka çarem yoktu. Güvenmek zorundaydım. Onu takip ettim. Hanedanlığın sokaklarında gizlene gizlene ilerledik. Sonunda bir evin önünde durduk. Kapıyı ritimli bir şekilde tıklattı. Bu ritmi anlayan kapı arkasındaki kişi de kapıyı açtı.

İçeri geçtik.

Girdiğim vakit Tomris ve Laçin'in de burada olduğunu gördüm. Onlar da bizi görünce şaşırdılar. Tomris;

"Asena!"dedi ve koşup bana sarıldı. Ben de ona sarıldım.

"İyi misin? İyi misiniz? Esir kampında senin de esir edildiğini duymuştuk. Planı değiştirecektik. Nasıl kurtuldunuz?"

Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)Where stories live. Discover now