🐺25.Bölüm🐺

257 21 3
                                    

𐰉𐰺𐰑𐰍: 𐰸𐰆𐰴𐰃𐰍𐰺𐰆: 𐰉𐰺𐰃𐰍𐰢𐰀: 𐰉𐰺𐰑𐰍: 𐰉𐰺𐰑𐰸: 𐰘𐰃𐰼𐰓𐰀: 𐰓𐰏𐰇𐰏: 𐰆𐰞: 𐰼𐰨: 𐰴𐰣𐰍: 𐰽𐰆𐰉𐰲𐰀: 𐰘𐰇𐰏𐰼𐱅𐰃: 𐰾𐰇𐰭𐰰𐰇𐰭: 𐱃𐰍𐰲𐰀: 𐰖𐱃𐰑𐰃: 𐰋𐰏𐰠𐰚: 𐰆𐰺𐰃: 𐰆𐰍𐰞𐰭: 𐰸𐰆𐰞: 𐰉𐰆𐰡𐰃: 𐰾𐰠𐰚: 𐰴𐰃𐰕: 𐰆𐰍𐰞𐰭: 𐰚𐰇𐰭: 𐰉𐰆𐰡𐰃: 𐰋𐰃𐰠𐰢𐰓𐰰: 𐰇𐰲𐰇𐰤: 𐰖𐰉𐰞𐰴𐰃𐰭𐰣: 𐰇𐰲𐰇𐰤: 𐰲𐰃𐰢: 𐰴𐰍𐰣: 𐰆𐰲𐰀: 𐰉𐰺𐰑𐰃:

~Doğuya gidenleriniz gittiniz. Batıya gidenleriniz gittiniz, sonuçta gittiğiniz yerlerde elde ettiğiniz şu olmalı: Kanınız su gibi aktı, kemikleriniz dağ gibi yığıldı; beyliğe yakışır oğullarınız köle, sultanlığa yakışır kızlarınız cariye oldular. Cehaletinizden ve fesatlığınızdan amcam hakan vefat edip gitti.~

En sevdiğim paragraflardan biri bu paragraf. Ötüken halkına, Türk milletine sesleniyor Kül Tigin yazıtlarında Bilge Kağan. Ve o kadar güzel söylüyor ki...

Bu arada şunu da belirtmiş olalım. Bir Türk için en şerefsiz durumlardan birisi Türk kadınının cariye oluşudur. Bir Türk'e bu durum çok dokunur. Zira Türk kadını "altun özük, arık, silig" (namuslu, temiz, bedeni inci gibi kadın ve kız) gibi güzel sıfatlarla anılırdı.

Ayrıca Türk kadını ve erkeği zinadan da şiddetle kaçınırlardı. Zina ihanetti ve Türk töresi ihaneti hoş görmezdi.

Bundan dolayıdır ki bu motif abidelerde sürekli sanatlı bir şekilde tekrar edilmiştir. Bilge Kağan bu zillete tekrar düşülebileceğini millete hatırlatır.

🏹

Bilge ve Kül Tigin'le beraber iç kalenin içinde koşmaya devam ederek Kapgan Kağan'ın huzuruna çıkmak üzere kapıya vardık. Kapı başındaki alpler bizi böyle görünce bir sorun olduğunu anlayıp, kapıya varmadan hızla kapıyı açtılar.

Açılan kapıdan içeri girdiğimizde Kapgan Kağan'ın elindeki kitapla kapıya dönmüş olduğunu gördük. Kaşları çatıktı. Bizi bu vaziyette görünce elindeki kitabın kapağını kapattı. Bilge ve Kül Tigin'in;

"Eçi(amca)!" diye bağırıp ellerimi bırakarak ona koşmaları üzerine de elindeki kitabı fırlatıp yeğenlerine koştu. Dizlerini kırarak onların boyuna geldi. Bilge de Kül Tigin de ona anında kollarını doladı.

"Ne bu hâliniz? Ne oldu size böyle?"

Bir koluyla Bilge'yi, bir koluyla da sıkıca Kül Tigin'i kucaklamıştı. Gözlerini bana çıkardı. Büyük ihtimalle benim ağlamaktan kısılmış ve kanlanmış gözlerimi görünce gözlerini irileştirdi.

"Asena, ne oldu?!"diye sordu.

Birkaç kere üst üste yutkunduktan sonra anca konuşabildim.

"Darbe yapacaklar. İçeri sızmış Türk kıyafetli Çinli askerler var. Obayı da surların içini de savaş konumuna getirdim. Ancak sizin en güvendiklerinizi yanınıza almanız gerekiyor. Ailenizle beraber sizi korumalıyız."

"Bunları nereden biliyorsun?"

Konuşmaya çalıştım ancak beceremedim. Ağzımdan derin derin nefesler alıp versem de olmadı. Boğazımdaki düğüm çözülmek bilmedi.

Bilge benim bu durumumu fark edince amcasına döndü ve akıcı Türkçesi ile anlattı.

"Sayda ağabey bizi ava götürmüştü ya? Gittiğimiz yerde bir anda etrafımızı Çinli askerler sardı. Bizi korumakla görevli olan alplerimize saldırdılar. Hepsi uçmağa vardı eçi. Sonra Sayda abi bizi aldı. Bize ihanet etti. Çinli askerlerle ittifak kurdu. Alplerimizin kıyafetlerini giydiler. Asena eke ve Barlas ağabeyi tuzağa çektiler. Onları da yakaladılar. Sayda ağabey seni indirmek için askerlerle plan yapıyordu. Kaçmayı başardık. Ama Barlas abi orada kaldı. Bizim kaçabilmemiz için orada tek başına mücadele etti."

Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin