🐺38.Bölüm🐺

204 16 4
                                    

𐱃𐰆𐰍𐰀: 𐰼𐱅𐰾: 𐰇𐰏𐰕𐰏: 𐰚𐰲𐰀: 𐰖𐰆𐰺𐰃𐰑𐰢𐰕: 𐱅𐰇𐰼𐰏𐰾: 𐰉𐰆𐰑𐰣𐰍: 𐰆𐰑𐰀: 𐰉𐰽𐰑𐰢𐰕: 𐱅𐰇𐰼𐰏𐰾: 𐰴𐰍𐰣: 𐰾𐰇𐰾𐰃: 𐰉𐰆𐰞𐰲𐰆𐰑𐰀: 𐰆𐱃𐰲𐰀: 𐰉𐰆𐰺𐰲𐰀: 𐰚𐰠𐱅𐰃: 𐰾𐰇𐰭𐱁𐰓𐰢𐰕: 𐰚𐰇𐰠𐱅𐰃𐰏𐰤: 𐰉𐱁𐰍𐰆: 𐰉𐰆𐰕: 𐱃: 𐰋𐰃𐰤𐰯: 𐱅𐰏𐰓𐰃: 𐰉𐱁𐰍𐰆: 𐰉𐰆𐰕: 𐰚[...]:

~...aşıp İrtiş ırmağını geçerek ilerledik. Türgeş halkını uykuda baskına uğrattık. Hakanın ordusu Bolçu'da ateş gibi, şimşek gibi geldi. Çarpıştık. Kül Tegin alnı akıtmalı boz ata binip hücum etti. Alnı akıtmalı boz ...~

🏹

Barlas ile konuştuğumuz günden beri her şey tahmin ettiğimiz gibi ilerledi. Kaderimizin önüne geçemedik.

Geçmiş diye bir şey asla olmadı. Sadece kitap içindeydik. Kitap içerisinde, geçmişe giden bir karakterdim. Gittiğim geçmişte gördüğüm tek şey ise geleceğimdeki kaderim oldu.

Kaderin Kitabı benim kaderimi yazıyordu. Hatta yazmıştı. Şimdi geçmiş vasıtasıyla yazılan kaderime ayak uyduruyorum.

Engel olmaya çalıştık. Ama kader işte. Öyle olmasa, bambaşka bir şekilde yine gerçekleşti.

Barlas otelde yanımdan yiyecek bir şeyler almak için çıkığı vakit, Yifan tarafından otel basıldı ve zorla götürüldüm. Beni araştırmış ve evli olmadığımı görmüş. Kendisinden kurtulmak için ona yalan söylediğimizi söyleyip beni yine kaçırdı.

Kaçırıldığımı görüp buna engel olmaya çalışan Aybars adamları tarafından yaralandı.

Yifan beni en az saray kadar büyük olan evine götürüp kapattı. Orada Laçin ile karşılaştım. Tomris ve Ayana'yı gördüm. Bu sefer özgürlük savaşçıları değillerdi belki ama bir yandan mafyalık yapan ve uluslararası tehlike hâline gelen Yifan'ın içine sızmış Türk ajanlarıydı.

Hepsi sonunda deşifre oldu. Ancak olmadan önce kaçma planları yaparak evden kaçıp kurtulduk. Kendileri Türk istihbarat ajanları olduğu için Çin polisi ya da askerlerinden yardım da alamadılar. İzimi bulup yardıma gelen Barlas ile beraber ülkeden yaka paça kaçtık.

Her şey tıpa tıp aynı gerçekleşmiyordu ancak çok benzerdi. Bu sefer Yifan'ı ben öldürmedim. Onu öldüren Laçin oldu.

Sonrasında dediğim gibi her şey bire bir aynı olmasa da geçmişte olduğu gibi gerçekleşti.

Barlas ile evlendik.

Bu arada... Tıpkı Barlas gibi kitaba dokunan herkes geçmişte kim olduğunu, neler yaşadığımızı hatırladı. Herkes benim kaderimin ne olduğunu, neler yaşayacağımızı gayet iyi biliyor.

Kalbimde sancı başlayalı 1 ay kadar oluyor. Yavaş yavaş sona geliyorduk. Ancak bunun hâricinde bu sefer beynimde de tümör tespit edildi. Acım katlanarak arttı. Beynimde büyüyen tümör bazen kısa bir süreliğine sağır, bazen kör ediyordu. Bazen bacaklarımı hissetmiyordum, bazen kollarımı. Beynimi ele geçiren bu tehlikeli tümör motor kaslarının üzerinde yayılmaya devam ediyordu.

Yine kalbime saplanan o derin sancıyla gözlerimi açtım. Elimi kalbimin üzerine attım. Derin bir nefes aldım. Ama yine veremedim.

Başlıyorduk yine gece gece.

Canım gerçekten çok yanıyordu. Kalbimin yaptığı bu ataklar âdeta canımdan can alıyordu.

Yatakta doğruldum ve ayağa kalkarak hızla fırladım. Kaldığım hastane odasındaki camı açıp başımı uzattım. Zor olsa da nefes almaya çalıştım. Alıp verememenin yanında artık nefes alamama problemi de baş göstermişti.

Bacaklarım tutmayınca kayarak yere, dizlerimin üzerine çöktüm.

Barlas uyandı. Yatmış olduğu tekli uzun koltukta sıçrayarak uyandı. Beni görünce;

"Asena!"diye bağırıp yanıma koştu.

Elim kalbimin üzerindeydi. O da yanıma çöktü. Elleri ile sağ kolumdan tuttu. Doktorun vermiş olduğu, geleneksel bir ilaç olan kurutulmuş ve demlenen andız otunu içirdi. Acımsı tadını hissedemedim bile. Öylece içtim.

Elindeki şişe bitince endişe içinde şişeyi bir kenara fırlattı. Şişe kırılıp parçalara ayrıldı.

Üzerimde beyaz, uzun, kapalı geceliğim vardı. Barlas saçlarımı topladı ensemi havalandırdı.

"Dayan görklüm, geçecek. Geçecek şimdi."

Hiç konuşamıyor, nefes dahi alıp veremiyordum. Sadece can çekişiyordum.

Çektiğim acıyla yeniden gözlerimden gözyaşlarım firar etti.

Barlas onları görünce kendisini daha fazla tutamadı. O da akmak isteyen gözyaşlarını özgürlüğüne kavuşturdu. Elini yanağıma attı. Gözyaşlarımı silmeye başladı.

"Dökme incilerini görklüm. Ağlama... Geçecek. Bunu da atlatacağız."

Ona inandım. Her zamanki gibi.

Sanki biraz daha azalmıştı sancı. Nefes aldım ve çok yavaş da olsa verebildim. Bu biraz olsun rahatlattı.

Nefes alışverişlerim yavaş yavaş düzene girmeye başlayınca Barlas beni kucağına aldı ve ayağa kalktı. Yatağa yatırdı. Üzerimi örttü.

Yatağın başında olan düğmeye bastı. Bu düğme ile katta görevli olan nöbetçi doktorlara çağrı göndermişti.

Ayaktayken su doldurup cam bardak ile yanıma geldi. Yavaşça tek kolunu belimin altından geçirip beni doğrulttu. Diğer elindeki suyu ağır ağır içirmeye başladı.

Bardaktaki tüm suyu bitirdim. Barlas bardağı yanımda bulunan komodinin üzerine bıraktı. Beni yeniden yatırdı. Saçlarımı okşamaya başladı. Hâlâ gözyaşı döküyordu. Dudakları titriyordu. Beni kaybetmekten korkuyordu. Ben de... Ben de onu.

"Geliyor Barlas. Sana... Sana yine doyamadım ki ben."

"Düşünme bunları şimdi. Dinlenmen lâzım."

"Dinlensem ne değişecek ki Barlas? Eninde sonunda yine... Yine ölmeyecek miyim?"

"Şşşşttt, böyle söyleme. Lütfen... Lütfen Asena... Dayanamıyorum."

"Gitmek istemiyorum."

"Ben de."

Ne demek istediğini anlayamadım. Ama bu sefer soracak gücü bile kendimde bulamadım.

Hiç konuşamadan sadece onu izledim. Giderek mayıştım. Doktor gelmeden önce yorgunlukla gözlerimi kapattım. Kapattığım gibi, hasret kaldığım uykuya kendimi bıraktım.

...

27.09.2020

Biz 2 devlet tek milletiz Azerbaycan. Sevinciniz sevincimiz, üzüntünüz üzüntümüzdür. Desteğimiz her daim sizinledir.

Türk'ün şanlı bayrağını, Karabağ'da asacağız!

Azerbaycan bayrağını, Karabağ'da asacağız!

İnşAllah😣

Çok çektiniz kardeşlerim. Çok canlar verdiniz. Hesabı sorulacak elbet. Sorulacak, soracağız!

Şehitlerimizin mekânı cennet olsun.

Rabbim... Şehit ailelerine bol bol sabır ihsan eyle. Ordumuza güç kuvvet ver. Yaralılarımıza şifa ver. Türk'ün yardımcısı ol. Attığımız ve atacağımız her adımda, her daim bizlerin yanında ve her daim bizlerin yardımcısı ol. Ermenistan'ı, onu pohpohlayıp duran nice zalim milleti kahreyle. 

Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)Where stories live. Discover now