3. Bölüm "Yarını Bekle"

7.7K 478 31
                                    

"Bir ışık saçan küremiz eksikti." dedim kendi kendime. Bir süre sonra küre eski haline döndü. Elime alıp kurcaladım biraz. Işık saçıyorsa bir yerinde bir şey olmalıydı, ama yoktu. Ortada birşeyler dönüyordu. Hızlı adımlarla bahçeye doğru ilerledim ve kapıdaki nöbetçilere doğru yöneldim.

"Dün akşam kapının ilersindeki ışıkları fark etmişsinizdir. O ışığın kaynağı nedir?"

Sorum karşısında birbirlerine bakan nöbetçilerden biri en sonunda "Söyleyemeyiz" diye sert bir cevap verdi. Bense gözlerimi patlatarak
"Ne demek söyleyemeyiz, benimle böyle konuşamazsınız, sorularıma cevap vermek zorundasınız." dedim hışımla. Bir kaç saniye bekledikten sonra yanıt aynı nöbetçiden geldi. "Söylersek öldürür."

"Kim?" dedim merkla. "Kim öldürür?"
Neyden korkuyorlardı bu kadar? Uzun süre cevap gelmeyince "Ben sizi korurum" dedim onları cesaretlendiricesine. Ve yine aynı nöbetçi cevap verdi. "Bu sizin koruyabileceğiniz türden bir sorun değil Prenses." İyice meraklanmıştım. "Tamam" dedim. "Sadece adını söyleyin." Konuşkan nöbetçi biraz düşündükten sonra söylemek istercesine ağzını açtı. Tam o sırada sabahtan beri tek kelime etmeyen nöbetçi atladı ve "Adını söylemedi" dedi. Pes ettim ve içeri girdim. Adını bilsem ne olacaktı sanki. Tanıyacak halim yok.

Odama girdim ve küreyi incelemeye başladım. Deliriyor olabilir miydim? Anlamsızca kürenin hareket etmesini beklerken kapı çaldı.

- Girin
-Efendim Bayan Carp geldi, misafir odasında sizi bekliyor.
-Tamam geliyorum.

Nasıl unutmuştum! Bayan Carp balo elbisem için gelecekti. Kafam burda değil ki!!

Misafir odasına girdim ve Bayan Carp ile selamlaştık. O insanlarla konuşmayı iyi bilen biriydi. Tombul bir bayandı, buraya her gelişinde başında elbisesine uygun kocaman bir şapka olurdu.

Çok geçmeden sohbet etmeye başladık.

"Ben elbise için mor rengini düşündüm. En sevdiğim renklerden biri. Sizce nasıl olur?" evet öyleydi, mor en sevdiğim renkti, mor asaletti. Bayan Carp'tan cevap gecikmedi.

-Mor güzel renk, sizede çok yakışır ama bence baloda kendinizi bu kadar kapatmayın. Daha açık bir renk tercih edin, mavi mesela.

- Hmm, haklı olabilirsiniz. Tamam mavi olsun. Eteğindede tül kullanalım.

-İsterseniz eteğinde hem mavi hem mor tül kullanarak eflatun yapabiliriz.

-İyi bir fikir. Buna da tamam.

Elbise hakkında biraz daha konuştuktan sonra ölçülerim alındı ve Bayan Carp'ı uğurladık. Balo' ya çok az kalmıştı ve bu beni strese sokuyordu. İlk kez böylesine kalabalık bir ortamda bulunacaktım. Herşey harika olmalıydı. Ve bende artık biraz yemek yemeliydim.

Öğlen yemeği vakti gelmişti. Babam masada her zamanki yerini almış oturuyordu. Gelmemle gülümsedi ve "Hoşgeldin hayatım. Bende seni bekliyordum, yarın senin için bir sürprizim var." dedi. "Sürprizmi gerçekten mi? Peki ne?" bu ne saçma bir soru oldu. Sürpriz söylenmez ki. Babamda aynı fikirde olacak ki "Sürpriz dedim Luciana, söyleyemem ama bir ipucu verebilirim. Seni bir yere götüreceğim, özel bir yere ."dedi ve göz kırptı.

"Baba, sen ciddi misin? Bu aralar beni çok şaşırtıyorsun." Babam beni bir yere götürecek. Bu mümkün mü? Dışarıya çıkacağım, ilk kez. Rüya gibi, yok yok rüyadan daha güzel.

"Tamam kızım sakin ol, yemeğini ye ve yarını bekle."

Yürüyorum... Nereye mi? Elena'nın odasına tabii ki. Bu müjdeyi onunla paylaşacağım.Merdivenlerden aşağı inerken bir hizmetli beni durdurdu. Ve elinde ki kağıdı bana verdi. Ardından " Bu kağıdı kapı nöbetçisi size vermemi istedi." dedi ve hızla merdivenlerden yukarı çıktı. Kağıdı yavaşça açtım. "Prens Antonio".

Yazar Notu:

Sevgili arkadaşlar, artık bölümleri daha sık yayımlayacağım. Aslında bunu yapmak için doğru bir zaman sayılmaz. Annem hasta olduğu için ev işleri bana bakıyor ama ben yinede yazacağım. Aklınıza takılan bir şey varsa söyleyin lütfen. Belki "Bu ne biçim fantastik hikaye ne büyü var ne de Hermosa diyarı" diye düşünebilirsiniz ama herşeyi balo gününe sakladım. O günden sonra birçok şey açığa çıkacak ve heyecan artacak. Kendinize çok iyi bakın.

HERMOSA Prensesin BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin