19. Bölüm "Mavi Kapı"

2K 130 9
                                    

"Gelceğe gitmek mi?" diye fısıldadım kulağına.

"Bak şimdi beni iyi dinle. İçeri girince karşında dört kapı olacak. Yeşil kapı gelecek, kırmızı kapı geçmiş, pembe kapı ise hayalinden bir veya bir kaç görüntü gösterecek. Bir de mavi kapı var. Ona girmeni tavsiye etmem. Ne çıkacağı belli olmuyor. Geçmişe, geleceğine veya hayallerine gidebilirsin. Belkide hiç bir şey göremeden çıkarsın. Hadi çabuk ol! Daha çok kişi bekliyor." dedi. Beni kapıdan ittirmeden ona dönüp sordum.

"Neden geleceğe gitmek dedin peki?"

"Herkes geleceğe gitmek isterde ondan." dedi ve bu defa beni kapının içine itti.

Kısa ve mavi bir koridordaydım. İki kapı sağımda, iki kapı solumda duruyordu. Sarah ve Nicholas bana sürpriz yapma girişiminde bulunmayıp önceden bu olaydan bahsetselerdi, şu an nereye gitmek istediğimi biliyor olurdum. Herkes geleceğe gitmek istermiş. Ben bundan pek emin değilim. Göreceğim şey moralimi alt üst edebilir. Hayaller.. benim bir hayalim yok sanırım. Eski günlere geri dönmek sayılabilir. En azından babamın yanında olmak. Benim ondan başka kimsem yok. Bu bir hayal sayılıyorsa evet oraya gidebilirim. Geçmiş.. ne kadar önce olduğuna göre değişir benim için. İki gün öncesine gitmek istemem tabii ki. Ama geçmiş kapısı bana annemi gösterebilir. Göstermeyedebilir. Bu riski alır mıyım bilemiyorum. Peki ya mavi kapı.. bu koridorlarla aynı renk olan mavi kapı.. beni üçünden birine veya birkaçına götürebilir. Belkide hiç bir şey göstermez...

Düşünmek için çok vaktim olmadığını farkındaydım. Annem, alcağım tüm risklere değer deyip geçmiş kapısına yöneldim. Ama hayır.. geçmiş kapısını tercih etmek ona mahkum olduğunun göstergesiydi. Böyle biri olmak istemiyordum. Belki de mavi kapı benim için doğru olan şeyi gösterir diyerek mavi kapıdan içeri girdim.

Gözlerimi açtığımda küçük bir odadaydım. Karşımda çocuğuna elbisesini giydiren bir kadın vardı. Bir dakika bu çocuk bendim. O kadında annemdi. Telaşla yanına ilerledim. Omzuna dokunmaya çalıştım. Ama elim omzunun içinden geçti. Bir kaç adım attım ve yüzüne baktım. Hayır. Karşı pencereden vuran ışık yüzünü görmemi engelliyordu. Yüzü ışıktan ibaret gibiydi. Anlaşılan mavi kapı annemin yüzünü görmemi isremiyordu. Gözlerimden sırayla yaşlar süzülürken bu ikilinin karşısına oturup seyretmeye koyuldum. Canım ben, ne güzel de kahkahalar atıyormuşum anneme. Saçlarını, ellerini, elbisesini incelemeye koyuldum annemin. Saçları benimkinden koyu renkti. Aralarından uçuk pembe çiçekler geçirilmişti incecik dallarıyla. Ne büyüleyici bir görüntü.

Bir süre daha annem ve beni seyrettim. Sonra küçük ben, annesine sarıldı. Hıçkırıkların koptuğu ve görüntünün kaybolduğu andı o an. Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Şimdi karşımda duran ise bendim. Şimdiki ben. Ve Antonio. Bir eli, elimi sıkıca tutuyor, diğer elinde ise bir iksir şişesi vardı. İkimizinde gözü fazlasıyla yaşlıydı. Neye ağlamıştık bu kadar? Antonio bir bana bir elindeki şişeye bakıyordu. Sonra.. görüntü kayboldu. Elindeki iksir fem olmalıydı. Demek bulmayı başaracaktı. Belkide birlikte başaracaktık.

Antonio ve gelecekteki ben kaybolup yerini Dave ve gelecekteki ben aldı. Ben yine ağlıyordum. Ama aynı zamanda gülüyordum. "Teşekkür ederim" deyip Dave'in boynuna sıkıca sarıldım ve görüntü kayboldu.

Artık bittiğini düşünmüştüm görüntülerin. Fakat mavi kapının son durağı olmuştu saray. Evet burası saraydı, babamın odasıydı hatta. Yatağın baş ucuna oturmuş iki kişiden biri bendim. Diğeri ise.. saçlarından tanıdığım annem. Arkası dönüktü. Bu defa görebilirim umuduyla yaklaşıp yüzüne baktım. Ama ne çare? Bu ne acayiplikse yine karşısındaki pencere yüzünü tanınmayacak kadar ışığa boğmuştu. Bir anda ufak çaplı bir sinir krizi geçirdim. Çığlık atıp yere çömeldim ve ağlamaya başladım. Bir yandan elimle dizlerimi vuruyor diğer yandan hıçkırıklarımın arasından boğuk sesimle bağırıyordum. "Neden, neden, neden? Neden göremiyorum? Neden göstermiyorlar yüzünü?

HERMOSA Prensesin BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin