8.Bölüm "Diken Baba"

4.5K 256 19
                                    

Antonio

Yine süpürgemle boyut kapılarına doğru yola çıktım. Yaklaşık 5 yıl olmasına rağmen fem' i hâlâ bulamadım. Ona ihtiyacım var, onu bulmalıyım. Belki de Yüce Tork'un görevleriyle fazla vakit kaybediyorumdur. Aylardır onun torununu kaçırmak için plan yapmak yerine şu fem adındaki iksiri arayabilirdim. Ama Yüce Tork'a karşı çıkamıyorum. Eğer o olmasaydı fem den haberim bile olmayacaktı. Bu iksiri bana o anlattı, o yol gösterdi. Ben onun sayesinde iksiri bulup zamanlar arasında yolculuk yapabilecğim. Tek hayat amacım, hiç bir büyünün yapamadığı şey. Eğer o iksiri bulup geçmişe gidebilirsem bu yalnızlıktan kurtulacağım. Onu aramaktan asla vazgeçmeyeceğim.

Yine boyut kapılarının bekçisi Bay "Giz" ile göz gözeyiz. O farklı dünyalara ait boyut kapılarını açmakla görevli. Hermosa büyülü bir krallık olmasına rağmen insanların yaşadığı dünyada yer alıyor. Mesela Samniatis Krallığıyla Hermosa'nın arası at arabasıyla yaklaşık 2 günü buluyor. Orası ne kadar büyülü olsa da neticede bir krallık. Ama dünyada yer almayan, sadece sihirli boyut kapılarından geçerek gidilecek yerler vardır. Bunun için Bay "Giz" var.

Bay "Giz" ile her zamanki gibi selamlaştık. Beni gördüğüne şaşırmış olmalı "Antonio, gözüm yollarda kaldı. Uzun süre buraya gelmeyince bende herhalde iksiri buldu diye düşündüm" dedi her zamanki esprili konuşma stiliyle. Her ne kadar kendisine Giz denilmesini istesede o esprili, komik ve cana yakın bir büyücü.

"Hayır, henüz bulamadım ama az kaldı, hissediyorum. Gittiğim her yer bana başka bir yer söylüyor. Bir bilmece gibi. Tam buldum diyorum, buraya gitmelisin. Oraya da gidiyorum ama yine buraya gitmelisin. Belki de bunun sonu yoktur. Her neyse bugünkü durağımız "Zencefil Köyü" olacak. Oraya gitmeliyim, boyut kapısını açar mısın?" diyerek açmasını bekliyorum.

Yaşlı suratını asarak "Oraya gitmen için bir kapı açamam. Zencefil Köyü'ne gitmek istiyorsan öncelikle Fırtınalar Denizi"ni aşmalısın. Bu denizi aşmak içinde sana "Ağaçkakan Adası"na giden bir boyut kapısı açabilirim. Adanın kıyısındaki deniz Fırtınalar Denizi oluyor. Adındanda anlaşıldığı gibi burayı geçmek pek kolay değildir. Ancak aşarsan Zencefil Köyüne ulaşırsın genç adam." diyerek uçan tahtına oturdu ve asasıyla boyut kapısını açtı. Başka çarem yoktu içeri girdim.

Burası pek sevimli bir yer değildi. Gri deniz şiddetle dalgalanıyor, adadaki palmiye ağaçları rüzgarın etkisiyle savruluyordu. Gökyüzü kara bulutlardan görünmüyordu. Yağmur başladı başlayacak. Vakit kaybetmeden kendime yolculuk yapabileceğim bir yelkenli yaptım büyüyle. İçinede ne olur ne olmaz diye bir kaç tane filika yerleştirip yola çıktım. Ben biner binmez yağmurda boşladı. Sisten önümü göremiyordum. Sadece düz sürmeye çalışıyordum. Ama rüzgar çok şiddetliydi.

Sisten mi bilmem ama artık ardında bıraktığım adayı göremiyordum. Rüzgar ve yağmura bir de gök gürültüsü eklendi. İyi tarafından bakacak olursak adayı göremediğime göre epey ilerlemişte olabilirim.

Yelkenlinin daha fazla dayanamayacağını tahmin ediyordum ve öylede oldu. Yelkeni üzerime çöktü ve suya devrildi. Su o kadar soğuktu ki içten içe donduğumu hissediyordum. Filikalardan biri az uzağımdaydı ama ona yüzmeye mecalim yoktu. Batmamaya ve donmamaya çalışmakla meşguldüm. Büyüyle onu yanıma çekmeye çalıştım fakat olmuyordu. Bu lanet denizde büyü yapamıyordum. Mecburen yüzmek zorunda kaldım.

Filikaya ulaştığımda zafer çığlığı atmak istedim ama buna vaktim yoktu. Bu fırtınada bununda dayanabileceğinden pek emin değildim. Filikayla ilerlemeye başladık. Yağmur dinmiyor aksine artıyordu. Ben ve filikam oradan oraya savruluyorduk. O da pes etti ve denizi boyladık. Ben usta bir yüzücü değildim. Bu denizi yüzerek geçemezdim.Bir süre filikadan kalan tahta paralarına tutunup düşündüm ve geri dönmeye karar verdim.

Geri derken diğer filikanın durduğu yere. Bir kaç nefes alıp yüzmeye başladım. Dalgalar beni oradan oraya savuruyordu. Donmak üzereydim ve bir hayli su yutmuştum. Kulaç atmaktan kollarım yorulmuştu fakat yılmadım. Sonunda ulaştım, şansım vardı ki kırılmamıştı. Üzerine atlayıp kürekleri olabildiğince hızlı çevirdim. Yağmur biraz olsun durmuştu. Artık ilerisini görebiliyordum. Bir kara parçası vardı. Onu daha iyi görmeye çalışırken filikadan düştüm ve ters dönmenin etkisiyle filika çatladı. Kalan yolu yüzmek zorundaydım.

Buranın suları daha ılıktı. Sis tamamen kaybolmuş, fırtına dinmişti. Ilık sulardan karaya çıktım. Küçük bir yokuşun ardından nihayet köye gelmiştim. Burası sandığından çok daha şirindi. Evler şekerlemedendi. Gerçekten..

Dışarısı çok kalabalıktı, beni ıslak görünce hemen herkes başıma toplandı. Fırtınalar denizini aşmam onları çok şaşırrmış olmalıydı. Onlara "Diken Baba" diye birini aradığımı söyledim. Beni onun yanına götüreceklerini söylediler. Öncesinde üzerime yeni giysiler verip sıcak çörek ikram ettiler ve yola çıktık. Köy meydanının hemen ilerisindeki evde durduk. Kapıyı çaldım ve içeri girdim. İçeride bir şömine ve şöminenin başında kitap okuyan yaşlı bir adam vardı.

"Afedersiniz" diyerek adamın dikkatini çektim. Kafasını kitabından kaldırıp. "Buyur genç adam, seni dinliyorum " diyerek sandalyesini bana doğru çevirdi. "Diken baba siz olmalısın. Ben Hermosa'dan geliyorum. Buraya Fırtınalar Denizi'ni aşıpta geldim. Bana fem adlı iksirin yerini söyleyebilir misiniz?" dedim ve bir umut yaşlı adamın suratına baktım. Çok iyi birine benziyordu ama verdiği cevap beni şaşırttı. "Hayır"

"Sana onun yerini söyleyemem ama ona gidecek bir yol gösterebilirim. Evine dön Hermosa'ya"

Adamın sözünü kesip lafa atladım. Onca yol gelmişken bana sadece evine dön diyemezdi " Bakın ben buraya bin bir zorlukla geldim, geri dönemem." adam sert tepkime gülümseyerek "Evine dön ve anahtar kızı bul. O kimse Hermosa'da yaşar. İksiri bulmak istiyorsan bir sonra ki ipucu için " Bolluk Tarlası" na gitmelisin. Oraya gitmek içinse anahtar kıza ihtiyacın var. Bu iksir mühim. Kolaylıkla bulamayacağını anlamış olmalısın. Zamanlar arası geçiş fem iksiriyle veya Marissa'nın büyüsüyle mümkün. Ama o kötü kalpli. İçini kin ve nefret bürümüş. Şimdi evine dön o kızı bul ve buraya tekrar gel. Sizi oraya bir tek ben götürebilirim" dedi ve kitabını okunmaya devam etti. Ama benim sorularım bitmemişti.

"Bahsettiğiniz büyücüden haberim yoktu. Ama yardım etmeyecekse işime yaramaz.Bu anahtar kız kim, neye benzer? Hermosa'da yaşayan yüzlerce kız var. Ben nasıl emin olacağım? Ayrıca eve geri nasıl dönebilirim?" dedim çaresizce. Kafasını tekrar kitabından kaldırdı ve işaret parmağıyla arkasındaki kapıyı gösterdi. "Bak evlat, bu kapı seni Hermosaya çıkaracak. Anahtar kızı bulduğun zaman doğru kişi olduğundan emin olacaksın merak etme. Kızı alıp Fırtınalar Denizi'ni yeniden geçip buraya gelmelisiniz. Bu tehlikeli bir iş. Kızı ikna etmende gerekecek. Bence sen fazla vakit kaybetmeden git Antonio." dedi ve bu kez sandalyesini şömineye doğru çevirip yeniden kitabı eline aldı. Bu hareketi konuşmanın bittiğini gösteriyordu. Tahta kapıyı açtım ve çıktım. Burası gerçektende Hermosa idi. Geldikten sonra aklıma bir şey takıldı. Ben o adama adımı söylememiştim ki...

Yazar Notu:

Bu bölümle heyecan başlıyor. Antonio'da sandığımızdan fazla dert varmış. Bir sonraki bölüm Luciana'nın ağzından olacak ve 1-2 gün ilerden başlayacağız. Merak ettiğiniz şeyler varsa yardımcı olabilirim, yorum atın ;) Ayrıca Antonio'nun ağzından bir bölüm istediği için bu bölümü çok sevgili okuyucum @Flecher1 e ithaf ediyorum :)

HERMOSA Prensesin BüyüsüWhere stories live. Discover now