15. Bölüm "Çiftlik Evi ve Nancy"

3K 161 12
                                    

Multimedya "Avril Lavigne Alice (Özellikle bölümün ilk yarısı için tavsiye ediyorum ;)"

Yüzüme vuran güneş ışığıyla açtım gözlerimi. Yattığım yatak pek rahat değildi ve kabus dolu bir gece geçirmiştim. Rüyamda babam beni evlatlıktan reddediyor ve tokat atıyordu. Ardından büyük bir uçurumdan Hermosa'ya düşmüştüm. Her yer yerle bir olmuştu. Etrafta kimsecikler yoktu. Dedemin yaşadığı şato harabeye dönmüştü. Kalıntıların arasında dedemin kopmuş elini görünce dehşete uğradım ve büyük bir çığlık attım. Ardından duyduğum kahakaha sesiyle arkama baktım. Marissa olduğunu düşündüğüm siyah pelerinli o kadın sürekli kahkaha atıyordu. Sonra her yer karardı, her yer simsiyah oldu ve gövdem karanlığa çekildi. Bataklıkta gibi batıyordum, zifte benzer sıvıdan son anda biri tarafından kurtarıldım. Yüzü, kim olduğunu seçemeyeceğim kadar çok parlıyordu. Sorumluluklarımın bilincinde olmam gerektiğini ve doğru bildiğim yoldan asla ayrılmamamı söyledi. Adını sordum fakat tam söyleyeceği sırada uyandım. Bu acayip rüyaya anlam vermeye çalışıyordum. İlginç bir sabaha uyandım, güneş hiç ısıtmıyordu mesela. Dün gecenin aksine kara bulutlar dolanıyordu gökyüzünde. Duş almak istedim ama içten içe üşüyordum, vazgeçtim. Dünden kalma desensiz siyah elbisemi giydim ve giderek bakımsızlaşan saçlarımı yanıma alıp ördüm. Pek çiçek havamda olmama rağmen Hermosa'da perilerin bana yaptığı çiçekten tacı örgümün üzerine yerleştirdim. İçimde giderek büyüyen bir sıkıntı vardı. Daha fazla yalnız kalmak istemediğimden bahçeye çıktım. Benim dışımda herkes normal görünüyordu. Tahta masaya oturdum ve önümde duran kabaklı tuhaf şeyden bir yudum aldım. Bu evde gerçektende çok kabak tüketiliyordu. Kabaklı şeyin ardından fincan şekli verilmeye çalışılmış ve içinde açık sarı renkli bir sıvı olan içeceğe baktım. Barbara bunun bahçede yetişen bir ottan yapıldığını söyledi. Yıllardır içiyormuş. Bu bahçede bir şeyin yetiştiğine inanmak gerçekten zordu. Benim tek gördüğüm kargalarala dolu bir tarla.

Yemekte Antonio'yla hiç konuşmadık. Ne demem gerektiğini bilmiyordum çünkü. Şu an ki gündemimizde Antonio'nun romantik halleri kesinlikle değildi.

Yola çıkarken Barbara elime bir sepet tutuşturdu. İçinde çörek ve ihtiyacım olabilecek şeyler varmış. Ejderhalar hala uykudaydı ve peri yani yeni adıyla Perry, Barbara ile evin arka tarafında kalan bitkileri canlandırıyorlardı. İkiside çiçekleri çok sevdiğinden iyi anlaşmışlardı. Daisy ise benimle gelmek istedi. Koluma astığım sepetin içine onuda koyduktan sonra yola çıktık. Ormanın tek yönlü olması işimizi kolaylaştırıyordu. Suratımın asık olması Antonio'nun benimle iletişim kurmasını engelliyordu. Dün yaşanan ufak çaplı olaydan memnun olmadığımı düşünüyordu muhtemelen.

Bol yeşillikli dar yolda her yeri inceleyerek yürümeye devam ediyorduk. Ama otlardan başka bir şeyde yoktu. Gördüğü küçük bir kelebekle önden hızla koşmaya başlayan Daisy'nin peşinden geldim. Arkasından bağrıyordum "Dur Daisy, yavaşla" Orman küçükte olsa kaybolmasından korktuğum için var gücümle arkasından koşuyordum.

Derken bastığım kahverengi otların arasından bir çukura yuvarlanmaya başladım. Tozdan gözümü açamıyordum, gözlerime dolmuştu.

Gözümü açtığımda yine bir ormandaydım. Hava kararmıştı ve yağmur yağıyordu. Uzun süredir yağmurun altında baygın olmalıydım ki donacak kadar çok üşüyordum. Düşerken elbiseme bulaşan toz toprak yağmurun etkisiyle çamura dönüşmüştü. Ne yapacağımı bilmez halde ayağa kalktım. Açtım, üşüyordum ve yorgundum. Düşerken kolumdaki sepet biraz ilerde duruyordu. Bir tanesi dışında tüm çörekler etrafa saçılmıştı. Sepetin en altındaki kalın örtüyü alıp üzerime sarmaladım hemen. Yağmur hala yağıyordu. Kalan çöreği elime alıp büyük bir iştahla yedim.

HERMOSA Prensesin BüyüsüWhere stories live. Discover now