10. Bölüm "Yer Elmas'ı"

3.9K 221 22
                                    

Luciana

Antonio'nun yanındaki kayaya oturdum. Yüzü her zamanki gibi asıktı.

Bir süre konuşmadan oturduktan sonra sessizliği bozan ben oldum.

- Dönmüşsün.

- Gittiğimi nerden öğrendin?

- Önemli değil. Duyduğuma göre bir problemin varmış. Anlat istersen. Belki sana yardımcı olabilirim.

- Hayır, yok öyle bir şey. Hem sen kendi işine bak prenses. Al sana özgürlük. Kırlarda dolaş, şarkı falan söyle. Sen dert nedir bilmezsin.

Yine aynı kabalık üstündeydi. Buna kimse kibarlık nedir öğretmemiş anlaşılan.

"Üzgünüm, sana değer verip derdini sordum. Tabii sen gizemli prens asla anlatmazsın evet doğru. Bana anlatmıyorsan bari Nori'ye anlat. Seni gerçekten önemsiyor." diyerek oturduğum kayadan kalkıp yürümeye başladım ama beni durdu. Son lafı o söylemeliydi zaten.

"Dur, ne demek istiyorsun? Bana imalı imalı konuşup sonrada çekip gidemezsin. Ayrıca şu konuda anlaşalım ben prens falan değilim prenses." dedikten sonra burnundan solumaya devam etti.

Bense "Bende prenses değilim, bay gizem. Bak gördüğün gibi tacım falan yok. Prenses olsamda olmasamda sana açıklama yapmak zorunda değilim. " diyerek karşılık verdim. İyice sinirlenmeye başlamıştı. Bir hışımla yerinden kalktı ve "Bak zaten moralim bozuk, seninle uğraşmak istemiyorum. Köpeğini ve perilerini alıp uzaklaş. Benden uzak dur." diyerek gözlerini kısarak gidip gitmeyeceğimi izlemeye başladı.

Ben "Bu kadar kaba ve olumsuz olmaya devam ettikçe mutlu olamazsın. Seninle tartışmak istemediğim için gidiyorum. Bu arada köpeğimin bir adı var. Daisy." dedim ve uzaklaşmaya başladım. Onunla laf dalaşına girmeye niyetim yoktu. Mutlu olmakla meşguldüm.

Yavaş yavaş uzaklaşırken son bir kez arkamı döndüm ve gördüğüm Antonio'nun karşısında bir taş adamdı. Yani dev bir kayaya benziyor, suratı asık ve Antonio'yu ezecek gibi bakıyordu. Hemen yanına geri döndüm. Telaş içerisinde açıklama yapmaya başladı.

"Şeyy, sinirden önümdeki bir taşa tekme attım. Sonra bir anda bu hale geldi."

Antonio'dan sonra taş adamda konuşmaya başladı.

"Sen sevgiden nasibini almamış nefret dolu adam. Bu kırlarda bir şeye zarar verirsen cezasını çekersin, bunu biliyor olman gerekirdi. Cahillik ettin ve şimdi cezasını altımda ezilerek çekeceksin." diye bağırmaya başladı. Bir şeyler yapmalıydım. Hemen ikisinin arasına girdim, soğuk terler dökerek taş adamı ikna çabalarına başadım.

"Merhaba Taş Bey. Antonio çok iyidir normalde. Ama son zamanlarda çok zor şeyler yaşadı. Morali bozuk. Yoksa o çok iylik sever biridir. Doğaya zarar vermek mi? Asla!! Herkes yapar ama o yapmaz. Lütfen ona bir şans verin." diyerek ve fazlasıyla sevimli bir ifade takınıp, ona "Lütfenn" bakışları attım. İşe yaramış olacak ki tekrar Antonio'ya dönüp

"Bu genç hanımın kıymetini bil. Bir dahakine böyle kolay yırtamazsın." dedi ve o kocaman taş ayaklarını yere vura vura ilerleyerek uzaklaştı. Antonio ise rahatlama belirtisi olarak kendini yeşil çimlerin üzerine bıraktı. Sanırım buradaki işim bitmişti Daisy'yi yanıma alarak uzaklaşmaya başladım. Periler beni yine alkışlıyorlardı. Sanırım bu günkü iylik kotamı doldurmuştum. Dedemi daha fazla merakta bırakmamak için şatonun yolunu tuttuk. Çok yaklaşmıştık ki arkadan gelen "Heyy, dur" sesiyle koşarak bize yetişmeye çalışan Antonio'yu fark ettim. Nefes nefese kalmıştı. "Biraz konuşalım" diyerek eliyle yan tarafındaki devrilmiş ve üstü yosun tutmuş ağaç kütüğünü gösterdi. Yüzü az öncekine nazaran çok mutlu görünüyordu. Sanki bir anda tüm sorunları çözecek iyi bir haber almış gibi.

HERMOSA Prensesin BüyüsüWhere stories live. Discover now