18. Bölüm "Hermosa Caddesi"

2.5K 140 15
                                    

Sarah ve Nicholas'la sözleştikten sonra günün geri kalanı oldukça sıkıcı derslerle geçti. Nihayet günün sonuna geldiğimizde anlaştığımız gibi Bay Thomas'ın odasına geldim. Beni oldukça sıcak karşıladı. Öncelikle büyü öğrenmek istediğimi söyledim. Gerektiği zaman gerilmeden büyü yapabilmeliydim. Tabi iksir yapmak içinde bunu bilmeye ihtiyacım vardı. Böylelikle biz büyü derslerine başlamış olduk.

Bay Thomas  "Büyü yapmanın bir formülü yoktur Luciana. Sadece yaparsın. Şimdi senden büyü yapabildiğin ve yapamadığın durumları anlatmanı istiyorum." diye tuhaf bir soru sordu bana. Onun bu mantıksız isteğine "Nasıl yani?" diye karşılık verdim.

"Yanisi şöyle, büyü yapabildiğinde ve yapamadığında, nerdeydin, kimleydin, etrafında neler vardı, nasıl bir ruh hali içindeydin ve ne düşünüyordun? Bunların cevaplarını istiyorum." diye net bir açıklama yaptı Bay Thomas.

Büyü yapamadığım o lanet günü çok iyi hatırlıyordum. Büyü yaptığım günler.. iki kez yapabilmiştim zaten. Solmuş bir çiçeği iyleştirmek için ve Antonio ile çıktığımız, Zencefil Köyüne varmak için olan o yolculukta boğulmaktan kurtulmak için..

"Sadece bir kez büyü yaptım. Solmuş bir çiçeği iyleştirmek amaçlıydı. Hermosa'da bir çayırdaydım. Hava güneşli ama ılıktı, çok tatlı bir esinti vardı. Etrafımda on küçük peri.. Hani şu parmak boyutunda kanatlı uçan şeyler.. Periler etrafıma dizilmiş benim için şarkı söylüyorlardı. Mutlu ve huzurluydum. Kendime güvenmiştim.. ve yaptım. Basit bir büyüydü, ama benim ilk büyümdü." dedim ve duraksadım. İkincisini anlatmak istemiyordum. O günü veya Antonio'yu hatırlamakta istemiyordum. Hem bu benim Hermosa'dan ve dedemden kaçış hikâyemdi. Bay Thomas'ın bunu bilmesine hiç gerek yoktu.

"Yapamadığım gün, yağmur yağıyordu, fırtına vardı. Ben sıkıldım sanırım sonra devam etmeliyiz."

"Ne oldu birden bire böyle?"

"Hiç, hiç bir şey, pek hoş bir anı değildi benim için."

"Peki, sakin ol, otur. Anlatmak zorunda değilsin. Sadece konuşalım. Sana bir kaç tüyo veririm ve dersi bitiririz. Sende evde denersin, yarında kaldığımız yerden devam ederiz."...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Teoriler üzerine devam eden dersmizin sonunda bir adet beynini dinlendirmeye ihtiyaç duyan Luciana Bay Thomas'a veda edip şatoya geri dönmüş ve kendini yatağın üzerine bırakmıştı. Kısa süre içinde ağırlaşan göz kapakları tamamen kapanmıştı.

Gözlerimi açtığımda ard arda gelen hapşırıkların istilasına uğramış fakat üşüyen bedenimi doğrultmayı başarmıştım. Aman tanrım hasta mı oluyordum!! Tam bu kasvetli şato havasından sıyrılıp Hermosa caddesine çıkacakken mi? Hayır. Buna izin veremezdim. Sakin ol Luciana, sadece nezle! Hapşıracaksın ve geçecek. Yinede önlem almak gerekirdi. Üzerime bir örtü alıp odadan çıktım ve karşıma çıkan ilk görevliye bana içecek sıcak bir şeyler getirmesini istedim. O bana ne derse beğenirsiniz?

"Hastaysanız size iyleştirici bir iksir verebilirim."

Ne demek şimdi bu? Böyle bir hakkımız mı var? Ben neden bilmiyorum?

"Nerden vereceksiniz siz o iksiri?"  dedim şaşkın şaşkın.

"Iıı iksirlerin bulunduğu dolaptan." dedi genç kadın. Bunu bilmiyor olmamı garipsemiş gibiydi.

"Buyrun birlikte alalım o zaman." dedim ve birlikte en alt kata indik. Bu kata daha önce hiç inmemiş olduğumu fark ettim. Hemen köşede duran koyu kahve raflar çeşitli büyüklükte ve renkte iksirlerle doluydu.  "Bunlardan istediklerimizi almakta serbest miyiz?" diye sordum meraklı meraklı. Çok ilgimi çekmişti bu konu doğrusu.

HERMOSA Prensesin BüyüsüWhere stories live. Discover now