29. Bölüm "Rüya"

1.7K 126 18
                                    

"Buyrun sizi dinliyorum, bu garipliğe bir son verelim." deyip oturdum.

"Aslında nasıl başlayacağımı bilemiyorum.... Annen nasıl ölmüştü?" diye saçma bir giriş yaptı.

"Bu pek iyi bir başlangıç olmadı. Annemin konumuzla nasıl bir alakası olabilir acaba?"

"Olmaz olur mu, asıl mevzumuz bu zaten." dedi çekinerek. Telaşlanmıştım ve sinirleniyordum.

"Büyüye inanıyorsun değil mi? Marissa'da epey güçlü bir büyücü."

"Hıı, evet. Ama bu beni neden ilgilendirsin?"

"Yani demek istediğim büyü sayesinde birini ölü gösterebilirsin değil mi?"

Konuşma iyice tuhaf bir yere gidiyor gibi hissediyordum. "Bilmem, daha önce hiç denemedim." dedim dalga geçerek.

"Bende denemedim ama söyleyeyim. Yapabilirsin. Büyü ile ölmemiş birini ölü gösterebilirsin. Diğerleri o kişinin öldüğüne inanacaktır. Artık kurbanına istediğini yapabilirsin."

"Bu çok psikopatça bir düşünce. Sanırım hâlâ neden bahsettiğinizi anlamadım. Daha açık olur musunuz?"

Yüzü şekilden şekile girmiş, gözleri yine dolmuştu."Madem öyle istiyorsun" dedi güçlükle.

"Benim adım Rose, değil. Rosella."

Bir süre susup tuhaf konuşmamızın parçalarını birleştirmeye çalıştım. O da benim konuşmamı bekliyordu. Benim gözlerim dolmuş, o ise ağlamaya başlamıştı. Yerimden bir hışımla kalktım.

"Siz ne diyorsunuz?"

"Ben, Marissa'nın kardeşi, Yüce Tork'un kızı, Hans'ın sevgilisi ve senin...." derken sözünü kestim.

"Susun! Susun lütfen. Bunları dinlemek istemiyorum. Böyle bir şey mümkün olamaz. Benim annem öldü." dedim titreyen sesimle.

"Tüm bunları nasıl biliyorum o zaman?"

"Diken baba, o mu söyledi size? Bir bilge olduğunu söylüyor. Ben gelmeden önce de onunla konuşuyordunuz. Amacınız ne? Marissa mı görevlendirdi sizi? Tabii ya, yoksa o şatodan bu kadar çabuk nasıl çıkardık. Hepsi bir plan, görev değil mi?" diye bağırdım.

"Hayır" dedi üzgün suratı, ağlamaktan buğulanan gözleriyle.

"Savunmasını daha fazla dinlemek istemedim ve kapıyı çarpıp dışarı çıktım. İçeride güçlü durmaya çalışıyordum ama şimdi bende ağlıyordum. Kenarda konuşan Antonio ve Diken babanın yanına koştum.

"Bu kadın bana saçma şeyler anlatıyor."

"Biliyorum ne anlattığını, şimdi Diken babada bana anlattı." dedi gülümseyerek.

"O bir yalancı, ona güvenme. O ve içerideki kadın Marissa için çalışıyorlar."

Diken baba sessiz kalıyor, Antonio onu savunuyordu.

"Yok öyle bir şey, şu an şoktasın biliyorum. Ama inan bu gerçek. Annen yaşıy..." derken sözünü kestim.

"Sus Antonio!" diye bağırdıktan sonra bilmediğim bir yöne doğru koşmaya başladım. Koştum, koştum ve koştum.. Bacaklarım sızlayana kadar. Daha fazla koşamayacak kadar. Ve sonra çimenlerin üzerine bıraktım kendimi. Ağlıyordum, sinirliydim, ama nedenini bilmiyordum. Düşünceliydim, ama ne düşüneceğimi bilmiyordum. İçim yorulmuştu, sanki biri kilitli kafesimin kapısını aralamaya çalışıyor ve gerçekten doğru anahtarı kullanıyor gibiydi.. Bu bilinmezlikten çıkmak için uyumayı istedim. Gözlerimi kapayıp güneş ışığı altında karanlık bir uykuyu diledim..

HERMOSA Prensesin BüyüsüWhere stories live. Discover now