GK-6

80K 3.2K 339
                                    

Beni her seferinde daha fazla şaşırtmayı nasıl başarıyordu bilmiyorum ama bu artık olaylar üzerindeki tahlil yeteneğimi kaybetmeye başladığımı düşündürüyordu.Ona yaptığım hiç bir tahlil doğru çıkmıyordu. Öyle sıradışı ve garipti ki. İşe ilk başladığımda insanların beni sürekli uyarmasının nedenini şimdi daha iyi anlıyordum.Nerede nasıl davranacağı , nasıl tepki vereceği hiç belli olmuyordu.Ya çok iyi bir oyuncuydu yada gerçekten dün onun için önemsiz cümleler söylediği saçma bir geceden fazlası değildi. Hatırladığını bilmek yanaklarımın dahada ısınmasına neden olsada göz kontağını bozmamaya gayret ettim ama yinede bir süre sonra gözlerimi kaçırmaktan kendimi alamadım. Ona uzun süre bakmak ruhuma iyi gelmiyordu.

"Neden sordun ? dedi arabayı çalıştırırken. Öylesine bir soruymuş gibi dökülmüştü dudaklarından.

"Hiç.Sadece merak. dedim titreyen sesimle.

Sesim niye titremişti ki durup dururken ?

"Dün söylediklerimin gerçek olup olmadığını bilmek istiyorsun değil mi ?

Hem de herşeyden çok bilmek istiyordum.Ama cevap vermedim.Bacaklarıma koyduğum ellerimle oynamaya başladım.

"Bilmek ister miydin Güneş ?

Sorusunu yineleyince gözlerimi oynadığım ellerimden çekip arabanın ön camına odakladım ve kısık bir ses tonuyla cevap verdim.

"Evet.

"Tamam .Sana bunu söyleyeceğim. Ama gözlerime 10 saniyeden fazla bakmanı istiyorum.Bu bir ilk olacak.

Kuruyan dudaklarımı ıslatıp derin bir nefes alıp verdim.Onun gözlerine bakamayışımı farketmişti.Neden ben onu tahlillerinde bu kadar başarısızken , o beni tahlil etmekte bu kadar iyiydi. Gözlerimi camdan çekip Toprak'ın kahverengi gözlerine döndürdüm.Sanki gözleriyle kalbime dokunuyordu.Vücudum anında atağa geçmiş, yanaklarım ısınmaya başlamıştı. Bu işkenceyi niye yapıyordu ki ? Bir süre göz göze kaldık.Kendimi gözümü kaçırmamak için zor tutuyordum. Karnımın ağrısı ve başımın dönmesi ne kadar normaldi ? Başımı döndüren bu iki çift kahverengi göz müydü yada Toprağın arabaya dolan güzel kokusu mu ? Kesinlikle ikiside.Toprak gözlerini gözlerimden çekip kibarca boğazını temizledi. Göz bebekleri büyümüştü ve kahverengi gözleri sanki mümkünmüş gibi dahada koyulaşmıştı.

"Demek bunu yapabiliyormuşsun.

Ses çıkartmadım.

"Sana dün söylediklerimde oldukça samimiydim.Zihnimin kontrolünü bir anlığına kaybetmemiş olsam da sana bunları yine söylerdim

"Yani bana bunları söylediğiniz için pişman değilsiniz .

"Hayır.Kesinlikle pişman değilim. Söylediklerim herşeyin sonuna kadar. arkasındayım.

"Tamam dedim gözlerimi yumarken.Oda göz kırpıp tebessüm etti.Ama bu gülmekle gülmemek arasındaydı.Dudakları kısa süreliğine kıvrılmış sonra eski halini almıştı. Arabayı sürmeye başlayınca ellerimle göz pınarlarımı ovdum.Bu adamın basit bir tebessümü bile karnımda büyük bir savaşın yaşanmasına neden oluyordu. Vücudumun kontrolünü acil elime almam gerekiyordu.Çok acil.Yolculuk boyunca camdan dışarı bakıp hem Toprak'ın arada attığı kaçak bakışların odak noktası olmaktan kurtuldum , hemde İstanbul'u seyredip güzelliğiyle büyülendim. Anlattıkları kadar vardı. Boğaz ,Rumeli Hisarı , Saraylar görebildiğim kadarını gördüm.Koskoca bir köprüdeydik ve burdan İstanbul o kadar güzeldi ki. Aynı Toprak gibi. Etkileyici ve hapsedici bir güzellik. Bir kere bağlanırsanız kopamayacağınız bir çekicilik. Toprak'ın çok konuşkan bir yapısı olmamasına içten bir kere daha sükrettim.Yoksa bu yolculuk daha zor geçebilirdi.Çünkü lanet olası aklım konuşunca bile kendini kaybediyordu.Bir insanın sesi bile vücudunuzda adını koyamadığınız duygulara sebep olur mu ? Bende oluyordu işte.Toprak bu konuda mucize gibiydi.Yada ben çok toydum.Daha önce böyle mükemmel birini görmediğim için affallıyordum. Çok uzun olmayan bir yolculuktan sonra şirkete vardık. Şirket büyük bir gökdelendi. Beklediğimden daha büyük daha gösterişli olduğunu kabul etmem gerekirdi.En üstünde gri harflerle "Özbey Holding" yazıyordu. Toprak beni beklemeden arabayı kilitledi ve yürümeye başladı. Buraya herkesten çok yakışıyordu. Ya ben ? Hayır. Ben böyle bir yere hayatımda bir kere bile girmemiştim.Toprak'a yetişip onunla aynı hizada yürüdüm. Dönen kapıdan girince bizi güvenlik görevlileri karşıladı.Toprak'ı görünce hemen "Günaydın. dediler. O cevap vermeyince ben başımla onları selamladım. Güvenlik görevlileride bana gülümsediler.Nezaket diye bir şey vardı ama Toprak'ın haberi var mıydı bilmiyorum. Asansöre bindiğimizde ufacık yerde tek başımıza olmamızı geçtim, genelde aşk filmlerinde olan meşhur asansör sahnelerinin baskısı yüzünden 2 kat fazla gerildim. Ayağımı huzursuzca oynatmaya başlayınca Toprak bana gözünün ucuyla bakıp karizmatik bir şekilde gülümsedi. Gerildiğimi anlamamış mıydı acaba ?Anlamıştı tabi .İndiğimiz katta çalışan kadınlı erkekli bir sürü personel bize bakarken hızla karşıdaki büyük odaya gittik. Kapıda büyük harflerle "Toprak Özbey " yazıyordu. Odanın yanında bitişik bir oda daha vardı. Toprak adının yazdığı odanın değil , diğer odanın kapısını açtı.Odada büyük bir masa , rahat bir ofis koltuğu ve kafam kadar dosyaları bulunduğu bir kitaplık duruyordu. Toprağın odasıyla arasında bir pencere vardı. Perde inmediği sürece buradan yan odadaki kişi rahatlıkla izlenebilirdi.

GÜNEŞİN KARANLIĞI Where stories live. Discover now