GK-16

56.6K 2.1K 228
                                    

Toprak benim için anlaşılması zor cümlelerle bezenmiş felsefik bir kitap gibiydi.Merak uyandırıcı , ilgi çekici ama bir o kadar da farklı ve tehlikeli olan bir kitap.Satır aralarına , kelimelerin kalbine gizlenmiş ipuçlarının dışında ana fikri hakkında bir türlü bilgi sahibi olamadığım gizemli bir baş yapıt.Sonunu bilemediğim ve bulunduğum noktadan bir sonu olup olmadığını göremediğim bu kitap her gün kişiliğimden bir parçayı daha yeryüzüne kurban ederken ben bu kitabı hergün daha fazla seviyor , daha fazla bağlanıyor , tüm hecelerini tekrar tekrar kucaklıyordum.Beni tüketeceğini çok iyi bilmeme rağmen buna engel olamıyordum.Peki sayfalara her dokunduğumda , cümleleri her okuduğumda , harfleri her seslendirdiğimde beni derinden sarsan ,beni nereye sürükleyeceğini bilemediğim bu kitabı okumaya neden bu kadar istekliydim ? Çünkü o kitabın karanlık sayfalarına ufak bir ışık kaynağı olmak istiyordum.Yeryüzünü aydınlatan güneş kadar büyük ve görkemli olamazdım belki ama karanlık bir odada yanan ve bitmek üzere olan cılız bir mum ışığı olabilirdim belki Toprağın hayatında.Şanslıysam tabi.

Evde tedirgin ve kararsızlık içinde geçirdiğim bir kaç saatten sonra sonunda gece yarısı olmuştu.Salonda ellerim göğsümde bağlı bir şekilde bir ileri bir geri volta atarken hala depoya gidip gitmemek konusunda büyük bir kararsızlık içindeydim.Zihnimde dolaşan ve bir türlü yerine oturtamadığım düşünceler eşliğinde pencerenin önüne gittiğimde karanlığa bürünmüş arka bahçeye uzunca baktım.Gördüğüm rüyanın etkisiyle aralarında koştuğum ağaçları azda olsa aydınlatan dolunay koruyu hiç olmadığı kadar ürkütücü gösteriyordu.Gözümü Toprağın bana sarıldığı yere çevirince kalbim birden huzurla doldu.O sarılmanın tadı ve hissiyatı vücudumu anında etkisi altına alırken pencerenin önünden siyah ikili koltuğun yanına gidip son kez bileğimdeki saate baktım.Ve saçlarımı geriye atıp Toprağın gümüşlüğe özenle dizilmiş içki bardaklarından birini elime aldım.Belki içki cesaret konusunda azda olsa yardımcı olabilirdi.Şişede duran ve daha önce içmediğim sarı sıvıyı bardağa döküp bardağı da kafama diktim.İçki anında boğazımı yakarken dilimde bıraktığı iğrenç tad nedeniyle öksürmeye başladım.Toprak bu iğrenç acı şeyi neden içiyordu sanki ? İçki bardağını camdan sehpaya bırakıp ayağa kalktım.Başım bir an dönsede önemsemeden koltuğun üzerine bıraktığım çantamı elime aldım.Çantanın iç gözünden cep telefonumu çıkartıp villaya yakın olan taksi durağından bir taksi çağırdım.Üzerime siyah şişme montumu giyerken hala ne yaptığımdan tam olarak emin değildim.Ama bilmek istiyordum.Toprağın sadece benim yanımda gösterdiği yüzünü değil , bütün yüzlerini bilmek.Ne kadar kötü olabileceğini bilmek.Sınırlarını bilip ona göre hareket etmek istiyordum.İntikam alacağı zaman ne kadar acımasız olabileceğini, gözünün ne kadar kara olduğunu bilmek istiyordum işte.İçindeki iyilik tohumlarına ulaşmaya çalıştığım adamın ne kadar kötü bir adam olabileceğini bilmek istiyordum.Taksi kapının önünde korna çalınca hızla sehpaya gidip bir bardak daha içki içtim.Ve kapıdan çıkıp taksiye bindim.Taksiciye terkedilmiş deponun adresini verince taksici şüpheyle bana baktı.

"Abla emin misin ? Oralar tekin olmaz bu saatte.

"Lütfen gidelim. Dedim ve gözlerimi taksiciden çekip camdan dışarı odakladım.Taksi hızla villadan ayrılıp İstanbul sokaklarında kaybolurken ellerimle oynamaya başladım.İstanbulun lambalarla ve gece kulübü ışıklarıyla çevrili sokaklarından çıkıp orman yoluna girdiğimizde heyecanım ikiye katlanmıştı.Doğru şeyi mi yapıyordum ? Kendimce evet.Peki ya Toprağa göre bu yaptığım ne kadar doğruydu ? Bilemiyorum.Taksiyi ormana giriş yolunda depoya uzak bir yerde durdurdum.

"Beni burda bekler misiniz ?

"Tabi abla.Merak etme.

Taksiden inip derin bir nefes aldım.Montumun fermuarını boğazıma kadar çekerken saçlarımı geriye attım.Gece dahada korkunç görünen ormanlık alanda yolumu bulmamı sağlayan tek şey tepedeki dolunaydı.Gür ağaçların arasından yürürken yüzüme çarpan rüzgarla bir anda başım dönerken ayağıma batan irili ufaklı çakıl taşları canımı yakmaktan ziyade geri dönme isteğiyle dolmama sebep oluyordu.Arada dengemi kaybedecek gibi olsamda yavaş ve çekingen adımlarla yoluma devam ettim.Terkedilmiş depo görüş alanıma girince yavaşladım.Yavaş yavaş deponun kapısına ulaştım.Kalbim dışarıdan duyulacak ve görülecek bir hızda atarken bacaklarım heyecanın etkisiyle olsa gerek birbirlerine dolanıyorlardı.İçimdeki ses geri dönmemi haykırsa da onu susturup içeri girdim.İçerisi karanlıktı ama dışarıya sızan ufak bir ışık kümesi yolumu aydınlatıyordu.Işığa doğru gittikçe seslerede bir o kadar yaklaşıyordum.Toprağı duyabileceğim ve net olarak görebileceğim bir yere , çimento torbalarının arkasına sindim.Basık depoda Toprağın sesi yankılanıyordu.

GÜNEŞİN KARANLIĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin