GK-13

62K 2.4K 225
                                    

Hayallerim.Hep çok güzel ve bir o kadarda imkânsız olmuşlardı.Küçüklükten beri gerçekleşmesi  mümkün olmayan hayallerin peşine düşer ,bir gün gerçekleşeceğine inandırırdım kendimi.Mesela babamı kapıda beklerdim saatlerce.Hiç gözümü ayırmadan , yemek yemeden.Babamın ölmüş olduğu gerçeği her gün milyonlarca kez yüzüme vurulsada ben hepsine sağır olup yinede sanki bir gün dönebilecekmiş gibi beklerdim onu.Bıkmadan,usanmadan.Her sabah uyandığımda gördüğüm ilk kişiye babamın gelip gelmediğini sorardım.Kapıdan girişinin zihnimde canlandırdığım gibi olacağını sanır umutla gelmesini umardım.Annem kızardı."O gelemez.Bizi yukarıdan izliyor. Derdi. "Hayır . Gelecek diye tuttururdum.Ağlardım.Dua ederdim.Babama seslenirdim.Ama vazgeçmezdim.Umudumu yitirmezdim.Bu hayalperest bu beklenti dolu tarafımdan yıllar geçse de kurtulamamıştım.Ruhuma yapışıp kalmıştı bu özellik.Büyümüştüm.Akıllanmıştım belki ama hala aptalca , gerçekleşemeyecek hayaller kuruyordum.Şuan Toprakla beraber olma hayalim gibi.Allah aşkına !Toprakla beraber olabilme  ihtimalim babamın gelebilme ihtimalinden daha mı olabilir ? Daha mı gerçekçiydi? Kesinlikle bu sorunun cevabı hayırdı ve ben bunu çok iyi bildiğim halde yinede vazgeçemiyordum.Vazgeçmem için canımın yanması , hayatın hayal kurulmayacak kadar kötü bir yer olduğunun tekrar hatırlatılması gerekiyordu.Bunu yapıp beni gerçek dünyaya saçlarımdan sürüye sürüye getirecek kişide kuşkusuz hayalimin ta kendisiydi.Sandığımdan çok daha zeki , çok daha akıllı ve çokta acımasız olan Toprak Özbey.

"Bu ne demek ?  dedim boğazım yanarken.Toprağın gözlerinde alay dolu bir bakış duruyordu.

"Ne demek olduğu çok açık değil mi ?

Kafamı iki yana sallayıp kıstığım gözlerimi her gün farklı bir özelliğiyle karşılaştığım donuk bakışların sahibine çevirdim.Şaşırmaktan sıkılmıştım.Onu anlamaya çalışmaktan , bunun için çabalamaktan yorulmuştum.

"Merak ediyordun.Anahtarı görmeni sağladım.Göz ardı edemeyeceğini biliyordum.

"Bana oyun mu oynadın ? Dedim tiz bir ses tonuyla.

"İstediğim gibi davranmanı sağladım diyelim.

"Hani bilmemem gerekiyordu.Bana anlatmamakta direniyordun.

"Peşini bırakmazdın.Öğrenmek için elinden geleni yapacağının farkındaydım.Ve kendi çabalarınla öğrenmeye çalışman seni dahada tehlikeli yollara sokabilirdi.

Nasıl ? Nasıl bu kadar iyi tanıyabilmişti beni ? Gözlerim miydi yoksa beni ele veren ? Ya ses tonum ? Bakışım mıydı ruhumu karşısında çırılçıplak bırakan ? Yoksa Toprağa verilen ilahi bir yeteneğin ürünümüydü bu ?

"Evet. Ne yapar , eder öğrenirdim. Dedim meydan okuyan bir sesle.

"Hayır.Ben istemesem hiçbir şey öğrenemezdin.

Kararlılık sesinin her tonunda , kullandığı her kelimede kendini belli ediyordu.

"Böyle bir oyun oynamak yerine bana anlatsaydın ya. Dedim sinirimi kontrol altında tutmaya çalışarak.Sinirliydim.Hatta ona bağırmak istiyordum ama vereceği tepki kendimi frenlememi sağlıyordu.
Toprak eğilip günlüğü ve günlüğün içinden çıkan kurumuş gülü yerden aldı.Gülü günlüğün içine koyup günlüğü eski yerine bıraktı.Ve bana döndü.Bakışlarını bana çevirdiğinde kahve rengi gözlerinin derinliklerinde birkaç duygu kırıntısı aradım.Ama yoktu.Bomboş bakıyordu.Simsiyah bir boşluk gibi.Kaşlarını çatıp bakışlarını gözlerime kitledi.

"Ben bu konu hakkında konuşmam.

Tehlikeli yüz ifadesi yüzüne otururken kıskandım.Demekki kızın yokluğu onda konuşamayacak kadar çok yara açmıştı.

GÜNEŞİN KARANLIĞI Où les histoires vivent. Découvrez maintenant