GK-11

64.5K 2.7K 223
                                    

Kurtulamayacağımı çok iyi biliyordum.Ama Allah biliyor ya Toprağın buraya gelebileceği ihtimal olarak bile aklımdan geçmemişti.Ona çok kızgın olsamda onun burda olduğunu benim için gelmiş olduğunu bilmek paha biçilemezdi.Her ne kadar amacının tam olarak ne olduğunu bilmesemde Toprak Özbey benim için bir şey yapmıştı.Yine kimsenin tahmin edemeyeceği bir hareketle farklılığını göstermişti.Toprağın ne yapacağı , nasıl davranacağı gerçekten hiç belli olmuyordu.Ve bunu her seferinde daha iyi anlıyordum.

"Neden buradasın ? Dedim sakince.Heyecanımı bastırmam gerekiyordu ama onu görünce halaya duran kalbim buna izin verecek gibi durmuyordu.

"Sana konuşacağım şeyler olduğunu söyledim.

Ah! Sesi.O tok ton.O etkileyici üslup.Kalp şeklindeki dudaklarından dökülen kelimeler sanki daha güzel geliyordu kulağa.Sesine bile aşık olabileceğiniz kadar kusursuz ve güzel bir adamdı o.Her gördüğümde dahada hayran olduğum daha da aşık olduğum adamdı o.Belkide bu yüzden beni öylece göndermesi , söyleme gereksinimi bile duymaması bu kadar canımı acıtmıştı.Belkide hislerim yüzünden bu kadar öfkeliydim ona.Belkide öfkeli bile değildim.Sadece kırgındım.

"Bende söyleyeceklerinle ilgilenmediğimi söylemiştim. Dedim hınçla.

"İlgin umrumda değil.Ben konuşacağım sende dinleyeceksin.

"Neden ? Böyle bir zorunluluğum mu var ?

"Güneş.Sınırlarımın ne kadar ince çizgilerle çevrili olduğunu biliyorsun.Sınırlarımı aşarsan hiç görmediğin bir Toprakla karşılaşırsın.Bunun hoşuna gideceğini sanmam.Hemen arabaya bin.

Yutkundum.Gözlerindeki kararlılık ve karanlık ifade ay ışığı altında bile oldukça ürperticiydi.

"Ne arabası ? Ben Kapadokyaya gidiyorum.

"Ne yapacaksın orada ?

"Akrabamda kalacağım.

"Orada akraban falan yok senin.Bırak inadı da beni daha fazla sinirlendirmeden bin şu arabaya.

"Sen.Nereden biliyorsun ? Dedim şaşırarak.Bunu bilmesi belki imkansız değildi ama daha önce bununla ilgili bir konuşma geçmemişti aramızda.Ben şaşkın şaşkın Toprağa bakarken

"Hadi abla.Bineceksen bin. Diye bağırdı bana küçük muavin.17-18 yaşlarında esmer bir gençti.

"Bak ben Kapadokyaya varınca konuşuruz o zaman. Dedim.Otobüse dönmek için arkamı döndüğümde güçlü eller bileğimi kavradı.Bir anda çığlık atmak istedim çünkü çok sıkıyordu ve canım yanmıştı.

"Benim konuşmam bitti mi de bana arkanı dönüp gidiyorsun ? Diye bağırdı.Bir anda pustum.Ve ses frekansımı en alt seviyede tutmaya dikkat ederek otobüsü işaret ettim.

"Ama otobüs -

"Eğer o otobüse binersen o otobüs ilerdeki kavşakta büyük bir kaza geçirir.Sende , içindeki herkeste geberir , gider.

Önce bileğime baktım.Sonra Toprağın gözlerine.Bunu gerçekten yapabilir miydi ? Hayır bu kadar kötü biri olamazdı.Olamazdı değil mi ?

"Bunu yapamazsın. Dedim ama sesim meydan okumaktan çok uzaktı.Yapamayacak olduğunu bilmek istiyordum.

"Dene ve gör o zaman.

Bileğimi ondan kurtarıp
muavine döndüm.

"Bavulumu alabilir miyim ?

"Gelmiyor musun abla ?

"Hayır. Dedim.Hiçbir şeyi şansa bırakamazdım.Toprağın gözlerinden herşeyi yapabilecek olduğunu görebiliyordum ama hiç ne kadar ileri gidebildiğini görme fırsatım olmamıştı.Olmasınıda istemiyordum.Sanki o istediği herşeyi yapabilecek biriydi.Peki ya insan hayatı ? İstekleri uğruna kurban edecek kadar değersiz miydi onun için ? Ölümden hatta öldürmekten bahsederken nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyordu ?Otobüs uzaklaşırken Toprak bavulumu alıp bagaja koydu ve direksiyona geçti.Bana tek kelime bile etmeden.Gidip hızla ön kapıyı açtım ve koltuğa oturdum.Toprak gaza basıp ıssız yolda u dönüşü yaptığında derin bir nefes almaya ihtiyaç duydum.Tüm kaslarım gerilmişti.

GÜNEŞİN KARANLIĞI Where stories live. Discover now