GK-18

51.3K 1.8K 245
                                    

Yaşamak isteyipte yaşayamadığım şeylerin aksine yaşamak istemeyipte yaşadıklarıma baktıkça isyan etme isteğiyle dolup taşıyordum.Sanki hayatım dünyadaki en kötü en berbat ve en dibe batmış hayat gibi gözüküyordu gözüme.Ben olumlu düşünmeye çalıştıkça sürekli kötü şeyler oluyor ve mutluluğum bir şekilde elimden çekip alınıyordu.Üzgün , mutsuz ve umutsuz bir insana dönüşmeme ramak kalmışken bu olaylar hayata karşı olan direncimide kırmaya başlamıştı.Hayallerimin üzerine düşen gölgeler artık önümü görmemi zorlaştırıyordu.Çıktığım yolda kararlı bir şekilde atmaya çalıştığım adımlar beklenmedik bir şekilde durduruluyor , yolumda ilerlememe engel olunuyordu.Yeni bir güne uyandığım her sabah neler olacağını ve bugün ne için üzülüp ağlayacağımı düşünmekten yorulmuştum.Öyle yorulmuştum ki bazen güneş hiç doğmasın istiyordum.Sabah hiç olmasın.Biz hiç uyanmayalım.Çünkü doğan güneşin Toprağın açtığı derin kalp yaralarımı da gün yüzüne çıkartacağını biliyordum.Her gün farklı bir yüzüyle karşılaştığım Toprak artık mutluluk getirmiyordu.Aksine az olan mutluluğumu ve en önemlisi huzurumuda elimden almıştı.Onu sevmek balta girmemiş bir ormanda yada ıssız bir adada mahsur kalmak gibiydi.Toprak bir maceraydı.Bu macera en gizemli vadilere , en gizli bahçelere , hiç uğranmamış gezegenlere hatta ufku belli olmayan okyanuslara kadar uzanıyor , içinde tahmin edilemeyecek kadar çok tehlike barındırıyordu.Bu macerada sürekli yardım edecek birilerini aramak , hayatta kalmaya çalışmak ve aynı zamanda kendi yalnızlığımlada başa çıkmak zorundaydım.Bu gerçekten yorucu olan süreç beni bitik bir viraneye çevirmeden gitmeliydim belkide.Toprağı sırları , karanlığı , intikamı ve düşmanlarıyla baş başa bırakıp eski hayatıma dönmeliydim.Belki ikimiz içinde en doğrusu buydu.İçinde bulunduğumuz durum daha içinden çıkılmaz bir hal almadan gitmek en mantıklısı gibiydi.Aslında onun için onunla savaşacak kadar güçlü olduğumu düşünüyordum hep.Ama onun dünyasının benim için uygun olmadığınıda çok iyi anlamıştım.Toprak yine haklı çıkmıştı kısacası.Narin savunmasız ve zayıftım.Kendini aslan sanan bir kediden daha fazlası olmadığımı yüzüme vurmuştu hayat.Aslında onun aksine gerçekten başaracağıma , onun kalbinde kuytu bir köşeye gizlenmiş iyi adamı çıkaracağıma , içindeki yaralı ufak çocuğun yaralarını saracağıma ve kalbinin tekrar atmasına sebep olabileceğime inanmıştım.Meğer bir yalana , hiç gerçekleşmeyecek bir rüyaya inanmışım.Hiçbir şey kontrolüö altında gitmemiş , ben onun yaralarına iyi gelmeye çalıştıkça o beni yeni yaralarla tanıştırmıştı.Ben onu iyileştirmeye çalıştıkça her gün daha kötü , daha acımasız ve daha duygusuz birine dönüşmüştü.Kısacası başaramamıştım.Zaten kurtulmak istemeyen Toprak Özbeyin kurtuluşu olamamıştım.

Kapıdaki adam gözlerimin içine derin anlamlar yüklü bakışlar ile bakarken benim bakışlarımda sadece korku ve yüksek dozda endişe vardı.Toprağın tepkisi ve burada oluşabilecek kaostandı korkum.

"Güneş.Şey.Ben buraya gelmem ne kadar doğru bilmiyorum ama seni görmek ve özür dilemek istedim. Dedi Melih suçlu bir gülümseme eşliğinde.Ben ise zaten çoktan devreleri yakmış , Toprağın gelip Melihin boğazını sıktığında Melihi Toprağın elinden nasıl alacağımı düşünüyordum.Cevap veremedim.Melihin yeşil gözleri merakla parladı.Toprağın ayak sesleri giderek yaklaşırken hızlıca konuştum.

"Lütfen git buradan.Toprak seni görmesin ne olur git.Sonra konuşuruz. Dedim ve kapıyı Melihin suratına kapattım.Ben kapıya yaslanırken Toprak bu hareketimden şüphelenmiş olacak ki bana ters ters baktı.

"Kimmiş ?

"Hiç.Hiç kimse . Dedim sesim titrerken.Toprak yavaşça yanıma gelip şüphe dolu gözlerini gözlerime dikti.Ben Toprağın tehditkar bakışları altında dahada küçülürken Toprak sakince konuştu.

"Kim o Güneş ? Kim gelmiş.

"Kimse yok. Dedim.Ne diyeceğim hakkında ufacık bir fikrim bile yoktu.Mantığım işlevini yitirmiş , aklım yine beni tek başına bırakmıştı.Tek istediğim Toprağın kapıyı açmaması ve kapıyı açsa bile Melihin orada olmamasıydı.

GÜNEŞİN KARANLIĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin