Bölüm 1

23.1K 510 164
                                    




Merhaba arkadaşlar! Size güzel bir haberim var. Bende Kalp Var! Roman oluyor. Artık imza günlerinde sizlerle birlikte olacağız. Duymayan kalmasınnnnn :)))))

Korkuyordum... Küçük gibi görünen şeylerin başıma bir gün büyük dertler açmasından, uğursuzluğumun hayatımın devamında da bana eşlik etmesinden korkuyordum ama ne yazık ki korkunun ecele faydası yoktu. Bu yüzden tüm bu olumsuz düşünceleri bir kenara atıp, olayları akışına bırakmalıydım. Artık sadece kalbimin sesini dinlemeliydim. Bundan sonra sadece; kalbimin ritmine kulak verecektim...

Aklınız çok karıştı sanırım... En iyisi ben size her şeyi en başından anlatayım. Başlamadan da uyarayım; bu acıklı bir hikaye değil, keyifli bir hikaye. Bolca eğlence ve  her hikayenin olmazsa olmazı bir de eski sevgili var tabii. Ama merak etmeyin; eski sevgilimi nasıl aştığımın hikayesi değil bu. Zaten o hikaye bir kutu mendil ve bolca çikolatan ibaret. Benim anlatacağım hikaye başka...

Gelelim konumuza: ''Aşk bir pasta gibidir; evlilik ise onun kreması nasıl pasta kremasız olmaz ise aşk da evlilik olmadan sadece bir kektir. Doğru pastayı seçerseniz büyülü olabilir. Örneğin çikolatalı, frambuazlı bir pasta.''

Ne yapıyorum ben ya? Ezgi yine kendini kaybettin. Ne çikolatası, ne frambuazı? Benzetmeye bak! Gerçi şuanda şurada olsa da yesek... Neyse biz konumuzdan sapmayalım. Ne diyorduk?

Büyü demişken... Neden aşkın büyülü olduğuna inanırız? Çünkü âşıkken de aklımız başımızda olmaz; bir büyü de aklımızı başımızdan alabilir. Mantıklı düşünemeyip; kendimiz gibi davranmadığımız için içimizde bize çılgınlıklar yaptıran biri olduğunu düşünürüz. Bedenimizin, aklımızın kontrolü bizde değildir artık kalbimizdedir. Tıpkı bir büyünün etkisindeymişiz gibi...

Küçüklüğümüzden beri hep bu anı bekleriz. Doğru kişide gerçek aşkı bulacağımıza inanır; o günü iple çekeriz. İzlediğimiz filmler, okuduğumuz romanlarda hep aşkın büyüsünü anlatmıştır bize. Birine aşık oldunuz tamam. Kendinizi harika hissediyorsunuz ona da tamam... Onunlayken zamanın ve kimsenin önemi yoktur. O kısmı geçiyorum zaten. Onu ne zaman görseniz kalbiniz hızlanıyor. Onunla bir ömür geçirmeye hazırsınız da. Hazır mısınız gerçekten? Mutlu olacağınıza inanıyor musunuz? Eğer öyleyse size bir haberlerim var; bunların hepsi koca bir yalan... Hiçbir zaman doğru kişi diye bir şey olmayacak. Mutlu son diye bir şeyde ancak filmlerde olur... Her şey bittikten sonra elimizde kalan tek şey ne olur? Sadece kırık bir kalp...

Bu kadar öğüt yeter kızlar... Şimdi benim hayat hikâyeme gelelim... Sabah her zaman ki gibi elektronik çalar saatin klasik sesiyle uyandım. Bazen kendi kendime ''keşke taş devrinde'' yaşasak derim. Saati penceren aşağı fırlattığımı hayal ederek yataktan kalktım. Uyku sersemliğiyle yavaş yavaş hazırlandıktan sonra mutfağa girdim. Unutmadan stüdyo evimde tek başıma yaşıyorum... Canımın hiçbir şey istemediğini fark ettim, aç değildim. Kahvaltı için kendimi zorlamak istemedim. Mutfaktan çıktım, Her zamanki gibi saçlarımı düzleştirdim ve makyajımı yaptım. İyi göründüğümden emin olduktan sonra dışarı çıktım.

Yolculuğun ana hatlarını es geçiyorum. Gözlerimi açmamdan buraya gelmeme kadar bir saat geçmişti. İçeri girdim ve hemen asansöre bindim. Tahmin edin burası neresi? Evet. Burası bir iş yeri ama ne yazık ki benim iş yerim değil. Sadece stajyerlik için başvurduğum bir reklam ajansı...''Günaydın'' dedim tebessüm ederek danışmadaki ruj sürmekle uğraşan kendini beğenmiş kıza.''Günaydın'' diyerek cevap verdi.

-Patron henüz gelmedi siz yeni başlayan stajyer olmalısınız.

-Evet... Evet... O kişi bendim! Tam de benden bahsediyordu. Demek ki benden önce beni çekiştirmiş olmalılardı. O sırada telefon çaldı. Sekreter telefonu açarak toplantıyı saat 2.30'a ertelediklerini söyledi. Talha Bey ''buna çok sinirlenecek''diye de ekledi.

Demek ki patronun ismi Talhay'dı. Sanırım da oldukça sinirli biriydi. Endişelenmeye başlamıştım. İlk gün olduğu için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bir köşeye oturup beklemeye başladım. Bir süre böyle devam etti. Daha sonra editörün yanına gidip neler yaptıkları hakkında bilgi edinmek istedim. Editör Duygu iyi birisine benziyordu. En azından ilgili ve anlayışlı...

İlk gün zar zor geçmişti. Ama patron Talha'yı henüz görememiştim. Çıkmak için hazırlanıyordum ki birden kapı açıldı ve tüm dikkatim o yöne doğru kaydı. Gelen sevgili patronumuz olduğu için herkes sessizleşmişti. Başka işlerle uğraşanlar hemen yerine geçti. Birkaç yalaka patrona ''Günaydın''diyerek seslendi. Tabii ki bir karşılık alamadılar. Patron Talha Aksu kemik çerçeveli gözlüklerinin üstünden herkesi süzdü. Bakışları benim üzerimde iki saniyeden fazla durunca tedirgin oldum. Yeni stajyer bu mu diye sorunca rahatladım... Bir an heyecan patlaması yaşamıştım oysaki. Kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Tanıdık gelen bir siması vardı. Talha... Talha... Talha Aksu ismi hiç uzak gibi değildi sanki. Bir yerden çıkartacaktım da neyse...

Herkes toplantı odasına girdi. Ben de meraklı gözlerle olanı biteni izliyordum. Talha Aksu haftanın durumunu değerlendirmek için genel bir hafta başı konuşması yaptı. Herkes dinliyormuş gibi gözüküyordu ama çoğunun aklı başka yerdeydi. Sıra herkesin durum değerlendirmesine geçen haftadan beri yaşanan gelişmeleri anlatmasına geldi. Herkes hızlı bir şekilde gelişmeleri anlatırken Talha Aksu'yu pür dikkat izliyordum. Ben bu adamı bir yerden tanıyordum ama nerden?

Sekreter ''sizin bir işiniz yok boşuna beklemeyin çıkın isterseniz'' diye seslendi. Kafamı sallayarak ''olur'' yanıtını verdim. Eve doğru yola koyuldum. Bu sırada ilk iş günümü anlatmak için arkadaşım Cansu'yu aradım. Gayet iyi geçtiğini her şeyin yolunda olduğunun haberini verdim. Eve gidip, kendime yiyecek bir şeyler hazırladıktan sonra televizyona biraz göz gezdirdim. Alışık olmadığım için oldukça yorulmuştum... Bir duş alıp, erkenden yatmak iyi olacaktı sanırım.

Bende Kalp Var! (KİTAP OLDU) #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin