Bölüm 5

14.3K 182 7
                                    

-Şey Güzin abla anahtarımı evde unutmuşumda sen de çilingir numarası var mı?

Dur bi ya alacaklı gibi. Önce kadının bir halini hatırını sor...

Güzin Abla ne yapıyorsun? Nasılsın?

-İyiyim de hayırdır bir sorun mu var? Sen hiç uğramazdın.

-Anahtarımı evde unutmuşum da Güzin abla çilingir arıyorum. Sen de numarası vardır diye sana geldim...

-Var tabi olmaz mı? Dur getireyim.

(Olmasa şaşardım)

-Al bak bu çocuk. Hem de yakışıklı.

-Ne yapayım yakışıklıysa Güzin Abla işini yapsın da.

-Deme kız öyle lazım olur... Yakışıklı yakışıklı...

-Tamam. Güzin Abla yakışıklı olsun. Ay ne yakışıklısı. Neyse Güzin Abla kaçtım ben sonra görüşürüz...

-Görüşürüz canım...

Bu Güzin Ablada insanın aklını alır valla.

Evet. Şimdi şu yakışıklı çocuğu bir arayalım. Ay ne yakışıklısı benim de kafa gitti. Aklımı karıştırdın be Güzin Abla sen de.

-İyi günler. Hakan Beyle mi görüşüyorum?

-Evet buyurun.

-Evimin anahtarını içerde unutmuşum acil gelir misiniz?

-Adresi verin lütfen...

Adresi de vermemle beraber tam tamına 20 dakika kapıda dikilmek zorunda kaldım. En sonunda Hakan gelerek kapıyı açtı... Anlamadım yani bu çocuğun neresi yakışıklı? Güzin Abla öve öve bitirememişti çocuğu... Ah be Güzin abla. Böylelikle bir günün daha sonuna gelmiş olduk.

Ertesi gün yine o ses... Alarmın sesi ile yataktan kalkmak zorunda kaldım. Yine bir iş başı lanet olsun... Hazırlandım ve iş yerine gittim. Masanın üzerindeki dosyaları incelemeye başladım. Sakarlığım üzerimdeydi yine bütün kalemlik aşağı devrildi... Eğilip toplamak istemiştim ki...

''Orada ne aradığını sorabilir miyim acaba?''

Aman Allah'ım.. .Bu ses... Bu ses... O'nun sesi... Sesi duymamla beraber kafamı kaldırdım. Ah! Ve de kafamı vurdum, harika! Hem de bu durumda ve tam da karşımdayken...

''Ah'' dedim kendime engel olamayarak.

Zar zor kendimi masanın altından çıkarmıştım. Okan ile göz gözeydik artık.

''Burada ne aradığımı mı sormuştun'' diye sordum sevimli görünmeye çalışarak.

(Bu arada üzerimdeki tozları çırpma telaşındaydım)

-Çok dağınık buldum buraları düzenliyordum.

-Sizi ilgilendirmez benim dağınıklılığım.

-Görüntü kirliliği yapıyorsunuz ama.

-Aması yok çık dışarı!

Derken... Beni kovuyor mu bu şimdi. Ben senin var ya...

-Bakın Okan Bey patronsunuz diye sesimi çıkartmıyorum ama hem yalancı hem de küstahsınız...

-Yalancı mı?

-Evet! O gün taksiye binmek için söylediğiniz ''sınava yetişmem gerek'' yalanını unuttuğumu sanmayın.

-Size dışarı dedim... Dışarı!

Küstah... Ukala şey ne olacak? Kendini ne sanıyor kim bilir? Alt tarafı bir ortak.Patron diye ne olmuş sanki.

Kırılmış ve üzülmüştüm. Bir anda tüm moralim bozulmuştu. Çökmüştüm resmen. Ah benim atom parçacıklarına kadar ayrışan kalbim... Ben ne yaptım sanki? İnsanlara iyilikte yaramıyor canım. Ne işi varsa görsün. Küstah... Ukala... Kendini beğenmiş... Patron bozuntusu...

Tüm günüm mahvolmuştu onun yüzünden. Ona gıcık olmuştum resmen. Bir çocuk gibi azarlamıştı. Benim yumoş gibi yumuşak kalbimi bir anda parçalayıp, savurmuştu resmen...

Ben kendimle konuşurken patronum Talha yanıma geldi.

-Hayırdır. Bit sorun mu var?

-Yok. Öyle gibi mi görünüyor?

-Bizim orda deliler kendi kendine konuşur da yine de emin olmak istedim.

(Hadi ya ben içimden düşünmüyor muydum?)

-Neyse. Farkında değilim. Dalmışım.

-Patron bozuntusu dediğini duyar gibi oldum sanki.

-Şey...

-Neyse benim de canım sıkkın iki kahve kap da odama gel dertleşiriz biraz. Fazla gecikme ama bekliyorum.

İki kahve alıp sevgili yakışıklı patronumun odasına gittim.

-Gel otur şöyle. Eee anlat bakalım seni dinliyorum...

-Size arkadaşınızı şikâyet ediyor gibi gözükebilirim. Ama Okan Bey'in yaptığı çocuğa yapılmaz.

-Yok, Yok. Sen rahat ol. Bir arkadaş gibi dertleşiyoruz burada.

-Yalan söylemek bazı insanların tabiatında var. Onları da böyle kabullenmek gerek sanırım. Okan Bey için de yalan söylemek yemek yemek, uyumak gibi doğal bir ihtiyaç haline gelmiş.

-Açık olsana ne yalanından bahsediyorsun?

-Okan Bey ile ilk karşılaştığımızda bana öğrenci olduğunu ve sınava yetişmesi gerektiğini söyledi. Beni kandırdı, saf yerine koydu. Sonra da onu takip ettiğimi iddia etti. Sevimli küçük kalbimi kırdı, ah zavallı ben...

-Boş ver. Okan'ın her zamanki hali. Onun söylediklerine inanma. Kimseyi takmayan burnu havada biri. Her gün farklı kızla takılır, gezer, tozar. İş ilişkisi dışında arkadaşım bile diyemem.

(Ne kadar da güzel gülüyor bu böyle?)

-Ezgi dinliyor musun beni?

-Hı evet.

Eee ne diyorduk?

Talha Yanıma yaklaştı ve elini ellerimin üzerine koydu.

(Ne yapıyor ya bu)

Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Panikledim ve...

Hay aksi. Kahveyi üstüne döktüm! Ne kadar da sakarım. Gitti milyarlık gömlek... Ne gömleği ya çocuk yanıyor burada... Çocukta kim? Patron o patron... Ne kadarda sakarım.

Geçen bir kaç saniye içerisinde kafamda yüzlerce soru geçirdiğim için kendime de şaşkındım. Heyecan insana neler yaptırıyormuş yahu!

-Dur bi dur... Sakin ol. Yanmadım.

-Hadi ya ben de şey sandım.

-Ne sandın?

-Sizi yaktığımı...

-Sorun değil yanımda yedek gömleğim var. Üstümü değiştiririm.

Talha ayağa kalktı ve dolabından gömlek alarak, düğmelerini açmaya başladı.

Şeyy ben çıksam iyi olacak galiba.

-Yapma be Ezgi benden mi utanıyorsun?

-Yok, canım öyle değil de.

Gömleğini giydikten sonra üstüne çeki düzen vererek yanıma oturdu.

-İkimiz içinde stresli bir gündü. Akşam bir şeyler yapalım mı? Bence buna ikimizin de fazlasıyla ihtiyacı var.

-Anlamadım?

-Akşam diyorum... Dışarı çıkalım diyorum... Bir şeyler yapalım diyorum...

-Hı. Olur, tabi neden olmasın?

-Tamam. O zaman akşam 9 da seni evinin önünden alırım. Ama güzel bir şeyler giyin, süslen... Biraz kadına benze yani.

-Olur, tabi o da olur...

Bende Kalp Var! (KİTAP OLDU) #Wattys2018Where stories live. Discover now