Bölüm 12

6.9K 119 2
                                    

Taksici bana dikiz aynasından bakıyor. Ay bu resmen beni mi kesiyor ne! Biraz daha bakarsa onu ''taksi müdürlüğüne '' şikâyet edeceğimi söylüyorum. Zaten rüzgardan bir taraflarım dondu. Bir saattir taksi bekliyorum yollarda. (Evet, zaman kısmını biraz abartmış olabilirim.)

Taksi müdürlüğünü sinirle söyledim öyle bir şeyin olmadığını biliyorum ama sinirliyken ben ben değilim işte! Bak hala bakıyor ya! Tamam, biliyorum şikâyet yerinin Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü olduğunu. Ben kaç otobüs şikayet ettim sen bir bilsen!

''Abla rüzgarı da ilahi Müdürlüğü'ne şikayet et o zaman, hani belki işe yarar. Yukarıdan rüzgarın şiddetini biraz kısarlar''

Şuna bak şuna... Hareketlere bak. Ne zannediyor bu kendini. Tavrımı takınarak. Nişantaşı'na gidiyoruz diyorum. Adam susup, kalıyor. Birden müşterinin kralı oluyorum tabi.

Bugün gözlerimi bir umutla açmıştım. Yepyeni bir gün, yeni bir sayfa umuduyla. Kalkıp bir güzel duşumu alıp, en güzel elbisemi seçmiştim. Üstelik saçımı da düzleştirmiştim ve bu durum tam bir saati almıştı! Ardından rüzgar saçımın fönünü bozmuş, benim sinirlerim tepeye fırlamıştı. Sırf o yüzden işe de geç kalmıştım ya!

Binadan çıkarken karşı daireye birileri taşınıyordu. Uyuz kadın evini bana kiraya vermemişti. Neymiş efendim bekara ev mi verilirmiş? Ah teyze alacağın olsun... Umarım kiracından çok çekersin de ararsın benim gibi tatlı bir kızı. Ben bunları düşünürken ajansa varıyoruz. İçeri girip sekreterden durum raporu alıyorum.

-Talha Bey odasında sizi bekliyor.

Vay! Şimdiden siz olduk bak sen şu işe! Birden egoma yenik düşerek havalara çıkıyorum. Derin bir nefes alıp, Talha'nın odasına giriyorum. Gerçekten bana saygı duyulmasını istiyordum. İşlerin bu şekilde yürüdüğünü biliyordum. Talha yanımda olduğu sürece kariyerimde başarılı bir konuma gelebilirdim. Bu yüzden stratejik bir karar vermiştim.

-Evet. Direk konuya giriyorum... Teklifini kabul ediyorum Talha ama bir şartım var. İş yerinden kimse ilişkimizi duymayacak, bilmeyecek. Milletin ağzına laf vermeyelim şimdi. Neme lazım yerin kulağı var.

-Kabul ama benim de bir şartım var. Bugün bütün gün beraber vakit geçireceğiz. Eski günleri konuşur, dertleşiriz. Hem böylelikle birbirimize ısınmış oluruz. Hem bir kahvemi içmiş olursun.

-Kahve. Hım.

-Bunu evet olarak kabul ediyorum. Öyleyse iş çıkışı bana gidiyoruz. Sana kahve yapıyorum. Bak kıymetini bil ben daha kimseye kendi ellerimle kahve yapmadım.

Odadan gülüşmeler yükseldi.

Akşam beraber vakit geçirmek iyi olacaktı. Böylelikle kendimizi ifade etmiş, birbirimizi anlamış, durumu açıklığa kavuşturmuş olacaktık. Beraber bir yola çıkmıştık ve geriye sadece ayrıntıları konuşmak kalıyordu.

Bugün iç açıcı bir gün geçirdiğim söylenemezdi. Diğer günlerde olduğu gibi. Teklifini kabul etmek, iş yerinden kimseye gözükmeden gelmeyi başarmak ve geldikten sonra rahatlamaya çalışmak...

Talha için fazla zengin bir evdi. Bu evi biriktirdiği para ile almış olamazdı. Babasından kalmış olmalıydı. Ya da babasının evi olmalıydı. Sonuçta bu ev Talha ile birlikte vakit geçirdiğimiz ev değildi. Paltomu ve ceketimi gece boyunca boş olacağını düşündüğüm koltuğun üzerine bıraktım, kırışmayacakları şekilde ama gelişigüzel koyulmuş bir hava vererek. Evde kedi vardı. Yemek masasının altındaki sandalyenin altına sinmiş, tünemiş bana bakıyordu. Sokak kedilerine benzemiyordu. Özel imalat olmalıydı. Markalı, imzalı filan. Arada gözlerini açıp etrafa kendisi için tehdit barındıran bir unsur var mı diye göz gezdiriyordu. Bu kediye dikkat etmek lazım, dedim. Çok şey biliyor.

Bende Kalp Var! (KİTAP OLDU) #Wattys2018Where stories live. Discover now