Bölüm 13

4.2K 114 3
                                    


Yok, yok bunun amacı başka. Amacı beni sarhoş edip. Tövbe Tövbe...

Ayağa kalktı ve elini cebine götürerek çakmağını aradı. Sonra sehpanın üzerindeki mumları yakarak ışığı söndürdü. ''Böyle daha iyi'' demeyi de ihmal etmedi.

Kafam daha da karışmıştı. Demek ki romantizmden hoşlanıyordu. Her ortamda yapamıyordu. Ezgi yine balataları sıyırdın sen! Kendi kendime iki dakikada yine ne senaryolar ürettin kafanda.

-Ben içmiyorum yalnız.

-Aa neden?

-Nedeni yok sevmiyorum işte.

Peki, ısrar etmeyeceğim. O zaman çikolatamdan al.

''Olur'' dedim ve bir tane aldım.

Mum ışığı daha da mayışmamıza neden olmuştu. Günün yorgunluğu da vardı tabi. Güzel bir film vardı TV de ikimizde onu izlemeye dalmıştık.

Talha'ya alışmaya başlamıştım sanırım. Artık ondan çekinmiyordum. Yan yana oturmuş beraber filmimizi izliyorduk.

''Uykum geldi'' diye mırıldandı Talha.

Haklıydı mum ışığı benim de uykumu getirmişti. Yine de ortama romantik bir hava katmıştı.

Başını dizlerime koyup, uzanmıştı koltuğa. Bu duyguya biraz yabancı olsam da hoşuma gitmişti açıkçası. Saçlarıyla oynamak... Onu uyurken izlemek.

Birinin beni sevmesini çok isterdim. Bana sahip çıksın, hayatımda kendini hissettirsin, ben varım desin, senin için varım desin! Kocam olması şart değil. Ama şöyle, hayatımda dimdik bir adam, adam gibi bir adam! Güvenilecek, yalan söylemeyecek, cesur olacak, gücünü gösterecek, hatta kıskanç bile olsun isterim. Mutluluktan deli olurum öyle biriyle, hatta öyle mutlu ederim ki onu, kendimi öylesine veririm ki, mutluluktan ayakları tavana vurur... Ama o vakte kadar aklına ne eserse yapabilecek bir kadınım. Benden her an her şey beklenir. Sağım solum belli olmaz..

Uzun bir süre geçmiş olmalıydı. Gözümüzü açtığımızda gün ağarmak üzereydi.

''Bir şeyler yemek ister misin? Ben çok acıktım.''

''Ne yiyeceğiz?''

''Omlet yapayım ne dersin?''

''İşe geç kalıyoruz''

''Hayatımda bir kere de geç kalayım. Ne olmuş? İş benim değil mi?''

''Yokluğumuz hissedilir. İlk günden dikkat çekmeyelim.''

''Boş ver. Beklesinler.''

''Sen yalnız yaşıyordun değil mi Ezgi?''

''Evet''

'' Eee ailen falan yok mu?''

''Annemi ve babamı mı kastediyorsun?''

''Evet''

Onlar hep ağabeyimle ilgilendiler. Ben nasılsa küçük kızdım evde kendi kendime büyüyordum. Babam beni hukuk fakültesine göndermek istiyordu ama ben hayallerimin peşinden koşmayı tercih ettim. On sekiz yaşımda aldığım bir kararla pat diye evden ayrılı verdim. Gidiş o gidiş. Üç yıl oldu en fazla dört veya beş kere görüşmüşüzdür. O da İzmir'e gidersem tabii.

''Lisedeki halimizi hatırlıyor musun peki''

Çocuktuk ya. Öyle aklı bir karış havada bir oğlandın. İşin gücün şımarıklık yapmak, kız tavlamaktı.

''Öyle ya. Ama üniversitede hiç kız arkadaşım olmadı.''

''Hadi canım, inanmam.''

''Öyle. Bir şeylerin farkına varmıştım. İş kurmalıydım. Kız işleri boş geliyordu artık kendi ayaklarımın üzerinde durmalıydım. Bu yüzden kendimi derslerime verdim.''

''Üşür gibi oldum''

''Kapıcı kaloriferi kafasına göre yakıyor işte. Uyuz herif. Gündüz millet işte diye kısıyor. Üşüdün mü?''

''Ben üşümem senin için şey ettim.''

''Seni en çok neden sevdim biliyor musun? Utangaç olduğun için''

''Hayır, ben utangaç biri değilim.''

''Biliyorum ama ilk işe başladığında tanıdık çıkınca yüzüne dikkatli baktığımı fark etmiştin ve kızarmıştın. Onun için. Bir de bana erkek arkadaşınmışım gibi davranıyordun o yüzden.''

''Sus bak ısırırım''

''Resmen ifade özgürlüğümü kısıtlıyorsun şuan''

''Hayır, sadece şuan ifade krizi geçiriyorum.''

''Nasıl yani?''

''Ani bir darbeyle yönetime el koydun. Baksana, düzeni değiştirdin. Şimdiye benim çoktan iş yerinde olmam gerekiyordu.''

'Birazdan gidersin nasıl olsa''

''Ee gitmiyor musun? Biraz daha kalırsan ben kendimi suçlu hissedeceğim.''

''Hakikaten ha. Abarttık. Sen gelmiyor musun?''

''Bugün artık gelemem. Havamda da değilim. Okan'ı arar hastayım falan derim.

''Gidince beni ara''

''Olur. Ararım.''

Ağır ağır yürüyerek ofise geldiğimde hala bi yarım saatim vardı. Lavaboya gidip. Saçlarıma, üstüme çekidüzen verdim. Üstümü değiştirsem iyi olurdu. Dünden beri üzerimde olduğu anlaşılıyordu. Yorgun ve moralsiz gözüküyordum. Ne yapalım dayanacağız. Aynadan hafif uzaklaştım, bir de uzaktan baktım kendime. Yüzümde hafif bir kızarıklık vardı. Soğuktan sıcağa girince kızarmış olmalıydı.

Sekreter dört kere aramış beni. Yerimde göremeyince tabii. Sekreterle oturup biraz elimizdeki işleri toparladık, randevu verilmesi gereken müşterilere randevu verdik. Gizem'in kıyafetlerini çekiştirdik.

''Aa sus. Bir gelen var''

Gelen Okan Bey'di. Sanki çok meşgulmüşüz de onu görmüyormuşuz gibi davrandık. Kendimi çok daha rahat hissediyordum. Omuzlarım dikleşmiş, uykusuz gözlerimin yanması geçmişti.

İşten çıkma vakti gelmişti. Arka yoldan, parkın kıyısından yürüyüp ana caddeye çıktım. Markete uğrayarak eve biraz yiyecek bir şeyler aldım. Neredeyse evde yiyecek hiçbir şey kalmamıştı. Oradan çıktığımda uyku geri gelmiş, beni parçalamaya çalışıyordu. Dayanmalıydım. Daha neler yapmam gerektiğini düşünürken hiç param kalmadığını hatırladım ve hemen yolun kıyısındaki bankamatiğe gittim. Saat sekize geliyordu. Gün bitmişti bile eve gidip, yemek yiyecek ardından da duş alacaktım. Yine kendime ayıracak zamanım olmayacaktı.

Sabah yine 6.45'te alarmın çalmasıyla birlikte yatağımdan fırladım. Hazırlanmam kırk beş dakika sürmüştü. Bir bakalım çantama her şeyimi koymuş muyum? Aynam, mendilim, anahtarlarım ve olmazsa olmazım kırmızı rujum...

O gün Uzun kollu, uzun etekli, yalnızca boynumu açıkta bırakan, belimi ve tüm gövdemi sıkıca saran, saçlarımı daha sarı, daha parlak gösteren bir kıyafet seçmiştim. Kıyafetim önden bakıldığında dümdüz arkadan bakıldığında bir çizgi halinde boynumdan belime kadar açıktı.

İşe gittiğimde her zaman ki gibi ilk gelen Gizem olmuştu. Saat daha erkendi dedikodu yapmak için vaktimiz vardı.

''Eee Gizem bu Okan Bey ne mezunu?''

''Kolej ya da Özel lise mezunu. Ailesi oldukça varlıklı. Zaten babasının zoruyla çalışıyor. Çalıştığını da kıyafetlerine harcıyor. Baksana şunun giyim kuşamına kim bilir bir servet harcamıştır bunlara. Okan Bey'in işi gücü kız tavlamaktır, hovardalık yapmaktır. Hep bayanlarla çalışır. Henüz erkekle çalıştığını görmedim. Zamanında bir baltaya sap olamamış serseri tipli biri aslında.''


Bende Kalp Var! (KİTAP OLDU) #Wattys2018Where stories live. Discover now