Bölüm 10

6.6K 128 3
                                    

Muhtemelen çalar saatimin çalmasına yarım saat falan kalmıştı. Bu heyecana kalbim daha fala dayanamayacak. En iyisi kalkıp hazırlanmak ve işe gitmeden önce güzel bir yürüyüş yapmak.

Koskoca İstanbul'da trafikten muzdarip insanlara inat ıssız bir yolu kendime yürüyüş için seçmiştim. Nede olsa telefonumun nagivasyon özelliğini kullanarak geri dönüş yolunu bulabilirdim. Kulağıma taktığım kulaklıktan gelen hafif slow şarkının ritmine kalbimin atış ritmi eşlik ediyordu. Bakışlarım dalgınca etrafı süzüyordu ama aklımda hala deli sorular vardı. O günden sonra Talha ile doğru dürüst konuşamamıştık bile. Acaba benim hakkımda ne düşünüyordu? Bana kızgın mıydı? Puf...

Eve gidip, duş alıp otobüs durağına doğru yola koyulmuştum... İstediğim tek şey kendimi iş yerine atmaktı. Gittiğimde kapının önünde Talha'yı sigara içerken buldum.

-Ezgi hemen odama geç geliyorum!

Aman Tanrım. Talha çok sinirlenmiş. Sanırım birazdan hakkımdan gelecek. Duygularıma hakim olamayıp,heyecandan titremeye başlamıştım.Yapım gereği diğer insanlara göre daha kolay heyecanlanıyordum fakat diğer insanlara göre fazla cesurdum.Eşyalarımı sandalyenin üstüne bırakıp,Talha'nın odasına gittim.

-Kapıyı ört.

Zırhımı indirip, Olayları akışına bırakmıştım. Tanrım! Tam bir duygu karmaşası içerisindeydim. Talha dibime kadar gelmiş, sert bakışlarını üzerime dikmişti. Sanırım güne ters tarafından kalkmıştı. Kalbimin atışına engel olamıyordum. Neler oluyordu böyle? Birden kızardığımı fark ettim. Sanırım vücut ısımda yükselmişti. Bana çok yakındı, oldukça yakın... Bana o an yaşattığı paniği inkâr edemem. Elleriyle başımı kendine doğru çekti. Ne yaptığını bile anlamadan dudaklarımı dudaklarında buldum. Şaşkınlık içerisindeydim. Yaptıklarına anlam veremiyordum. Karşı koymaya çalışsam da ne yazık ki başarılı olamamıştım. Talha'yı var gücümle son kez itekledikten sonra dudaklarımı avucumun dışıyla sildim.

-Ne yaptığını sanıyorsun sen!

-Çık dışarı!

-Ne demek çık dışarı?

-'Kapıyı açarak' Sana çık dışarı dedim!

Dışarı çıktığımda tüm meraklılar ''ne oluyor'' bakışıyla bana bakıyorlardı. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Hava almak için hemen kendimi dışarı atmıştım. Bütün bu olanları anlamlandırmaya çalışıyordum. Sinirlerim çok bozulmuş, gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Bu Talha'nın benden intikam alma şekli olmalıydı. Hayır, yani kendini ne sanıyor bu böyle. Amacı ne? Yaşanan son olay hiçte iyi olmamıştı. En iyisi bu ajanstan ayrılarak, kendime çalışacak yeni bir ajans bulmaktı. Evet evet. En doğru çözüm bu sanırım. Hayallerim gerçekleşemeden adeta bitiş çizgisini görmüştü.

Uzun bir süre kendimle başbaşa kalmayı tercih ettim. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama bu durum bana iyi gelmişti. Gidip ajansı dağıtmayı, olay çıkartmayı da bilirdim ama bu bana yakışmazdı. Talha'nın belki de amacı buydu. Onunla tartışmamı sağlayıp beni işten çıkartmaktı. Dur Ezgi ya iki dakikada yine ne senaryolar yazdın. Belki de başka bir şeye hırslanıp, hırsını benden çıkartmıştı kim bilir. Bugün bana patlayacağına emindim ama bu kadarını da beklemiyordum tabii ki. Bu kadarmış Ezgi artık burası yolun sonu. Daha fazla bu şirkette sana yer yok. Topla eşyalarını düş evinin yoluna...

İlk işim ajansa gidip birkaç parça eşyamı toplayıp, evin yolunu tutmak oldu. Yarın erkenden gelip, istifa dilekçemi verecektim. Kendimi hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum adeta ömrü bitmiş pil gibiydim. Kalbim ''yine'' ve ''yeniden'' kırılmıştı. Her zaman eve giderken kullandığım yol bir türlü bitmek bilmiyordu. Eve girip, kapıyı kapattıktan sonraki ilk işim kendimi yatağa atmak oldu. Olduğum yerde uyuya kalmışım, öylece üstüm açık bir halde. Uyandığımda kendimi daha iyi hissediyordum en azından ilk şoku atlatmıştım. En iyisi çay koyup, dünyayı sessize almaktı. Hiçbir şeyi umursamadan birkaç saati kendime ayırmalıydım. Bu saatte evde yapılacak en iyi şey film izlemekti sanırım. Kısık yeşil gözlerimi iyice kısmış, filmleri inceliyordum. Moralimi yerine getirebilecek en iyi şey komedi filmi seyretmekti. Evet buldum! Bu filmi izleyeceğim. ''Duff'' gereksiz anlamına gelen bu film bana iyi gelebilirdi.

Yatağıma iyice yayılıp, filmi izlemeye başladım. Filmde şişman bir kız, yanındaki güzel kızların onunla kendilerini daha güzel göstermek için kullandıklarını düşünüyor ve bu durum aralarının bozulmasına neden oluyordu. Hım... Duff gereksiz anlamına geliyorsa yıllarca biz Duffy Duck'ı boşa mı izlemiştik. Gereksiz bir ördek için mi zamanımızı harcamıştık... Gerçekten de düşündürücü... Ama gerçektende her arkadaş grubunun içinde çirkin bir kız ve ya erkek vardır. Acaba bizim ajansın duffı kimdi? Bir düşünelim... Sekreter kız? Olamaz. Güzel olmasa bile giyinişi ve tarzıyla da olsa bir çekiciliği var. Gizem? Yok, yok o da duff değil. Gizem oldukça bilgili ve havalı bir kız. Melis? Fazlasıyla güzel... Yoksa... Yoksa... Ajansın duff'ı ben miydim? Evet Bendim! Şu haline bak Ezgi! Giyinişin bile özensiz. Acı gerçekle yüz yüzeydim çünkü ajansın ''Duff''ı yani en özensiz, bakımsız belki çirkini bendim. Titreyip, kendime gelmeliydim. Ben istersem her şeyi yapabilecek kapasitedeydim. İstifa etmek en kolay kaçış olurdu ama ben savaşmalıydım. Talha'yı yaptıkları için pişman etmeliydim. Yılmayacaktım ve yarın ajansa dönüş yapacaktım. Ne de olsa savaş, savaş meydanında kazanılır.

Evet. Şimdi bir hazırlık yapalım ve bana yakışan en güzel kıyafeti seçelim kızlar.Sarı saçlarıma kırmızı klasik bir elbise yakışırdı.Altına da siyah topuklu ayakkabılar.Saçları da topladık mı tamam.Kırmızı bir rujla da golü atarız.Yarın tüm gözler üzerimde olacaktı.Bugün için gecenin sonuna geldik arkadaşlar.Uyuyalım çünkü yarın büyük gün...

Şimdi siz ''bu kız da sürekli uyuyor'' diyeceksiniz ama itiraf etmem gerekirse uykuyu kendimden bile çok seviyorum! Yaptığım en iyi şeyin ''uyumak'' olduğunu söyleyebilirim. İyi ki varsın uyku seni seviyorum...

Şimdi hayatınızı değiştirecek birkaç altın kuraldan bahsedeceğim.

Evet... İlk kuralı açıklıyorum. Kaleyi içten fethet. Tüm gözler üzerinde olsun. Dimdik yürü ve umursamaz ol!

Şuan ajansın kapısının önündeyim ve neredeyse giriş yapmak üzereyim. Göğüsler öne, popo dışarı... Kendimden emin bir şekilde ajansın koridorunda yürüyorum. Tüm gözler benim üzerimde.'' Ne olmuş buna böyle''cümleleri havada uçuşuyor. Kendimden emin bir şekilde masama geçip oturuyorum.

İkinci kural ve en önemli kural: Umursamaz ol!

Herkes beni çekiştiriyor ama ben onlar yokmuş gibi işimle uğraşıyorum. Umursamaz tavrımın hastasıyım. Tüm dikkatler tüm gün benim üzerimde. O sırada Okan kapıdan giriş yapıyor. Tüm kızlar yalakalık yaparken ben onu görmemelikten geliyorum ama Okan'ın gözleri bana takılı kalıyor. Kim bu yeni kız dercesine adeta beni süzüyor. Hatta süzmekle kalmıyor gözleriyle beni yiyor. Gizem yanındaki kıza ''şuna bak nerdeyse içine düşecek'' diyor. Ama ben tüm bunları umursamıyorum. Sözde duymuyorum.

Herkes toplantı odasına geçiyor ama Talha Beyler hala teşrif etmediler. Acele bir şekilde içeri giriyor. ''Bana bir kahve!''diye sesleniyor. Bu sırada da bana bakış atmayı unutmuyor. Sanırım beni burada görmeyi beklemiyordu. Üzgünüm canım ama daha yeni başlıyoruz. Eee ne diyelim. Güçlü olan kazansın...

İki saat süren toplantının ardından herkes odasına çekiliyor ve ajansa sessizlik hâkim oluyor. Telefon çalıyor ve sekreter biriyle görüşüyor. Ardından bana seslenerek:

-Ezgi! Talha Bey dosyaları odasına götürmeni istiyor. Acele edersen sevinirim.

İçimden başlıyoruz diyerek Talha'nın odasına doğru yola çıkıyorum. Bu sefer her şeye hazırlıklıyım. Gardımı aldım... Atak bekliyorum...

İçeri girip, dosyaları masaya koyup, emin bir şekilde parmağımla Talha'ya doğru itekliyorum. Şaşırdığını fark ediyorum. Gözleri elbisemi süzüyor görebiliyorum ama umursamıyorum.

-Eee nerde kalmıştık Talha Bey? Hayret bu sefer beni öpmediniz? Yoksa bugün için başka şeyler mi planlamıştınız?

Talha şaşkın. Ne diyeceğini bilemiyor...

Kısa bir süre sessizlik oluyor. Talha'nın nefes alışverişi sessizliği bozuyor.

Talha'ya siz sert seviyorsunuz anlaşılan diyerek tokat atıyorum. Hiçbir tepki vermiyor. Tüm olan bitene anlam vermeye çalışıyor. Aynı dün benim yaşadığım duygu karmaşası gibi. Arkama bile bakmadan odadan çıkıyorum. Evet, durum berabere artık!

Resmi olarak patronuma tokat atmış olsam da artık bu durum iş ilişkisini aşarak, farklı bir boyuta taşınmış durumda.Kişisel çıkarlar ön plana geçti.Ama bunu o istedi.Artık herkese hakkettiği gibi davranma kararı vermiştim. Yaptığı şeyin bedelini ödeyecekti hiçbir şey yanına kalmamalıydı.


Bende Kalp Var! (KİTAP OLDU) #Wattys2018Where stories live. Discover now