3|

61.7K 4K 669
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Keyifli okumalar dilerim.

Ne haltlar dönüyordu burada?

Aklımdan geçen tek soru buyken yüzümü ifadesiz tutarak yürümeye devam ettim. Önümdeki adam kendinden emin adımlarla ilerlerken cebinden telefonunu çıkardı. Ekranın üzerinde parmaklarını birkaç saniye gezdirdikten sonra kulağına götürdü. Kısa bir bekleyişin ardından omzunun üzerinden bana bakıp başını tekrar önüne çevirdi.

"Menes, piramide gidiyorum, kız da yanımda. Seninle orada buluşuruz ama önce korumaları hallet. Dikkatli ol, içeride karşıma çıkabilecek kimseyi istemiyorum. Biriyle uğraşacak vaktim yok," deyip birkaç saniye boyunca hattaki adamı dinledi. Ardından bir şey söylemeden telefonu kapatıp cebine koyduğunda onu tedirgince süzüyordum.

"Eğer o bacaklarını kırmamı istemiyorsan acele et," demesi üzerine adımlarımı istemsizce hızlandırırken göz devirmekten geri kalmamıştım. Kendimi oldukça halsiz hissediyordum ve hızlı yürümem tüm kaslarımın sızlamasına yol açmıştı.

Piramit tamamıyla görüş açımıza girdiğinde adam sağa saptı. Nereye gittiğini anlamasam da sesimi çıkarmadım. Çalıların ortasında ufak bir insanın sığabileceği kadar küçük bir delik vardı. Adam başını bana çevirirken, "Beni takip et, buradan gideceğiz," dedi.

Gözlerim delikle bu ürkütücü adam arasında gidip gelirken onun bu cüssesiyle oradan sığamayacağını düşünerek kaşlarımı çattım. Ancak yanıldığımı adamın aşağı atlamasıyla anlarken öylece bakakaldım. Anlaşılan fazlasıyla esnekti. Başımı deliğe uzatarak aşağıyı görmeye çalıştım. İçerisi gecenin aksine oldukça aydınlık duruyordu.

"Atlayacak mısın artık? Tüm gün seni bekleyecek değilim."

Adamın dediklerine kulak asmayarak aşağıya hafifçe süzüldüm. Burası taşlardan oluşan dar bir tüneldi. Bomboş tünelde dikilirken adamın ilerlediğini fark edince ben de ona ayak uydurdum. Bir süre ilerledikten sonra ileride duran sarışın adamı görmemle kaşlarımı çattım. Göz ucuyla yanımdakine baktığımda ifadesinde bir değişme olmadığını görmüş ve bunun Menes olduğu kanaatine varmıştım.

"Kız o mu?" diyerek beni baştan aşağıya süzen adama aynı bakışlarla karşılık verdim. Yüz seksen santim civarı boyu ve sarı saçlarına uyumlu olan mavi gözleriyle oldukça normaldi. Yüz hatları yanımdaki adam kadar sert değildi ama buna rağmen en az onun kadar korkutucu görünüyordu.

"Muhafızları hallettin mi?"

Sorusunu es geçen adama düz bir şekilde baktı Menes. Gözlerini devirirken merakla konuştu: "Tabii ki hallettim, Aytun. Ancak ortalığa yaydığım haberin asılsız olduğunun fark edilmesi uzun sürmez. Ne işimiz var burada gecenin bir yarısı?"

Aytun.

İsminin anlamını biliyordum, karşı komşumuz bu tarz şeylere meraklı olduğu için sürekli isimlerin anlamlarını söylerdi ve Aytun ismi de onun favori isimler listesinde en başta yer alıyordu. Onunla geçirdiğimiz anlar aklıma geldiğinde gülümsedim. Keyifli sohbetlerimize kavuşmaya can atıyordum. Ama bir saniye... Bu isim Türkçeydi. Sorgulayıcı bakışlarım Aytun'un üzerinde gezinirken kaşlarımı çattım. "Adın..." dememe olanak kalmadan karşımdaki adam konuştuğunda susmak zorunda kaldım. Çantamı bulup doğruyu söylediğimi ispatladığımda bu konuyu zaten açacaktım.

"Kız kim?"

Menes'in dediğini duyunca gülümsemem silindi. Aytun'un ne dediğini duyamamıştım, ancak beni ne olarak tanıtacağını merak ediyordum.

"Onunla ilgili şeyleri birazdan öğreneceğiz. Şimdi daha fazla vakit kaybetmeden gidelim." Başını çevirip keskin gri gözlerini gözlerime sabitledi. "Düş önüme." Ses tonu Nil Nehri'ni bile donduracak kadar soğuktu. "Tüm gece seni bekleyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun, haberin olsun."

 AY DÜĞÜMÜ Where stories live. Discover now