29|

23.2K 2.2K 460
                                    

Bölüm 29

Elimdeki fincanı sehpanın üzerine bıraktım ve yağan yağmuru izlemeye devam ettim. Aytun'un piramitleri gören evinin salonunda oturuyor ve Simge'yi bekliyordum. Sabah erkenden eve gelmiş ve geldiği gibi de duşa girmişti. Geldiğinde Menes konusunu konuşmayı planlıyordum.

Nihayet aşağı inebildiğinde ilk sorumu yönelttim. "Aytun nerede?"

Koltuğa otururken, "Bilmem, işi vardır," dedi.

"Tamam, o zaman doğruca konuya gireceğim, Simge. Dün barda Menes ile seni gördüm," dediğimde gözleri fal taşı gibi açıldı, oturuşunu dikleştirdi.

"Aytun'a bir şey söyledin mi peki?"

Başımı iki yana salladığımda rahat bir nefes verdi. "Bunu kendimiz söylemeyi tercih ederiz. Menes ile uzun zamandır aramızda bir şeyler vardı ama son bir yıldır sevgiliyiz ve bunu Aytun'a nasıl söyleyeceğimizi bilemedik. Sonuçta o en yakın arkadaşı ve bizim ilişkimizin aralarını bozmasından çekindim. Öncelikle kendimizden, bunun gelip geçici bir heves olmadığından emin olmalıydık. Çünkü en ufak bir ters hareket, ikisi arasındaki arkadaşlığı derinden sarsabilirdi."

Tebessüm ederek, "Peki artık emin misiniz?" diye sorduğumda güldü.

"Fazlasıyla. Menes'e âşığım ve onun da bana âşık olduğunu biliyorum."

Tebessümüm solarken, "Nasıl anlamıştın onu sevdiğini?" dedim.

"Doğru anda anlıyorsun, Ayliz. Sana en ufak bir bakışı, ses tonu ya da yaptığı güzel bir hareket aşkının farkına varmanı sağlıyor. Daha öncesinde bir şey hissediyorsun ama emin olman yalnızca birkaç saniye sürüyor. Kalbin yerinden kaçmak istercesine hızlanıyor, atışı kulaklarında uğulduyor," dedi salak bir gülüşle. "Ve sonra, kulübe hoş geldin!"

Onun bu haline sırıtsam da sözleri çoktan aklımı meşgul etmeye başlamıştı.

"Hafta sonu Aytun ile konuşup anlatmayı düşünüyoruz." Gözlerini birkaç defa kırpıştırdığında nedense benim için hiç hoş olmayacak şeylerin geleceğini anlamıştım. "Ondan önce Aytun'u azıcık keyiflendirsen nasıl olur?"

"Nasıl yapacağım bunu?"

Sinsi bir ifadeyle, "Onu da mı ben söyleyeyim canım? Güzel bir yemek yap, hoş bir ortam yarat, yeter." 

"Saçmalama, Simge," deyip ayaklandım ve odama gitmek için merdivenlere yöneldim ama bodrum katı dikkatimi çekince oraya ilerledim. Geldiğimden beri buraya inme imkânım olmamıştı. Dik merdiveni indim ve geniş bir alanla karşı karşıya geldim. Her biri başka yere açılan bir sürü kapı vardı. İçinde olduğum odanın bir tarafı tamamen kılıç ve diğer savunma aletleriyle doluydu. Şimdilik o tarafı es geçtim ve diğer kapıya ilerledim. Burası spor aletleriyle doluydu ve Aytun'un kaslarını yaptığı yer olmalıydı. Dudağımı büzüp diğer odaya geçtiğimde gördüğüm kişiyle beraber büyük bir çığlık firar etti dudaklarımdan. Aytun, başını yerden kaldırıp ne bu tantana, der gibi baktığında derin bir nefes aldım.

"Senin ne işin var burada?" dedim şaşırarak. Onun evde olmadığını zannediyordum ama görünen o ki yanılmıştım. "Ayrıca beni korkuttun."

Elindeki kadehi tek dikişle bitirdi ve yere bıraktığında iki boş şişe de dikkatimi çekti. Kaşlarım çatılır gibi olduğunda dikkatle Aytun'a baktım. Sabah sabah neden bu kadar içmişti?

"Gel yanıma," dediğinde sesinde bir sarhoşluk belirtisi aradım ama bulamadım. Demek ki bünyesi sağlamdı. Yanına gidip oturduğumda, "Dün gece neredeydin?" diye sordum. "Bir ara kalktım ama yoktun."

 AY DÜĞÜMÜ Where stories live. Discover now