31 |

23.7K 2.3K 741
                                    

Bölüm 31

Gözlerim boşluğa takılı kaldığında, Aytun hızla ayağa kalktı ve açık camı kapatarak üşüten rüzgârı kesti. Tekrar yatağa döndüğünde parmaklarını çeneme koyarak başımı kaldırdı ve yüzlerimizi aynı hizaya getirdi.

"Ne gördün rüyanda?"

"Her yer karanlıktı. Daha sonra kasvetli bir yere gittim ve bir kadın geldi. Bizden birine dönüş, aramıza katıl, dedi. İtiraz edince..." Soluk soluğa kalarak kuruyan dudağımı ıslattım. "Görünmez eller boğazıma yapıştı. Çok kötüydü, Aytun. Canımın acısını hissedebildim rüyamda. Sonra onu yaktım ve uyandım."

Titreyen ellerim hâlâ ağrıyan boynumu okşadı sertçe, acısını geçirmek amacıyla yaptığım bu hareket aksi gibi daha da acıttı. Derin bir nefes almaya uğraştım ama sanki yeterli değildi bu. Soluk borumdan ciğerlerime ulaşmadığını hissederek başımı tavana doğru çevirdim.

"Nefes..." demeye çalıştım boğuk sesimle. Konuşabildiğimden dahi şüpheliydim şu an. Hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum, şiddetle inip kalkıyordu göğsüm ama yeterli gelmiyordu bu nefes. Sanki o görünmeyen eller yine yapışmıştı yakama ve onlardan hiç kurtulamayacaktım. "Nefes alamıyorum."

"Ayliz," dedi bileklerime asılırken. "Gevşet ellerini. Bırak boğazını, hadi güzelim."

Niye anlamıyordu? Nefes alamıyordum.

"Ayliz!" diye bağırdı ve ardından bedenim boşluğa düşmüşüm gibi hafifledi.

Düştüm.

Düştüm.

Ama yere çakılmadım.

Uçurumun dibinde beni karşılayan sıcacık kollar vardı.

Uyandığımda baş ucumda hem Aytun hem de Simge bulunuyordu. Gergince susuyor, birbirlerinden başka her yere bakıyorlardı. Düşündükleri apaçık ortadaydı, lakin ben bunu göremeyecek kadar kördüm.

Kuruyan boğazımı ıslatmak için yutkunmaya çalıştım ama canımın acısıyla dudaklarımdan ufak bir inilti kaçtı ve ikisi de aniden bana döndü. Simge, oturduğu yerden fırlayıp yanıma geldi ve elini nereye koyacağını bilemeyerek kalakaldı.

"Ne oldu bana?" diye sordum. Üzerimden tır geçmişçesine berbat ve yorgun hissediyordum. Öyle ki kolumu kaldırmaya bile mecalim yoktu. Ayrıca konuşurken boğazım tahriş olmuş gibi acıyordu.

"Hiç iyi şeyler olmadı," dedi hüzünle. Onu böyle görmek alışılmışın dışında olduğu için pürdikkat seyre daldım.

Aytun, uyarıcı bir tınıyla, "Simge!" dedi.

"Bunu Ayliz'den gizleyecek değiliz herhalde, Aytun. Başına gelen şeyi bilmeye hakkı var. Böylece biz bir önlem almaya çalışırken fikir verir ve daha dikkatli olur." Simge, ikizine kızgınca çıkıştıktan sonra bana döndü ve bir elini saçlarıma koyarak geriye doğru taradı.

"Dün gördüğün aslında bir rüya değildi. Çok güçlü olan büyücüler ya da Nigralar, sen uykudayken ruhunu kendilerinin yanına hapsedebilirler. Genellikle bunu rüyadan ayırt etmek çok zordur, çünkü o an bir hayalin içinde gibi görünürsün. Sophia'nın sana yaptığı da buydu. Nigra'ya dönüşmeni kabul ettirecek, daha sonra Kemikler Bölgesi'nde beslenmeni sağlayacaktı ve uyandığında onlardan birine dönüşmüş olacaktın. Ve işin en kötü yanı bunu geri çevirmenin hiçbir yolu olmayacaktı."

Endişeli gözlerim Aytun'u bulduğunda zaten bana bakıyor olması midemi burktu. "Şu an bir..."

"Hayır, değilsin. Ama uyanmak için Sophia'yı yakmaya çalışman onu fazlasıyla sinirlendirmiş olmalı ki saatlerdir yağmur ve şimşekler kesilmedi. Bunları o yapıyor," dedi başıyla dışarıyı işaret ederken.

 AY DÜĞÜMÜ Where stories live. Discover now