32|

20.3K 2K 474
                                    

Bölüm 32

Sanki zaman ortamdaki soğukluk nedeniyle donmuştu.

Ian ile dışarıdan nasıl göründüğümüzü çok iyi biliyordum ve kahretsin ki buna Aytun'un şahit olması en son isteyeceğim şey dahi olamazdı. Ellerimi ateşe değmiş gibi Ian'ın üzerinden çektim ve Aytun'a gitmek adına bir adım attım fakat beni kolumdan tutarak durduran Ian, "Rahip her şeyi anlayacak. Yapma. Buradan çıktıktan sonra konuşursun onunla," dedi uyarırcasına.

"Umurumda değil."

Tenimi kavrayan parmakları sıkılaştı gitmeme izin vermek istemezcesine. "Ayliz! Yapma dedim."

"Bırak beni," deyip kolumu kurtardım ve hızla Aytun'a yanaştım. "Bak... Ben," diye mırıldanırken Ian'a gitmek için bir hamle yaptı ama elini bir mengene gibi sararak onu durdurdum. "Lütfen gitme," dedim umutsuzca çırpınarak. Ian'a geçen sefer kendini çok açık ifade etmiş, tekrarı olursa bunu yanına bırakmayacağını söylemişti ama şu an içinde bulunduğumuz ortamda bunu gerçekleştirmemeliydi. Rahip içerideyken ve ne sebeple olduğunu bilmesem de Aytun hakkında derin şüphelere sahipken bunu yapması yalnızca zararımıza olurdu.

Omuzları gerilirken korkutucu bir ifadeye sahip çehresini bana çevirdi. "Aytun, ne olur yapma..."

Beni çekiştirip tüllerin arasından geçirdi ve kimsenin henüz keşfetmediği boş bir yere getirdi. "Onunla dans etmenin ne gibi bir açıklaması olabilir?"

Sert çıkan sesi tüylerimi diken diken etti. Yüz hatları ölümcül bir ifade aldığında açıklamaya çalıştım. "Rahip bana dik dik bakıyordu ve Ian da beni uzaklaştırıp dikkat dağıtmak için dans edenlerin arasına karıştırdı. Gerçekten başka bir şey yoktu, inan bana."

Kaşlarını çattığında alnında ortaya çıkan tek çizgi onu korkutucu göstermişti. Öfkesi gri gözlerine yansıyordu. "Birkaç günlüğüne gidiyorum ve geri döndüğümde seni onun kollarında buluyorum. Sana yaklaşmayacak dedim ama sırtımı döndüğüm ilk an sana yaklaştı. Sana dokundu! Bunun nasıl lanet bir durum olduğundan haberin var mı senin?" diye gürledi. Neyse ki içerideki müzik sesi yüksekti de insanların bizi duyup başımıza toplanma ihtimalleri kalmıyordu.

Başımı suçlulukla yana eğdim. "Aytun," dedim bir kedi mırıltısını aratmayan ses tonumla. "Yemin ederim, sırf o yüzdendi."

"Şu an çok sinirliyim, Ayliz. O yüzden yalnızca sus ve yürü."

Önüme geçip ilerlediğinde sessiz kalarak onu takip ettim. Mekândan çıkarken Simge'ye, Aytun ile gittiğimi belirten bir mesaj attım ve hemen görmesini diledim.

Aytun, arabaya bindiğimde aracı vakit kaybetmeden çalıştırdı ve oldukça hızlı sürdü. Öyle ki çok geçmeden eve gelmiştik. Bir şey demeden arabadan indiğinde suratımı asarak peşinden gittim. Sessizliği her şeyden daha çok acıtıyordu canımı. 

"Aytun," diye mırıldandım salonun ortasına geldiğimizde. Elimi koluna doğru uzattığımda arkasını döndü ve benden uzaklaştı.

Katı bakışlarından zerre ödün vermeden yüreğimi burkan o cümleyi fısıldadı: "Seni kırmak istemiyorum, o yüzden bir süre uzak dur."

Gözlerimi kırpıştırdım ve içli bakışlarımı görmesin diye yere indirdim. "Ben yapsam bile sen benden nasıl uzak duracaksın? Söylesene benden uzaklaşabilir misin?" Sessiz kalmayı tercih ettiğinde hiddetlenerek devamını getirdim sözlerimin. "Gördüklerini yanlış yorumlayıp boşuna öfkelenme. Çünkü..."

Başını hızla iki yana sallayıp söylediklerimi reddetti. "Anlıyorum. Her zaman zeki bir adam olduğumu iddia ediyorum. Onunla dans etme nedenini ve senin de bunu isteyerek yapmadığını biliyorum ama yine de içimi saran ve beni yiyip bitiren şu kıskançlığa mani olamıyorum. Kendime diyorum ki rahip onu yalnız yakalasa bir şeyler sezebilirdi, bu sayede bir çıkış yolu buldu ama sonra aklıma onun kollarının arasında olduğun geliyor ve tüm bu düşünceler yok oluyor, ben o ana kilitli kalıyorum. Onun seni saran kollarına... Resmin tamamını görmeyi iyi bilen ben, bir tek o anı göz önüne alıp geriye kalan her şeyi siktir ediyorum."

 AY DÜĞÜMÜ Where stories live. Discover now