BEŞ

3.8K 406 3
                                    

Alecia Karlberg

Andrew sonunda bu aptal şeyin bittiğine sevinerek kalktı.

Brad ise kıza bakmaya devam ediyordu. Alecia çekingen haliyle karşılık verme cesareti gösterdi. İkisi de konuşmuyordu. Brad de bir şey demeden uzanıp masanın sağ tarafında olan şişeyi aldı. Ve cevaplama kısmı Alecia'ya, soru ise kendine gelecek şekilde yerleştirdi.

Alecia'nın yüzünde sersemce bir gülümseme oluşmuştu. "Şimdi de Hunter'a acıyorum deme lütfen."

"Asla." derken bundan mutlu olduğu görünüyordu. "Ama nedenini merak etmediğimi söyleyemem."

Bunu hiçbir varlık merak etmeden duramazdı ki. Eğer Alecia, Brad'in birini aldattığını öğrenseydi onu katledeceği bir yana, onun başkasıyla olma fikrini hazmedemiyordu. Düşüncesi bile saniyeler içinde öfkelenmesine sebep olmuştu.

"Muhtemelen saçma ve haksız bulacaksın."

"Emin misin?" dedi Brad. "Bence dünyanın en mantıklı fikri gibi gelecek." Duraksadı. "Üçüncü şahıs dışında tabi ki."

Alecia elinde olmadan gülmüştü. "Aslında bu soru benim için itiraf niteliğinde." diye başladı. "Çünkü her zaman ciddiyetten kaçtım ve Hunter çoktan çocuklarımızın ismini düşünmüş, benimle harika bir gelecek planı yapmıştı." Bu fikir hala Alecia'yı huzursuz hissettiriyordu. "İsteyeceğim son şeyin çocuk olduğunu bildiği halde."

Brad parmaklarını birbirine dolamıştı. Biraz düşündükten sonra, "İsteyeceğin son şey gerçekten bu mu?" diye sordu. Fakat Alecia onun ilk kez bir soruyu sormaktan kaçındığını fark etmişi.

"Evet." dedi dümdüz. "Yani hayır." Ah. O ana kadar ağzından çıkan bir yığın şeyin Brad için nasıl bir anlam taşıyacağını hiç düşünmemişti. Uzanıp elini sıktı. Bunu Brad'den çok kendine cesaret vermesi için yaptığını sonradan anlamıştı. "Bak, bu ev, biz, hayatımda hiç bu kadar ciddi olmamıştım. Ama bir çocuk? Bunun beni aşacağını bilmek için dile getirmeme gerek yok."

"Yani... yani hiçbir zaman bunu istemedin mi?" Brad kırılmış görünüyordu.

Alecia dişlerini sıkarak kendine lanetler okuduktan sonra, "Hayır." dedi. "Sen istedin mi?"

Lütfen hayır de. Lütfen, lütfen.

"Bilmiyorum." Omuz silkmişti. "Sanırım Elliot söylediğinde... Of, galiba Elliot bu ihtimali öne sürdüğünde gerçek olmasını istedim."

Alecia kalbi paramparça olmuş halde Brad'i izliyordu. Mide bulantısından şikayet ettiği zaman boyunca Elliot hamile şakası yapmıştı ve bunun her saniyesi ondan nefret etmişti. Fakat şimdi. Brad'e tam bir aptal gibi konuştuğunu söyleyip onun incinmesini istemiyordu ama ne söyleyecekti? Yanlış bir düşünceye kapılmışım, hadi çocuk yapalım mı? Hayır. Pek mantıklı olmazdı! Özellikle duygularını katlettiği Brad'e karşı!

"Neden bunu bana söylemedin?" Alecia kalkıp ona sarılma isteğini görmezden gelmeye çalıştı. Eğer bunu yaparsa daha kötü olacaktı çünkü, hey, senden çocuk yapmak istemiyorum, sarılıp seni avutayım, düşüncesi hakim olacaktı.

Brad zorla gülümsedi. Alecia onu tanımasaydı bunun gerçek olduğunu düşünecekti.

"Görünüşe göre iyi ki söylememişim."

Alecia derin bir nefes aldı. "Brad,"

"Hey," Brad durması için aynı anda elini daha sıkı tutmuştu. "farklı düşündüğün için açıklama yapmana gerek yok." Şişeyi çevirmesi için işaret etti. "Senin sıran."

Saçma olduğu halde Alecia uzanıp cevap kısmı Brad'e gelecek şekilde çevirdi ve "Benden nefret ediyor musun?" diye sordu.

"Hayır, Alecia, tabii ki hayır." Brad kalkıp yanına geldi. Alecia bunu yapmamasını kendine söylediği halde hemen ona sarıldı. Brad'i üzmekten nefret ediyordu ve o hala bir sorun yokmuş gibi devam etmeye çalışıyordu. "Kötü bir itiraf oldu, değil mi?" dedi Brad. "Düşüncelerimi kendime saklamalıydım."

"Dalga mı geçiyorsun?" Alecia bunun berbat bir fikir olduğunu görmesi için biraz geri çekilip yüzüne baktı. "Eğer düşüncelerini kendine saklamaya devam etseydin kötü olurdu. Bunu konuştuğumuz için memnunum. Yani senden daha fazla."

"Düşündüğüm için beni suçlayamazsın." dedi Brad. Gülümsemesi sıcacıktı. Ve Alecia sürekli aklından uzaklaştırdığı çocuk mevzusunu hatırlamak için hiçbir çaba göstermedi. Bu tabloyu Hunter ile canlandırdığında kaçma isteğine engel olamamıştı. Onunla aklına kazınacak herhangi bir ciddi anısının olmasını istememişti. İlk seferi gibi.

Ve Brad. Ah, bunu Brad ile canlandırmaya çalıştığında aynı sonucun yaşanmasını istemiyordu. Brad'den uzaklaşmasına engel olacak hiçbir şey istemiyordu hayatında.

Alecia ensesinden tutup onu kendine çekti. Brad de bunu bekliyormuş gibi tutkuyla öpüşmeye başladılar. Alecia onun belli etmemeye çalıştığı kırgınlığını hissedebiliyordu ama aynı zamanda kendisi gibi düşünen, eğer bir çocuğun olması Alecia'yı uzaklaştıracaksa olmamasını istediği yönünü de anlıyordu. Bu her ikisi için de hayal kırıklığıydı ama bu konuşma ertelendiği için kimse üzüldüğünü söyleyemezdi.

"Öyleyse iyi ki eve yeni taşındığımız zaman istemediğin bir sonuç gerçekleşmedi."

Brad'in hatırlatmasıyla Alecia yarı güler halde alnını omzuna yasladı. Konseyden mucize eseri kurtulmuştu ve Brad... onun da Becky'yle alakası olmadığını öğrenmişti. Brad gerçekten ölü sandığı Alecia'yı Dave'in evinde bulmuştu. İşin iyi yanı, ikisi de birçok şey atlatıp sonunda gerçek anlamda bir sorun yaşamadan birlikteydi. Aynı eve taşınmışlardı. Elbette kim olsa duygusal ve fiziksel özlemini kontrolsüzce birlikte olarak yansıtırdı.

Yani hemen hemen kim olsa.

O sıra Elliot'ın dediği gibi hamile kalsaydı neler olabileceğini düşünmedi. Bu konuyu aklına getirmemekte ustaydı. Yalnızca bahsi açılana kadar Brad'le taşındıklarından bu yana pek de farklı bir durum içerisinde olmadıklarını fark etmişti ve bu hatırlatma onu dikkatsizlikten ekstra dikkatli birine dönüştürecekti. Brad'in de tahmin ettiği üzere.

Lillian'la Elliot -barışıkları hiç anlaşılmıyordu- el ele salona girmişlerdi ve Alecia, umarım barışma yeriniz bizim odamız değildir, diye düşüdü. Lillian çocuğu öpüp yanından ayrıldığında Alecia bunun başka bir şey getireceğini biliyordu. Öyle de oldu.

Lillian üzerinde kocaman 20 yazan pastayı getirdiğinde Elliot ışıkları kapatmıştı. Yalnızca mumların aydınlattığı masanın çevresinde toplanan kalabalık iyi ki doğdun şarkısı söylerken Alecia hala bunu kendi aralarında yapsalardı daha iyi olacağını düşünüyordu. Brad'in elini tutuyordu ve hafifçe sıkarak ondan ayrılıp mumlara doğru eğildi. Gözlerini bir saniye kapalı tutmuştu. Ne dileyeceğini biliyordu. Onu tanıyan herkes biliyordu. Mumları üfledi. Herkes alkışlarken dileğine sıkıca sarılıp öpmüştü.

Fakat bir parçası bunun gerçekleşmesi için epeyce çaba sarf etmek zorunda kalacağını söylüyordu. 

Canlanma (3)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt