ON BEŞ

3.2K 309 29
                                    

Hunter Sanderson

Telefondaki adamın mesajı geldiğinde Hunter olanları anlamak için durmuştu. Başkalarının da gelme ihtimali olan evde durmaya devam etmiş, eski bir kanepede rahatsızca oturarak düşünüyordu.

Biri onu arıyordu.

Ve Hunter nedenini bulmaya çalışırken yapığı tüm hataları düşünmek zorunda kalıyordu. Alecia'yla intihar planı kurduğu için övünemezdi ama birlikte kurtuldukları için kimse Hunter'ı suçlayamazdı. David ve Brad hariç. Brad onu umursamazdı, David de kendisini arayan adamları Hunter'a çeviremeyeceğine göre... Merkezden olmalıydı. Thomas'ı dinleyerek öldürdüğü insanların arkadaşları olma ihtimali yüksekti. Fakat yıllar sonra Hunter'ın peşine takılmak yerine neden savaş sırasında onu öldürmemişlerdi ki?

Hunter ellerinde fotoğrafının olup olmadığını düşünürken buldu kendini. Neye benzediğini biliyorlar mıydı acaba? Ellerinde herhangi bir tarif ya da acemice çizilmiş bir resim olabilirdi. Belki de sadece isim olarak biliyorlardı. Yüksek ihtimalle biri herhangi bir suçu üstüne atmış da olabilirdi.

Her halükarda yapması gereken tek şeye yönelecekti; götürülmesi gereken adrese kendi isteğiyle gidecekti. Telefonu çıkardı. Leo'nun daha önce mesajlaştığı adamın adı Ian'dı. Doğru olup olmadığı elbette belli değildi. Gelen adrese karşılık, "Onu buldum." yazıp gönderdi Hunter. Devamını arabada halledebilirdi. Leo'nun silahını aldı.

Telefonu saniyeler sonra titremişti: Yalan söylüyorsun.

Orada görüşürüz.

Cevap hemen geldi: İçeri girmek istiyorsan adını söyle, ben kim olduğunu bilmezsem o bara girmen mümkün değil.

Demek adreste bahsettiği yer bir bardı. Hunter düşündüğünü belli etmemek için bir isim bulmaya çalıştı. Nick yazdı hemen. Soy isim için de zaman kaybetmişti. Ione. Nick Ione.

Tamam, Hunter yanında olsa iyi edersin Nick.

Hunter bu mesajı cevap vermeye değer bulmadı. Onun yerine bir saatini uyuyarak geçirip yola çıktı. Ian özellikle gece yarısı orada olacağını söylediği için sorun yoktu. Muhtemelen sabaha kadar Hunter'ı beklerdi de. Önemli olan Hunter'ın plan yapmadan oraya gittiğinde ne yapacağıydı.

***

Lillian Alecia'yı görür görmez Brad'in tepkisini yakalamaya çalışmıştı. Çünkü kız oldukça iyi görünüyordu. Siyah, askılı bir elbise giymişti. Kısa eteklerinin altında yine siyah çizmeleri vardı. Saçlarını tepeden sıkıca toplamıştı ve herkes yorum yapmadan Alecia'yı incelerken o elinde tuttuğu paltosunu merdivenleri inerken giydi.

Brad ona özlem ve hayranlıkla baktığının farkında değildi. Lillian emindi ki herkes aynı şeyi düşünüyordu: Bir ilişkiyi yeni bitiren biri böyle giyinip ancak eğlenmeye gidebilirdi. Kafasını dağıtmak istemiş de olabilirdi ama bu gerçek Alecia'yı olduğundan daha az düşüncesiz göstermiyordu. Alecia bundan daha fazlasıydı ama kahretsin ki onlara savunacak hiçbir şey bırakmıyordu.

"Onu böyle görmeyi beklemediğimi itiraf ediyorum." dedi Lillian. "Ama elbisesini beğendim."

Elliot ofladı. "İyi olduğunu gördük." dedi. "Bırakmalıyız bence."

Her bir kelimesi daha fazla kurcalamamaları gerektiğini söylüyor, Brad'i daha kötü hissettirmekten kaçınmalarını ima ediyordu. Lillian bunu net olarak anlamıştı. Asıl sorun takip etmeye devam ettiklerinde Alecia'yı başka biriyle görme ihtimalleriydi. Eğer böyle bir şey olursa Brad şu anki kadar içine kapanmış durmazdı. Durmamalıydı da zaten.

Canlanma (3)Där berättelser lever. Upptäck nu