ON DÖRT

3.4K 325 42
                                    

Lillian Fernandez

Tanımadığı onlarca kişiyi aradıktan sonra Lillian'ın sert bir kahveye ve Alecia hakkındaki düşüncelerini sabote edecek bir uğraşa ihtiyacı olmuştu. Elliot ve Brad gelene kadar oluştuğu boş vaktini dolabını düzenleyerek harcamaya karar vermiş, daha sonra kitaplarını ve çalışma notlarını gruplara ayırmıştı. Hala kimseden ses çıkmayınca Elliot'ın haftası olmasına rağmen çamaşırları da aradan çıkardı.

Brad arayarak durmasına neden olmasaydı Lillian evin her yanını düzenleyecekti.

"Robert." dedi Brad açar açmaz. "Robert'ı hatırlıyor musun?"

"Nasıl bir soru bu böyle? Elbette hatırlıyorum. Sarhoş musun yoksa delirdin mi?"

"Alecia konseye gitmeden önce evden ayrılmak için Robert'la bilerek kavga etmişti. Hatırladın mı?"

İşte şimdi bir yerlere varıyordu. "Peşinden gitmemen için mi senden ayrıldığını düşünüyorsun?"

"Olası."

Lillian onun heyecanlı sesini duyduğunda Alecia'nın döndüğünü söylemesini beklemişti. Fakat şu an karşısında en ufak şeylere bile umut besleyen bir Brad vardı. Alecia'nın onu ne hale getirdiğine şahit oldukça sinirlerine engel olamıyordu.

"Brad, beni dinle,"

"Ne kadar zavallıca durduğu umurumda değil Lillian. Doğum gününde bana onca güzel cümle kuran kişi diğer gün gitmez. Gitse bile bu herhangi biri değil, Alecia. Mutlaka bir şey olmuş olmalı."

Bu sefer doğru bir konuya değinmişti; Alecia Brad'e tapardı! Hiçbir güç ikisini ayıramamışken kendisi neden yapacaktı ki? Üstelik hangi salak kendi kararıyla ayrıldığı biri için ağlardı? Alecia'nın mantık dışı hareketlerinin bir sonu yoktu.

Uzun zamandır Hunter'la Brad'den gizleyerek konuşmuştu ama Hunter'ın yanında değildi. Andrew'le çok iyi anlaşmasına rağmen ona hiçbir sırrını söylememişti. (En azından Andrew öyle diyordu.) Elliot'la her zaman konuşabilirdi ama genelde konuşmamayı tercih ederdi. Lillian, Alecia'nın bir kendisine bir de Hunter'a endişelendiği şeyleri söylediğini düşünüyordu ama kendisine de gitmesini gerektirecek bir şey söylememişti...

Lillian'ın bunu düşünürken yutkunması gerekmişti. "Brad, Elliot'ı da alıp hemen buraya gel." dedi sesini aynı tonda tutmaya özen göstererek.

"Elliot senin yanında sanıyordum."

"Hayır. Elliot iki saat önce seni aramaya çıktı."

Brad iç çekerek, "Bütün gün evin önündeydim, Lil." dedi.

Elliot'ın saatlerdir Brad'i aramak dışında ne yapabileceğini düşündüğünde Lillian'ın aklına hiçbir şey gelmiyordu. "Tamam, sen gel, ben de ona ulaşmaya çalışacağım."

Lillian telefonu kapatır kapatmaz Elliot'ı aradı. Kafasındaki her ses ona bir şeylerin yanlış olduğunu söylese de kulak asmadan telefonu açmasını bekledi. Hisleri -ne yazık ki- milyonuncu kez onu yanıltmayarak haklı çıkarmıştı. Elliot aramayı yanıtlamadı. Lillian derhal en kötü senaryoları kafasında kurmaya başladı. Hiçbirinin içinde de şarjının bitmesi veya telefonunu kaybetmesi gibi masum ve sıradan sebepler yoktu.

Üstelik Alecia'nın gitme nedenini başından beri biliyor olabilirdi! Lillian bunu fark etmediğine inanamıyordu. Ayrıntılar onun işiydi ve hiçbirini atlamazdı ama bu... ah, bunu açıklamak için Elliot'ın yanında olmasına ihtiyacı vardı.

Brad biraz sonra kapıyı çaldığında Lillian onun Elliot olması için ölebilirdi ama olmadığını biliyordu. Atladığı tek ayrıntının gerçeklik payı bir yana, ellerindeki tek sebep olması bunu olduğundan daha önemli kılarken Brad'e tek başına açıklayacak olması onu geriyordu.

Canlanma (3)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz