YİRMİ DÖRT

2.6K 271 28
                                    

"Yeter artık Elliot."

Alecia'yı dikkate almadan Alex'e dönerek, "Hiç mi bir şeyin farkında olmadın?" diye sordu Elliot. "Gerçek gibi bir rüya mesela. Uyurken bir yeri düşünürsün ve rüyanda da gerçek gibi hissedersin. Ama garip olan uyandığında rüya gibi değil de dün olmuş gibi hatırlamandır falan."

Alex yüzünü buruşturarak Alecia'ya baktı. Onun da pes edercesine omuz silktiğini görünce, "Hayır." diye yanıtladı Elliot'a dönüp. "Şimdiye kadar sorduğun hiçbir garip soruyu -neyse ki- yaşamadım."

"Gördün mü?" dedi Alecia. Elliot hayal kırıklığına uğramış görünüyordu. "Mantıksız, kabul ediyorum ama genetik hiçbir şey yok."

"Olmalı." dedi hemen Elliot. "Lillian'la Oliver, David ve sen, Ian'la Lizz. Mutlaka bir şeyler olmalı."

"Elliot haklı olabilir." dedi Lillian.

Elliot beklenti ve mantıklı bir açıklamayla ona dönünce, "Bence de çevremizdeki herkes bunun genetik olduğunu kanıtlıyor." dedi. "Ama ben Alex'in sahip olmadığı 'şeyi' örnek vererek yalan söylediğini kanıtlayamıyorum."

Lillian Alex'den hoşlanmadığını türlü yollarla belli etmişti. Yakaladığı her anda nefretini kusmayı ihmal etmiyordu da. Fakat bu şimdiye kadar söylediği en yerinde nefret içerikli fikri olabilirdi.

Alex bilokasyonla uzaktan yakından alakası yokmuş gibi görünüyordu ve bu alakasızlık doğruysa, sonuç Alex'in yalan söylemesi ve Elliot'la gerçekten abi-kardeş olmamasıyla sonuçlanıyordu.

Türlü yollarla bilokasyonun genetik olduğunu herkes biliyordu.

Yani ya Alex her şeye rağmen bilokasyonu söylemeyi reddediyordu ya da basitçe Elliot'ın kardeşi değildi.

Alex'in garip sorularla gelen çarpık gülüşü yok olmuştu. "Tekrar soruyorum; neden sizin düşmanınız olayım?" diye sordu. "Peşinizden birinin gelmesini bekleyecek kadar ne yaptınız ki?"

"Belki de sorun yaşam koşulları." dedi Elliot. Herkes ona dönünce, "Bir düşünün," dedi. "Sadece yetim olanların bizden olduğunu düşünüyorduk. Ta ki Alecia'nın babası gelene kadar. Sonra ateşlerin aileye sahip olma ihtimallerinin olduğunu öğrendik. Ve şimdi de Alex geliyor." Heyecanla yan koltukta oturan Alex'e bakarak, "Seni evlat edinen kişilerin gerçek ebeveynlerin olduğunu sanıyordun değil mi?" diye sordu.

Alex çekinerek, "Evet." dedi.

"Ben başından beri bir ailem olmadığını biliyordum ama Alex bilmiyordu,"

"Dur bir saniye," diye lafını kesti Lillian. "Önemli olan genler değil de inandığımız şey mi?" Lillian hiddetle ayağa kalktı. "Kahretsin Elliot! Bunu uyduracak kadar çok mu inanmak istiyorsun bu kıza?"

"İnanmak istemiyorum, inanıyorum." İç çektikten sonra, "Elimde değil." dedi. "Gerçek gibi geliyor ve ben de güçsüz olmasının açıklamasını bulduğumu düşündüm."

"Güçsüz olmam mı?" Alex'i kafası karışmıştı.

"Ama bulamadın." Alecia her ne kadar buna inanmak istese de açıklamadaki pürüz -onun için- dikkat edilmeyecek kadar küçük değildi. "Ben de gerçek ailem sandığım insanlarla beraber büyüdüm ama bu kaçınılmaz sonu ertelemedi."

Eğer Elliot'ın fikri doğru olsaydı, Alecia'nın ateş olmaması gerekiyordu.

Hiçbir zaman.

"Ne yapmamı bekliyorsun?" Elliot da kalkmış, doğrudan Lillian'a bakıyordu. "Testi yaptığında sonuçları onunla almam için bana yalvardı. Bizi beceriksizce takip ederek öylece karşıma çıkmadan önce bekledi. Nasıl biri olduğumu öğrenmek istedi. İnanmamam daha az salakça olurdu ama inanıyorum Lil. Dediğin her şeyin doğru olma ihtimali olsa da Alex tam da kahrolasıca bir kardeşi olduğunu yeni öğrenmiş bir kız gibi davranıyor."

Canlanma (3)Where stories live. Discover now