YEDİ

4.8K 351 51
                                    

Alecia Karlberg

Andrew ile Lillian üst kattaki odalara bakacaktı. Bu sırada Alecia da Brad'le beraber alt kattaki odalarla bahçeye göz atacak, Elliot ise kızın onu aramasına karşı salonda hiçbir şey yapmadan eğlenmeye devam edecekti.

Evlerinde bir yabancı olmasının yanı sıra, Elliot'ı sorması -adını bilmesi onu yabancılıktan çıkardığı halde- durumu daha ilginçleştiriyordu. Belki gerçekten tanıdığı biriydi ve Elliot onu unutmuştu. Belki şu: 'Neden tek bir kıza takılı kalayım?' felsefesinin getirdiği kızlardan biriydi -ki Alecia hepsini hatırlamadığına bahse girebilirdi.

Her iki durumda da Alecia kızın Lillian'ın öfkesinden korunmasını umuyordu.

Dönen başına aldırmadan kapıyı açtı. Evlerinin en küçük odası burasıydı ve Brad de Alecia'nın kütüphane fikrine katılarak burayı kitaplıklarla çevrelemişti. Yerde farklı renklerde puflar duruyordu ve camın önüne başka bir kitaplık gelemeyeceği için oraya çift kişilik deri bir koltuk koymuşlardı. Tartışmasız hiç konuşmadan en huzurlu zamanlar burada geçiyordu.

Alecia'nın göğsüne bir ağırlık indi. Evin her odasını beraber döşeyip karar vermişlerdi. İkisi de her şeyi geride bırakmıştı. Tüm bunlar olurken Brad'in Hunter'dan daha fazla geleceğe dönük fikirlerinin olması gerekiyordu. Bunda bir sakınca yoktu. Ama Alecia direk, isteyeceğim son şey bir çocuk, diye ağzını tutamamıştı.

Kendimden nefret ediyorum, diye düşündü.

"Neden?"

Diğer odanın kapısını açarken kala kalmıştı. "Onu sesli mi söyledim ben?"

Brad içeriyi kontrol ettikten sonra Alecia'nın hala kapıyı tutan elinden tutup o donmuş halde beklerken kapıyı kapattı. "Evet," dedi şimdi içi daha rahat halde. Gerçekten de Elliot'ı arayan kızı tehdit olarak mı algılıyordu? Alecia şu an bunun üzerinde duramayacak kadar bitkindi. "Neden kendinden nefret ediyorsun?"

"Çünkü çok kabaydım." Bunu da birden itiraf etmemesi gerekiyordu ama kelimelerin ağzından dökülmesine engel olamamıştı.

Elliot'ın saçma oyununa ve pastayı üfledikten sonra eline tutuşturduğu her bardağa lanet etti.

Brad biraz onu inceledikten sonra, "Asıl bunun için özür dilersen kaba olursun." dedi. "Her konuda aynı fikirde olmak zorunda değiliz."

"Ama sen öyle olmasını istiyordun, bense bunu berbat ettim."

"Etmedin." Brad dengesini sağlayamadığını anlamış gibi onu omuzlarından tuttu. "İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin Alecia, bunu daha önce konuşmuştuk."

"Bu çok farklı." Alecia onunla konuşuyordu ama ağzından çıkan her cümle itiraf niteliğinde doğuyordu. "Sorun istediğin şeyi yapmamam değil, bunu olabilecek en kaba şekilde söyleyip seni incitmem." Uzanıp Brad'in yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Bana seni incitmediğimi söyleyebilir misin?"

Brad derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Bunu yaparken kıza bakamayacağını belli ederek, "Hayır." dedi. "Şimdi istemiyordum ama hayal ettim, yalan söylemeyeceğim."

Bu Alecia'yı daha çok üzmüştü. "Gördün mü? Kendimden nefret ediyorum." diye yineledi.

"Seninle aynı fikirde değilim." Brad ellerini Alecia'nın soğuk ellerinin üzerine koydu. "Lillian haklı." dedi. "Merkezde yaşayan Brad'e seninle aynı evde yaşayıp bu denli mutlu olacağını söyleseydim inanmazdı. Ama buradayım. Sen de kendini tüm gelecek planlarından uzak tutabilirsin. Ben beklerim."

Canlanma (3)Where stories live. Discover now