FİNAL PART I

3.4K 214 14
                                    

"Lizz,"

Alecia şu an sevinmeliydi.

Ian'ın yüzündeki paha biçilemez şaşkınlık her şeye değerdi. (Lillian için de değmiş olmasını umuyordu.) Ama içinde mutluluktan eser yoktu. Elliot, Lillian ve Brad için de gördüğü kadarıyla öyleydi. Çünkü gerçeğin ortaya çıkması hiçbir zaman iyi olmamıştı.

Brad'in boşu boşuna yaralandığının Ian tarafından bilinmesi her şeyi daha kötü hale getiriyordu çünkü kimse olanları geri alamazdı. Böyle bir yalan uydururken düşünme özelliğinden vazgeçen Lizz bile.

Alecia farkında olmadan Brad'in elini sıkıyordu.

"Lizz!" dedi ölümcül öfkesiyle Ian. "Onu sevip sevmemen neden tartışma konumuz olsun? Hiçbir zaman seçeneğin yoktu." Onaylaması için adeta yalvararak, "Değil mi?" diye kardeşinden cevap bekledi Ian. "Kahretsin, Lizz. Konuşsana!"

Suratının dibinde bağırıldığı için ürkmüş kıza yaklaşıp, "Elinde koz mu var?" dedi bu sefer Ian. "Bu yüzden mi konuşmamayı seçiyorsun?" Ian anlayışlı ve sakin davranmak için kendini zorluyordu. Yumuşacık bir sesle, "Ben sana inanacağım." dedi. "Lütfen, Lizz, seni her zaman kurtarırım. Bunu biliyorsun. Lütfen inkar et."

Lizz'in donuk -ve kesinlikle Ian'a bakmayan- gözlerinden yaşlar süzüldü. Acıyla başını salladığında yeni biriken yaşlar da yanaklarına dağıldı. Alecia tuttuğundan habersiz olduğu nefesini o zaman bırakmış, ciğerlerine acı çektirmeyi kesmişti.

Lizz bekleneni yapmadan inkar etmemişti ama doğru olduğunu söyleyecek kadar cesareti de yoktu.

Ian başını sallayarak, ellerini artık üstelemeyeceğini göstererek havaya kaldırıp kız kardeşinden uzaklaştı. "Senin yaptığın sadece Brad'den intikam almak değildi. Merkezden kaçtığımız için öldürüldüm ben. Güçlerimi kaybettim. Senin de o kahrolasıca topluluğa dair bir şey istemediğin için bilokasyondan kurtulduğunu sandım. Anılarından kurtulmaya çalışıyorsun sandım ama sen lanet aşk acından başka bir şey düşünmedin! Bunca zaman uğruna geride bıraktığımız her şeyle benden intikam aldın sen!"

Alecia, Lillian'la Elliot'ın birbirlerine baktığını gördü. Aralarında başka kimsenin çözemeyeceği -olmayan- bir diyalog geçti ve sinirden köpüren Ian bile hafifçe başlarını salladıklarını fark etmemişti.

Lizz dikkatleri yeniden üzerine çekip hıçkırıklara boğuldu.

"Sen benim kardeşim değilsin artık." diye tükürükler saçarak bağırdı Ian. (Alecia ses tellerinin uzun bir süre hasarlı kalacağından emindi.)

Ardından gözleri Brad ve Alecia arasında gidip geldi. Lizz ortadan kaybolmuş gibi, ağlamaya devam eden kardeşine bakmadan, "Özür dilerim." dedi Ian. Duruşu az önceki duygu selinde boğulmamış gibi düzgün, sesi özrünün doğruluğunu destekliyordu. Ellerini ensesinde birleştirdi ve yüzünü kollarıyla silmeye devam edip yaşlarla yıkanan Lizz'i orada bırakarak yanlarından uzaklaştı.

Kimse Brad'in özrünü kabul edip sarılmasını beklemediği için Ian'a kızamazdı.

Lizz abisinin peşinden gitmedi. Aynı odada yalnız kaldıkları takdirde olacakları kimse kestiremezdi. İlk kez mantıklı karar verip oradan ayrılan Lizz de bahçeye çıkarak gösteriyi sonlandırdı. Aslında Alecia için gösteri sayılmıyordu çünkü Ian adına üzülmüştü. Ve Alecia bu hissi ancak -ona sonuna kadar inandığı için- Brad hakkında söylenenlerin doğru çıkmasıyla hayal edebilirdi. Fakat kendine bu işkenceyi yapmayacak kadar sıkkındı.

Üst kattan aşağıya inen, diğerlerine oranla dinç görünümlü bir çocuk sekiz otuzda yola çıkacaklarını haber vermişti. (Ian tüm dikkatini Petrus'a ulaşmaya odaklamış olmalıydı.) Bunun üzerine Lillian araba kullanacak herkese adresi verdi ve kalan yarım saatlerini kahvaltı yapmak için bir yer bularak değerlendirmek üzere yola çıktılar.

Canlanma (3)Where stories live. Discover now