20.Bölüm : Dünyanın En Güzel Kızı.

625K 35.7K 32.1K
                                    

Karanlık bir odaya geçelim, ve yukarıdaki müziği açalım. İsmi : "Cold" - Jorge Méndez

İyi okumalar^^^


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Şövalye az gitmiş uz gitmiş sonunda köyüne dönmüş. Her sabah uyanır atlarını temizler gökyüzündeki en güzel yıldız olan güneşine selam verir bahçesinde meyvelerini yermiş. Akşam oldu mu bir hüzün sararmış artık şövalyeyi. Erkenden uyur, güneşin doğuşuna gözlerini açarmış. O an anlamış şövalye, yıldızı güneş olmadan önce günün en sevdiği vakti geceymiş yıldızı gökte diye. Oysa yıldızı güneşe dönüşmüş, şimdi gündüzü severmiş şövalye. Aşk buymuş işte, sevdiğin neredeyse orası sana dünyanın en güzel yeri olurmuş.

20.Bölüm : Dünyanın En Güzel Kızı.
*Ben senin içini gördüm İzmir.*

Öptüm onu. Öptüm. Onu öptüm. Duyuyor musunuz? Ben Ege'yi öptüm. İzmir Ege'yi öptü. Sanki Ege kıyıları İzmir sahiline vurdu, öyle güzel bir kavuşmaydı o an. Ege gözlerini açtı, derin derin baktı bana, derin derin bakıyor ama gülüyor da. İçinden neler dediğini biliyorum, içinden bas bas "Öptü beni! Öptü! Beni öptü!" diye bağırdığını biliyorum. Çünkü bunu gözleri anlatıyor. Öylece iki utangaç çocuk gibi duruyoruz bu çatının tepesinde, yağmurun altında. Az önce birbirimizi öpmenin şaşkınlığıyla, sanki beş yaşında iki çocuk gibi gözlerimizi kaçırıyor birbirimize gülüyoruz. İnanamıyorum, inanamaz bir ifadeyle bakıyorum. Arkadaşlar, ben gerçekten öptüm mü onu? Siz gördünüz mü?

"Sanırım artık yağmurun altından çıkma vakti geldi. Sırılsıklamız!" Ege gülerek beni çatının kapalı alanına çekerken yüzümde saf bir sırıtma vardı. Dediği şeyi anlamıyor, sadece saf saf gülüyordum öpüşmenin etkisiyle. Öpüşmeyi atlatan Ege ise yüzüme bakıp halime gülmeye başladı birden,

"Seni her öptüğümde böyle olacaksan..." diye mırıldanınca utanarak alt dudağımı ısırdım. Cümlesi beni etkilese de öpüşme şaşkınlığım yavaş yavaş geçiyordu ve şu anki durumumuza odaklanmalıydım. Halimiz! Üstümüz başımız! Sırılsıklamız.

"Bu gece hasta olmamıza yüzde kaç ihtimal verirsin?" dedim Ege'nin üstüme giydirdiği ama sırılsıklam olmuş sweatimi tutarak.

"Ben asla hasta olmam İzmir. Güçlüyümdür. Ama sen şu an yüzünü görsen hasta olur muyum diye düşünmezdin bile, şu haline bak, kıpkırmızı olmuşsun. Hasta oldun bile!"

"Sanırım yüzüm yanıyor!" dedim elimle yüzüme hava yollamaya çalışarak.

"Gel! Aşağı inelim, üstünü değiştirelim senin." Elimi tutup beni merdivenlere çekerken omuz silktim,

"Çatıya tekrar çıkacak mıyız?" Ege merdivenlerin başında durdu, elimi tutarak bana baktı ela gözleriyle, sırılsıklam saçlarıyla,

"Burası bizim çatımız İzmir. İstediğimiz zaman çıkarız." Yüzüne birkaç saniye baktım, yüzüne baktığımda koskocaman bir galaksi görüyordum sanki, hiçbir şey diyemedim. Hafifçe gülümsedim. Ağır ağır peşinden ilerledim. Merdivenlere adım attığımızda konuşmaya başladı,

3391 KilometreWhere stories live. Discover now