31.Bölüm : Sinemaya Gidiyoruz!

493K 26.6K 25.3K
                                    


Merhabalar^^

Karanlık bir odaya geçelim, ve yukarıdaki müziği açalım! 

Not : Bir önceki bölümün başındaki şövalye kısmını bölümle birlikte atmayı unutmuşum, bu yüzden bu bölümün başında iki şövalye kısmı okuyacağıız, iyi okumalar dilerim canımın içleri!

Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın lütfen :')

---


Günlerden bir gün, küçük kız ve şövalye evlerinin şöminesinin önünde otururken küçük kız yere düşen talaşlardan birini eline almış. Elindeki talaşı ateşe doğru uzatıp ucunu yakarken şövalye onu durdurmuş, "Elin yanar." demiş, oysa küçük kızın bir hüznü varmış gözlerinde. Sanki bu ateş ona bir şeyleri hatırlatmış... "Neyin var?" Şövalye küçük kızın çenesine elini koymuş, başını kaldırmış. Kız usulca konuşmaya başlamış, "Bir kere, annem bir tatlı yapmıştı bize..." demiş küçük kız, "Üzerine mumlar yakmıştı. Birlikte dilek dilemiştik, sonra üflemiştik... Ben bir bisiklet dilemiştim. Sonra dileğim gerçek oldu biliyor musun şövalye? Babam bana tahtadan bir bisiklet yapmış! Kocaman! Şimdi, belki bu talaşı ateşle yakıp üflersem başka bir dileğim de gerçek olur..." Şövalye hüzünlü kızın gözlerine bakmış, derin bir iç çekmiş. Eline daha uzun bir talaş alıp şöminede yakmış ve kıza uzatmış, "Dileğini dile, üfle." demiş. Kız heyecanla ayağa kalkmış, gözlerini kapatmış. Dileğini dileyip üflemiş talaşı, ateş söner sönmez gülerek şövalyenin boynuna sarılmış. "Ne diledin?" demiş şövalye merakla. "Sana söylerim ama kimseye söyleme, tamam mı şövalye?" Şövalye başını sallamış, kimseleri yokmuş zaten. "Annemi..." demiş küçük kız, "Onu çok özledim..." Ne acıymış bu, küçücük bir kızın küçücük yaşında yapayalnız kalması. Ne acıymış böylesine küçük bir bedenin özlemi tatması...

---

 Şövalye sabah erkenden uyanmış, şömineye odunlarını atmış. Küçük kızın yattığı yatağın başına gidip üzerini iyice örtmüş. Sonra ona güzel bir kahvaltı hazırlamış. Bu küçük kız annesiz babasız yapayalnız hissetmesin istiyormuş... Sofranın en ortasına bir de küçük papatyalar koymuş... Küçük kız daha uyanmadan kapı çalmış. Şövalye kimi kimsesi olmadığı için kapının çalmasına şaşırmış, komşularından biri olduğunu düşünerek kapıya doğru ilerlemiş. Kapıyı açtığında ise hiç tanımadığı iki kadın yüzü görmüş... "Kimsiniz?" demiş şövalye. "Biz yan köyden geliyoruz," demiş kadınlardan biri, "Abimin kızını almaya geldik..." Şövalyenin içine bir ateş düşmüş o an. Bunlar küçük kızın akrabalarıymış... Onu alıp götürecekler miymiş ondan? Acı içinde yutkunmuş şövalye. "Kızın size ait olduğunu nasıl bileceğim?" demiş son bir umut. Kadınlardan biri başını kaldırmış, "O bizi tanır..." Uykusundan uyanıp seslerle kapıya koşan kız gördükleri karşısında sevinse mi üzülse mi bilememiş. "Hala..." demiş şaşkınlıkla, "Canım!" demiş halası özlemle, birbirlerine sarılmışlar. Oysa kız hüzün doluymuş... Gitmek istemiyormuş. "Seni kurtarmaya geldik!" demiş hadsiz kadın, "Ama neden?" demiş kız, "Ben bir canavarın yanında değilim ki, beni kimden kurtaracaksınız? Ben şövalyemle kalmak istiyorum!" Kadın öfkeyle şövalyeye bakmış, "Ona baktığın için sağ ol var ol şövalye. Ama biz haftalardır onu arıyoruz!" Küçük kızı kolundan tuttuğu gibi peşinden sürükleyen kadının arkasından bakakalmış şövalye... Kız ağlamaya başladığında öne doğru bir adım atmış, ama peşinden gidememiş. Buna hakkı yokmuş... Küçük kızın dünyası, şövalyeninkinden apayrıymış... Şövalye o an gerçeklikle sarsılmış...


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
3391 KilometreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin