32.Bölüm : Kaf Dağının Ardı.

435K 24.9K 18.2K
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Şövalye günlerce yememiş, içmemiş, uyumamış. Aklı fikri, kalbi zikri küçük kızdaymış. Neredeymiş, nasılmış, kimleymiş, kimlerleymiş küçük kız? Geceleri dışarı çıkar gökyüzüne bakarmış, "Ah küçük kız..." dermiş her gece, "Sen de bakar mısın gökyüzüne? Şimdi, tam şu an?" Babasını kaybetmiş küçük bir kıza baba olmak onu bütünüyle sarmış, kalbine işlemiş. Şimdi kızını kaybetmiş bir baba gibi acı içinde bir başına kalakalmış. Ne yıldızlar umrundaymış, ne güneş, ne gece... Atlamış atına, az gitmiş uz gitmiş, sormuş soruşturmuş. "Bilirim..." demiş köylülerden biri, "Aldılar götürdüler onu, kaf dağının ardına..." Şövalye köylüye korkuyla bakmış. Kaf dağı da neresiymiş, dağları bayırları gezip duymadığı bir dağmış bu... "Onlarca dağ ötede kalır orası be şövalye... Boşuna yola çıkma, bulamazsın." Şövalye köylüyü kenara itmiş, tek kelime etmeden atına atlamış. Yola koyulmuş. Bir yıldız için, bir güneş için aylarca gitmiş de küçücük kızı için mi geçemeyecekmiş o dağları... Şimdi tek bir amacı varmış şövalyenin: kaf dağının ardını görmek... Bunun için nefes alacak, bunun için yaşayacakmış...


32.Bölüm : Kaf Dağının Ardı.

*Belki masal diyarlarda, kaf dağının ardındasın...*



"Ateşi düşüyor... Durumu gayet iyi..."

"Peki diğerleri, onlar nasıl?"

"Hepsi gayet iyi. Ufak bir zehirlenme yaşamışlar. Yemekhanelerde sık sık yaşanan bir durum bu... Ama okulunuza bir ekip gönderildi. İnceleme yapacaklar."

Gözlerimi aralamaya çalıştığım saniyelerde duyduğum konuşmalar en az bir görüş bulanıklığı kadar bulanıktı kafamın içerisinde. Dudaklarımın susuzlukla aralandığını hatırlıyorum, sağ gözümden akan tek damla yaşın ne kadar terli birkaç saat geçirdiğimi bana ispat ettiğini hatırlıyorum...

"Anne... baba... Ege..." Sayıkladığım üç kelime bunlardı. Art arda, uyum içerisinde. Anne, baba, Ege. Bildiğim, tanıdığım, yanımda istediğim üç insan.

"İzmir! Sonunda!" Koray'ı başımda bulduğum sırada gözlerim yorgunlukla açıldı. O an tüm olayın farkındalığıyla telaşa kapıldığımı hissettim. Her şey gözlerimin önünden geçti, görüntülü konuşuyorduk, midem bulandı, ayağa kalktım, bayıldım ve Ege bunların hepsini gördü.

"Telefonum..." diye sayıkladım, "Telefonum nerede?"

"Kızım ne telefonu, iyi misin sen? Defalarca kustun ve aklına gelen ilk şey telefonun mu?" Doğrulmaya çalıştığım sırada mide bulantımla birlikte kendimi tekrar yatakta buldum.

"Koray..." dedim halsizce, "Telefonum nerede? Ege deliye dönmüştür."

"Döndü," dedi sinirle,

3391 KilometreWhere stories live. Discover now