SON

4.4K 81 59
                                    

3 SENE SONRA

Güneşte parlarken içinde kırılan ışıkların gökkuşağı gibi renklendiği tek taşımı izliyorum. Artık yirmi beş yaşındayım. Genç bir kadınım. Çocuk değilim,hiçbir zaman olmadım zaten. Yaşadığım şeyler beni güçlendirdi. Hiçbir zaman kırılgan değildim. Çoğu kızın aksine,evlilik benim rüyam olmadı. Korkulu bir kabus olabildi ancak. Zamanla çoğu insan değişir,mutlaka. Benim aksime. Evlendim,evet. Ama gerçek bir evlilik sayılmaz. Gerçek evliliği masallardaki aşk denen şeye inanan insanlar yaşar. Var olmayan bir şeye inanacak kadar saf ve masum insanlar. Aptal insanlar. 

Bu evlilik kararının nereden çıktığını ve nasıl kabul ettiğimi hatırlamıyorum bile. Üç gün önce atılan bir imzayla evli olarak adlandırılıyorum artık. Dün gecenin eseri olan kasıklarımdaki ağrıya aldırmadan yanımda yatan adama döndüm. Yeşil gözleri yüzümün her santiminde dolaştı.

"Günaydın günışığı." diye mırıldandı uykulu sesiyle. Gülümsemeye çalışarak:

"Günaydın." dedim. 

"Bugün balayımızın son günü. Tatil sona eriyor." Bana biraz daha yaklaştı ve yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına attı ve kafasını boynuma gömüp öptü.

"İstersen biraz daha bu yatakta oyalanabilririz."   Kendimi geri çektim ve yataktan kalktım. Bakışları arsızca çıplak bedenimde gezindi.

"Hiç sanmıyorum. Uçağa geç kalacağız. Ben duşa giriyorum." dedim ve gülümseme eşliğinde bir öpücük attım. 

 ***

Yarısından çoğunda uyukladığım ama nasıl olduysa yorulduğum uçak yolcuğu sonrası Londra'dayız. Dylan'ın işi gereği buraya taşınmıştık. Burayı Amerikadan çok daha fazla sevdim. Daha sakin ve huzurlu. Gökyüzündeki gri bulutlar bir zamanlar tanıdığım bir adamın gözlerini hatırlatıyor. Ve buradaki insanların aksanları da öyle. İsmini tekrar hatırlamayacağım. Şu an nasıl olduğunu ve nerede neler yaptığını düşünmeyeceğim. Ben ondan iki buçuk sene önce vazgeçtim. Bebek için sigaradan zavgeçtiğim gibi. Beni güçsüzleştiren şeyleri hayatımdan çıkardım. 

Akşam yemeğinden sonra televizyon izleyen Dylan'ın yanına oturdum. Kolunu omzuma attı ve başımı göğsüne koydum. Eliyle biraz saçlarımı karıştırdıktan sonra 

"Film izleyelim mi?" diye sordu. Yapacak daha iyi bir işim olmadığından ve açıkçası haberleri izlemekten keyif almadığımdan kabul ettim. O DVD playera romantik bir film takarken hareket ederken gerilen kol kaslarını ve kalçalarından düşecekmiş gibi duran eşofmanın açık bıraktığı belini izledim. Evlendiğim adam gerçekten yakışıklı. Filmi başlattıktan sonra yüzünü bana çevirince göz göze geldik. 

"Sen beni mi izliyordun yoksa? Buna göz zinası derler!" yapmacık suçlayıcı ses tonuyla konuşunca kıkırdadım. Koltukta yerini alınca izlemeye başladık. Film aslında güzel gidiyordu. Sonlarına doğru yağmurun altında öpüşmeye başladıklarında suratımı buruşturdum. Birbirlerine 'seni seviyorum' dediklerinde ikimiz de aynı anda bir 'ıyyyykkh' nidası çıkardık. 

"Tanrım,çok saçma" diye mırıldandım. Dylan da bana bakıp katıldığını gösterir gibi kafasını salladı. Evlilik sandığımdan daha eğlenceliydi. Önceki hayatımdan kesinlikle daha mutlu değilim ama eğer biriyle evleneceksem evde aşık birine katlanamam. Eğlenceli ve beni anlayan birisiyle yaşamak daha katlanılabilir. Sadece bir ev arkadaşımla yaşıyormuşum gibi. Çalan telefon sesiyle irkildim. Dylan ekrana bakınca yüzü gerildi. Umrumda değilmiş gibi yüzüğümle oynarken bir yandan da dinledim.

"Efendim."

"Hayır gelemem."

"Kusura bakma. Halletmeye çalış."

Aşk,çiçek,böcek yokWhere stories live. Discover now