18- Ali İle Alışveriş

49.5K 2.8K 375
                                    

"Nereye gidiyoruz?"

"Alışverişe."

"Alışveriş mi?" dedim aracın içerisinde doksan derece dönerek hayretle yüzüne bakmıştım.

"Ciddi misin? Bizim ilk randevumuz ve sen alışverişe gideceğimizi söylüyorsun. Hem erkekler kadınlarla alışverişe gitmeyi sevmezler."

"Senin dolabında elbiseler, mini etekler doludur kesin. Şimdi seninle spor mağazasına gidip bir kaç çeşit eşofman, tayt, spor ayakkabı falan alacağız." dedi yoldan ayırmadığı gözleri belki bir kaç saniyelik beni bulurken, gri gözlerinin adresi olmak kalbime akıl almaz bir ritim vermişti.

"En kısa zamanda derslere başlıyoruz."

"Ne dersi?" dedim, soru dolu bakışlarımı kemikli suratında gezdirerek, trafik ışıklarında durmasından mütevellit arsız tebessümünü yüzüne yerleştirip bakış açısına beni almış ve tek kaşını kaldırmıştı.

"Boks dersi... Cidden mi? Sen mi vereceksin? Bak eğer Songül kişisini yine üzerime salmayı düşünüyorsan, elit kişiliğimi kenara bırakıp kaslı kollarını görmezden gelir ve içimdeki mahalle kadınını onun üzerine salarım. Emin ol yaparım..."

"Korkma ben vereceğim, hem Songül burada değil."

Gülüyor muydu o? Tabi gülerdi zalimin oğlu. Songül'ün gazabına uğradığım günü unutmam mümkün değildi. Kadın irisinin beni oradan oraya atışının sonrası çektiğim kas ağrıları unutabilir miydim hiç?

"Lütfettiniz beyefendi. Hem zaten o Songül'ün benim gözüm hiç tutmadı ama kadının gözü seni çok tutmuş gibi."

"O ne demek Elif?" diye şaşkın bir bakış atmasının ardından yanan yeşil ışığa ayak uydurarak yola devam etmişti.

Erkekler bu gibi konularda azıcık saf olabiliyorlardı ama kadın kadının halinden anlardı. Songül'ün Ali'ye olan ilgisini anlamamak için sanırım fazlasıyla saf olmam lazımdı, bu da benim için imkânsız bir durumdu.

"Yanık sana, yanık."

"Saçmalama, Songül kız kardeşimin arkadaşı. Yani anlayacağın benim için kardeşimden bir farkı yok." bir kardeşi olduğunu ve onun hakkında ne kadar az şey bildiğime mi üzüleyim, yoksa Songül için kardeşim sıfatını kullandığına mı sevineyim bilemiyordum.

"O sana kardeş olmuş, ama sen ona abi olamamışsın demek ki canım."

"Sus Elif sus. Kapatalım bu konuyu geriliyorum."

"İşine gelmeyince sus Elif, ne istiyorsun benim çenemden. Hem bak seni uyarıyorum o kız sana yüz metreden fazla yaklaşırsa, onu kum torbasına bağlarım."

Alışveriş merkezinin açık otoparkına soktuğu aracı bir yere park etmesinin ardından, karanlıkta kalan aracın içerisinde bana doğru döndü. Koca eli suratımı avuç içine almış, gri gözlerinin dahi içi gülerken dudaklarındaki kıvrımı tebessüme yer vermişti.

"Sen ne güzel kıskanıyorsun öyle." dedi başparmağı yanağımı okşarken.

"Yok... Yok canım ne kıskanması. Ben şey işin dedim, yani senin için dedim. Yani rahatsız eder diye dedim. Sonra şey olmasın diye... Hani şey olursa yanlış anlar diye. Yani tabi sen şey yapmazsın ama o öyle zanneder diye."

O böyle gözlerimin içine bakarken benim doğru düzgün kelime kurmam mümkün müydü? Aracın içine dışarıdan vuran zayıf ışığın onun göz bebeklerine yansıması ise benim talihsizliğimin talihi olmaya adaydı. Gri gözlümün yutkunduğunu duymak, aynı şeyi yapmama sebep olmuştu. Aynı şeyi dilini dudaklarında gezdirmesi ile tekrar edecekken, yakınlaşmaya başlaması ile dilimi içeri soktum ve onun geldiği kadar kafamı geri çektim.

Demir Yumrukحيث تعيش القصص. اكتشف الآن