19 - Bir Fotoğraf Çekinebilir Miyiz?

46.8K 2.8K 318
                                    

Mirkelam - Bir Fotoğraf Çekinebilir Miyiz

✴️✴️✴️✴️✴️✴️✴️✴️✴️

Bir güzel neredeyse bütün mağazadaki cici denemeyecek kadar sevimsiz kıyafetleri ve onların yaverleri olan ayakkabıları sırtlanarak mağazadan çıkmıştık. Tabi sırtlanmak konusuna gelince, bu işi yapan taraf elbette ki benim kaslı kolları olan sevgilim idi. Sonuçta o kasları boşuna yapmamıştı. Madem bu alışverişi o planlamıştı, ceremesini de çekecekti.

"Yemeği burada mı yiyelim, yoksa şık bir restorana mı gitmek istersiniz küçük hanım?"

"Çok kibarsınız beyefendi, fakat bu üzerimdekilerle şık bir restorana gidemem. Biz en iyisi buranın atmosferine uygun olan halimizle bir hamburger yiyelim."

Sözlerime erkeksi bir göz devirme yaparak, boşta kalamayan eliyle beni üst kata çıkan merdivenlere yönlendirmişti. Hayır yani yalan mıydı, bu halde insan içine bile çıkmış olmam şaşılırken o beni şık bir restorana götürmeyi teklif ediyordu. Gerçi onunda benden farkı yoktu, kot pantolon siyah tişört ve üzerine geçirdiği deri ceketi ile... Ay yok sıradan diyemeyeceğim, adam çuval giyse Brad Pitt'ten fazla gideri vardı. Gerçi ben Ali'yi daha önce bir kez resmi giyinirken görmüştüm, o da doğum günü amcasının partisindeydi. Giydiği gömlek ve kumaş pantolon öylesine yakışmıştı ki, sanırım bu gözlerime verilen ziyafetin ilki ve sonuncusuydu.

"Oysa ben kokoreç yeriz diye düşünüyordum." derken arsız sırıtışına karşın kötü bakışlarımı üzerine çoktan dikmiştim. Mümkünse bir daha değil yemek, o adı kadar saçma yiyeceğin sözü edilsin istemiyordum.

"Ben sana hiç, suşi yiyelim diyor muyum?"

"Diyemezsin de zaten."

"O nedenmiş?"

Yürüyen merdivenlerden inmemiz ile önüne geçerek, soruyu geri geri giderken sormuştum. Öyle bir tebessüm sarmıştı ki yüzümü, alacağım cevap elime geçecek bir kozun habercisi gibiydi. Hoş bu adam artık benimdi, koza ihtiyacım yoktu, ama kıyıda köşede hatta yastık altında saklanacak bir bilgi gün gelir işime yarayabilirdi.

"Türk usulü güzelim yemekler varken ne yiyeceğim elin Japon yemeğini."

"Tiksiniyorsun." derken zaferle havaya kalkan parmağımı bir eliyle yakalamış ardından diğer eli ile belimden tutarak beni kendine çekmişti. Tabi bunları yaparken poşetlerin izin verdiği kadarıyla hareket ediyor olması ve gözlerinde beliren saf öfke ile arkamı döndüm. Neredeyse bir erkek kafilesine arkadan çarparak, zincirleme trafik kazasına sebebiyet verecektim.

"Düzgün yürü beni elin adamının kanına sokma."

"O nasıl olacak ya hu, kanına neden giresin, nasıl gireceksin? Hem ne olmuş çok çok çarpışır, özür diler uzaklaşırdık." o cümlenin sonuna doğru kısılan ses bana mı aitti. O denli heyecanlı başlayan sözlerim gözlerindeki bariz kızgınlık ile içime kaçmış, hatta bu sesin bana ait olduğundan ben dahi şüphe duymuştum.

"Seninle çarpışan her bir bedeni önce doğduğuna pişman eder, sonra çıktığı yere sokup yeryüzünden silerim Elif."

Sözlerini bana sarf etmemiş gibi yürümeye devam ederken, şimdilik sessiz kalarak peşi sıra ilerledim. Önünde durduğu bir İskendercinin masasına oturması ile yüzümü ekşiterek karşısındaki sandalyeyi çektim ve o poşetleri boşta kalan sandalyeye koyarken, ben sıranın bana gelmesini bekliyordum. Şayet ağzımı açıp edeceğim iki çift, belki üç beş çift laf vardı.

"Çok kıskançsın, inanılır gibi değil. O gün Cenk'i haşat ettin, hadi buna bir şey demedim. Tamam kabul belki hoşuma gitti, ama bu kadarı fazla değil mi? Yani sen sahiplenme duygusunu biraz abartmıyor musun? Yoksa bana güvenmiyor musun? Ay ben güvenilmeyecek kız mıyım? Sen bana ne demek istiyorsun bir açık konuşsana."

Demir YumrukWhere stories live. Discover now