20- Bana Güven

46.6K 2.8K 260
                                    

Oğuzhan Koç - Vermem Seni Ellere6

👊👊👊👊👊👊👊

"Yakışıklı erkek görünce bakıyorlar haliyle, yadırgamıyorum."

"Ne yani ben yakışıklı değil miyim?" Benim sözüm ile şaha kalkan kaşlarının verdiği rehavet ile söylediğim cümleyi baştan sona tartmış ve düştüğüm yanlıştan geri dönüş yolları arar olmuştum. "Yani güzel değil miyim diyecektim. Sana gelince hak verirsin ama iş dönüp dolaşıp bana gelince beni elin adamının kanına bulama dersin. Daha dün bir bugün iki, ne olacak bizim seninle sonumuz? Hayır yani yarın evlenince beni eve mi hapsedeceksin, demirden parmaklık mı yaptıracaksın camlara? Mafya babası gibi koruma mı dikeceksin kapıya? Ama bak ben sana diyeyim iki koruma beni kesmez. Ben dilimle onları döver, dişlerimle çiğner, çenemle ezerim."

Ağzına attığı lokmayı zor güç çiğnemiş, ardı sıra zoraki yutkunarak midesine indirmişti. Hadi ben konuşurken çenem ağrımıştı da, ona ne oluyordu? Neydi bu suratındaki bezgin ifade? Hem ne söylemişsem hepsinde haklıydım mütemadiyen.

"Yani şimdi yanlış anlama, evlilik falan dedim ama sana evlenme teklif ettiğimi düşünmeni istemem. O teklif senden gelecek, hem de bu güne kadar görülmemiş bir teklif olmalı ki evet demeliyim."

"İş evliliğe nereden geldi Elif? Bak ne güzel dedin daha dün bir bugün iki, dur bir karar vereyim ömür boyu çenenin verdiği baş ağrısını çekebilecek miyim? "

"Kime dedin? Bana mı dedin?" dedim etrafıma bakınırken. Sanki şurada benden başka Elif varmış gibi, sanki gözlerine bakarak söylediği kişi ben değilmişim gibi. "Bana mı dedin sen onu? Bana... Bana dedin sen onu. Sen onu bir daha desene, desene bir daha."

"Elif..." elimin kolumun pervasız hareketleri, bir onda bir bende son bulurken kızgınlığımın verdiği öfke çoktan patlamaya yüz tutmuştu. Ben bu gri gözlümü önce döver sonra severdim de, dua etsin o kaslarına...

"Dur bir daha deme, kaldıramam ikinci kez bu sözleri. Beni çenemle kabul etmeyen bir adamı ne yapayım ben?"

"Güzelim, bu muhabbet nereye gidiyor böyle?" diyerek elimin üzerine koyduğu eline, en tersinden bir bakış atmış ardı sıra ellerimi istemeyerek de olsa o koca avuç içinden çekmiştim.

"Bana bak koca adam, ben senin gönül eğlendireceğin kızlardan değilim. İyice düşün taşın."

Masadan kalkarken, onun gür saçlarından geçirdiği parmakları ve verdiği koca bir nefesi es geçerek çantamı aldığım gibi bir iki adım atmıştım. Aklıma gelen ile yerimde duraksayarak geri döndüm ve tam arka masada hâlâ inatla oturmakta olan iki süslü kokonaya doğru ilerleyerek görüş açılarına aldıkları adamımın önüne geçtim ve bana bakmaları için uyguladığım psikolojik baskıya bir de bakışlarımı etkiledim.

"Bana bakın süs bebekleri, ben şimdi gidiyorum diye bundan cesaret alıp sakın sevgilimin yanına gitmeye kalkmayın. Yoksa sizi topuklularımla ezerim." Topuklu mu? Tabi ya bugün onlarsız geçirdiğim zaman bu denli içime işlemiş olacak ki, sözlerime bile yer etmişti yoklukları. "Tamam belki şimdi topuklularımı öksüz kalmış gibi evde bırakmış olabilirim ama sırf sizi ezmek için gidip yenisini alabilirim, ona göre."

Tek bir kelime dahi etmelerine fırsat vermeden arkamı dönmüş ve olmayan bıyığının altından tebessümle beni izleyen gri gözlüme atkuyruğu yaptığım saçımın kuyruğunu savurarak pas vermemiştim.

Alışveriş merkezinde iki kat aşağı inerek çıkışa ilerlemem ile kararan havanın daha da soğuk olduğunu iliklerime kadar hissediyordum. Sıkıca sarındığım ince ceketimden tutunarak son bir kez arkama baktım. Neredeydi bu adam tanrı aşkına? İnsan onu masada bırakan ve buna sebep olarak fazlasıyla kırılan sevgilisinin arkasından gelip, bir iki yalvarmaz mıydı?

Demir YumrukWhere stories live. Discover now