İçindeki Düşmanla yüzleş

15K 479 783
                                    

Sevgili okuyucu;
Bu kitap bir fizikçinin kaleminden çıkmaktadır. Kurguma güvenim sonsuz. Benim heyecanla yazdığım bu yolculuğu zevkle okuyacağınızdan şüphem yok. Oylama ve yorum yapmak zorunda değilsiniz. Tadını çıkarın. Yüreğinizde ve zihninizde hissedin.

Saygılarımla...

Evrenin entropisi* sürekli atarken, içindeki kaotik düzende mucizelere inanmak çok da güç olmamalı. Kaos içindeki düzen zaten bir mucize değil mi? Bende mucizemi kendi hayatımın kaosu içerisindeyken buldum. Kendi zaman dilimim de akıp giderken kendimi yok edecek karanlık maddemi bulmam için evren, tüm düzeni bozdu. Önüme sunduğu tüm olasılıklar , Schrödinger'in kedisinin*, siyanür dolu kabı kırıp kırmadığı kadar belirsizdi. Yaşamayı seçtiğim varsayımlar, hayatımın mucizesi olacaktı , ben ise habersizdim.

Mucizelere inananlara...

    Hani uykunuzda yüksek bir yerden düştüğünüz hissine kapılırsınız ve yüreğinizde ölümle yaşam arasında kalmanın verdiği garip bir his olur, tıpkı böyle bir his ile irkildim. Beynimin yorgun olduğu zamanlarda, daha çok yaşadığım bir karabasan gibiydi. Bağırmaya çalışıyordum ama sesim boğazımda düğümlenmiş, gırtlağıma takılmıştı. Karabasanlarımda her seferinde gerçek mekanı er ya da geç algılardım. Nerede olduğumu bir kaç dakika içerisinde anlardım. Bana saatlerce beklemişim gibi geliyordu. Artık uyanmam gerek dürtüsüyle mücadele ediyordum.

    Neredeydim ben? Göz kapaklarımı kırpabiliyordum. Görüntünün çoktan gelmiş olması gerekirdi aksine gözlerimi zifiri bir karanlığa açıp kapatıyordum. Hareket etmeye çalıştım ama kaskatıydım. Franz Kafka'nın böceğine dönüşmüş olma ihtimalim var mıydı? İçinde bulunduğum durum, bunu bile düşündürmüş, vücudumun kıvrımlarının böcekten farklı olduğuna inanmam için yattığım yerin üzerinde kıpırdanmama sebep olmuştu. Uyanabilmem için sakinleşmem gerektiğini farkındaydım. Yaşadıklarımı hala bir kabus zannediyordum.

    Derin derin nefes aldım ve ciğerlerimi havayla doldurup kalp atışlarımı düzenlemeye çalıştım. Öldüğümü düşünmedim dersem yalan olmazdı. Sudan çıkmış balığın oksijene olan açlığı gibi bende gerçeğe olan açlığımdan çırpınıyordum. Algılarımın yavaş yavaş açıldığını hissediyordum. Yaşadığım gerçek, karanlık bir odaya sızan ışık gibi beynime doluverdi aniden.

    Ellerim ve ayaklarım kemer kalınlığında sert kayışlarla bağlıydı. Sırtımdaki soğuğun derimi yakmasından ve göbeğimin üzerindeki serin esintiden anladığım kadarıyla metal bir levhanın üzerinde çırılçıplak yatmaktaydım. Göz çukurlarımın etrafındaki baskıdan da belliydi, yüzücü gözlüğü gibi bir cisimle gözlerim kapatılmıştı. Durumu anladığımda panik halinde, var gücümle çırpınmaya başladım. Ellerimi ve ayaklarımı çekiştirerek bağlı olduğu yerden kurtarmaya çalıştım. O kadar sıkı bağlanmıştı ki bileklerimdeki derinin yırtılmak üzere olduğunu fark ettim. Bileklerim dayanılmayacak kadar acıyana dek debelendim metalden mezarımda. Enerjimi boşa harcıyordum, fark ettiğimde içimi derin bir umutsuzluk bulutu kapladı. Ağlamaklı bir sesle avazım çıktığı kadar bağırdım.

"İmdat! Beni duyan yok mu?"

    Bu şekilde ne kadar süredir bağırdığımı bilmiyordum. Gırtlağımdaki yanma hissinden belliydi uzun süredir kullanıyordum ses tellerimi. Ancak ne sesimi duyan vardı ne de yardımıma gelen. Hiçbir yaşam belirtisi yoktu etrafımda. Bu his bütün bedenimi simsiyah bir umutsuzluğa düşürmüştü. Beni neden getirmişlerdi buraya, tek sorduğum buydu kendime. Bana ne yapacaklarını düşünüp duruyordum sürekli.

    Korkumdan dolayı salgıladığım adrenalin tüm vücudumu sarmıştı. Mesanem soğuktan ve heyecandan o kadar büzüşmüştü ki patlamak üzereydi. Oracıkta idrarımı yapacak olma düşüncesi midemi bulandırıyordu. Aynı zamanda çıplak ve savunmasız olmak utanç duygusu yaratmıştı. Kalbimin sesini boynumda hissediyordum, kulaklarımı zonklatırcasına atıyordu. Bu şekilde panik yaparak bir yere varamayacağımı söylüyordu zihnim. Olası bir kalp krizine karşı beni koruyordu anlaşılan.

    Kendimle durum kritiği yapmam belki hafızama iyi gelebilirdi. Gözlerim kapatılmış, ellerim ve ayaklarım bağlanmıştı. Bulunduğum odada kimse yoktu, yalnızdım. Yavaş yavaş durumu kabullenme ve bir çıkış yolu arama istikametinde ilerliyordum. Buraya kapatılmadan önce nerde olduğumu düşünürsem başıma neler geldiğini çözebilirdim. Zihnimi yokladım, her şey bulanıktı. Hatırlamıyordum, zihnim kapkaranlıktı. En son nerde olduğumu bilmiyordum. Ardından sorular kafamda konuşan sesler tarafından sıralandı: Benden ne istiyorlar? Sonum ne olacaktı? Bu yaşadıklarımın başıma geleceklerin başlangıcı olduğunu nerden bilebilirdim ve hayatımı nasıl mahvedeceklerinden habersizdim henüz.

    Ağır demir kapının yağlanmamış menteşelerinden çıkan tiz sesten anladığım kadarıyla kapı, birisi tarafından açılmıştı. Kafamdaki sorular hamam böcekleri gibi zihnimin en ücra kuytularına kaçıştılar. Demir kapının kapanması koca bir yankı oluşturdu odanın içinde. Tınlamaları birbirinden farklı iki ayak sesi kulağıma ilişti. İki kişiydiler ve henüz benimle iletişime geçme teşebbüsünde bulunmamıştılar. Bilincimin açık olduğunu fark etsinler istemiyordum nedense. Belki de yapacakları işkenceleri ertelemek peşindeydim.

    Ayak seslerini ayırt etmeye çalışıyordum. Odanın içinde sakin sakin dolaşan ayak seslerini dinliyordum. Yaşadığım dehşetten kaynaklanan ritimsiz nefes alışverişimin beni ele vermesinden korktuğum için soluğumu dengede tutmaya çalışıyordum. Kendi kafamın içinde kapana kısılmış gibiydim. Beni hangi hazin sonun beklediğini, katiline teslim olan bir kurban gibi bilmiyordum.

"Bir zaman gelecek ve bizler tüm ümitlerimizden tek tek vazgeçmek zorunda kalacağız. işte o vakit anlayacağız ki bir zamanlar körü körüne bel bağladığımız ümitler, aslında hayatımıza daha fazla acı ve zorluk katan yanılsamalardan başka bir şey değil."

Sigmund Freud

Entropi: Evren in işleyişini kaostan ziyade en iyi açıklayan kavramdır. Entropi, bir düzensizlik ölçüsüdür. Değişimi ve enerjinin dağılımı ölçer. Termodinamiğin 2.yasası der ki, evrende her ne zaman bir süreç kendiliğinden gerçekleşirse, enerji daima sürecin gerçekleştiği mekandan evrene doğru yayılma eğilimi taşıyor. İşte entropide bu yasaya dayanmaktadır.

Schrödingerin kedisi: Schrödinger, bir kediyi öldürecek bir zehirle bir kutuya koyarsanız bir saatin sonunda kedinin ya hayatta ya ölü olduğunu söyler. Kuantum mekaniğine göre, kediyi canlı veya ölü olup olmadığını anlamak için kutuda göremediğimizden kedi hem canlı hem de ölüdür. Yani gözlemlemesisiniz müddetçe iki olsalıkta gerçektir. Elbette bunun mümkün olmadığını, hiçbir şeyin aynı anda canlı ve ölü olamayacağını biliyoruz. Schrödinger'in göstermek istediği şey bu.

YAŞAM ATEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin