ARJİN'İN GEÇMİŞİ:İlk Dokunuş

753 78 131
                                    

Kaldırım taşlarıyla bezenmiş sokağı adımladıkça heyecanı da katlanarak büyüyordu. Göğüs kafesinde çırpınan kalbini dindirmek için sokağın başından beri saydığı kim bilir kaçıncı çift başlı sokak lambasıydı. Loş bir ışıkla aydınlatılmış, eğlenceli sohbetlere dalan insanların doldurduğu cafenin önünde durakladı. Aslında hareketsiz kalan sadece bedeniydi, düşünceleri oradan oraya sıçrayan inatçı keçiler gibi koşuşturuyordu. Kafasını kaldırıp kiremit rengine boyanmış üç katlı binanın en altına yerleşmiş cafeye baktı. Cerna Madona.

İçeriye girdiğinde bir daha asla geriye dönemeyeceği bir karadeliğe yuvarlanacağını biliyordu. Bir kadına ait olmaktan her zaman korkmuştu. Özellikle de vücudundaki yara izlerine tekrar tekrar tanık oldukça, bir kadına verebilecek bir yuva hayali bile olmadığını farkına varıyordu. Ruhunu bir kadına çoktan ait kılmıştı ama Leyla'nın ruhunu ona ait hissetmesi tüm hayatını alt üst edebilirdi.

    Beline bağladığı önlük ve elindeki tepsiyle masalar arasında süzülen Leyla'sını seyre dalmıştı. Metalik yeşile boyanmış çift başlı sokak lambasına omzunu dayamış içeriye girecek cesareti bulamadan öylece izliyordu. Ona arkadaşlık eden sokak lambasının titreyen ışığının altında kendisini fark eden Leyla'ya gülümseyerek el salladı. Belki de Leyla farketmese çekip gidecekti. Leyla'ya doğru sürüklenen varlığına engel olamıyor, gönlüne söz geçiremiyordu.

Sokağa bakan sekizgen masalardan birine oturdu ve Leyla'yı beklemeye koyuldu. Yaklaşık bir saattir Leyla'yı izliyordu. Saçını gelişigüzel ensesinde toplamış halini çok sevmişti. Terlemiş ensesinde nemlenen küçük saçları kıvrılmıştı. Yorgunluktan pembeleşmiş yanaklarında yine de halinden memnun tebessümünün çukurları oluşmuştu. Arada Arjin'e bakıp gülümsüyor ve işine geri dönerek servis yapamaya devam ediyordu.

Nihayet müşteri yoğunluğu azalmıştı. Leyla arkadaşından müsade isteyerek paydos verdi. Belindeki önlüğü barın arkasında ki askılığa astıktan sonra iki kahve fincanını kaptığı gibi soluğu Arjin'in karşısında aldı.

"Merhaba Arjin." dedi sıcacık bir gülümsemeyle.

"Merhaba Leyla."

Karşısında oturan kadın, kendisine sanki yıllardır tanıdığı birine bakıyormuş gibi gülümsüyordu. Anlam veremediği duyguların Leyla'nın bedeninde de meydana geldiğini hissediyordu.

"Geleceğini biliyordum Arjin."

Gözleri önündeki kahvesindeydi. Bu kadar çabuk teslim olmasına inanamıyordu. Ama onun yanında kendine engel olamıyor, elinde olmadan gülümsüyordu. Yüreğinde çağlayıp taşan duygu selinin Arjin tarafından yanlış anlaşılmasından korkuyordu.

"Ben geleceğimi bilmiyordum." diye cevap verdi Arjin.

İkisi de gülümsedi. Arjin ilk kez tattığı bu duyguları, burada çok az kalacak olmanın verdiği telaşla söylemek niyetindeydi. İçindeki dürtü bu zamana kadar planladığı hayatı alt üst ediyordu, kendine verdiği tüm sözleri unutuyordu. Ama umurunda bile değildi. Duygularını belli etmeyi zayıflık olarak gören biri için bu kadar cüretkar olmak ürpertiyordu. Bilinç altının kontrol edemediği mekanizması, Leyla'yı ilk gördüğü anda benliğini ele geçirmiş, Arjin kontrolü elden kaybetmişti.

"İlk görüşte aşka inanır mısın Leyla?"

"Pek aşka inanan bir fikir dünyam yok aslında. Ama artık inanıyorum galiba." Leyla, bakışlarını utanarak pencereden dışarıya yöneltti.

Oturduğu yerden Leyla'ya doğru yanaşarak masanın üzerinde parmaklarını birbiri arasından geçirerek sıktı. Söyleyeceği kelimeleri tamamlayacak gücü toplamak için derin bir nefes aldı.

YAŞAM ATEŞİMWhere stories live. Discover now