Kutudaki Sır

1.8K 247 89
                                    

"Beraber yaşamalıyız artık."

"Leyla. Ben bu konuda tekrar konuşmak istemiyorum. Sana söylemiştim. Seni korumaya çalışıyorum ben.

"Beni neden kimden koruduğunu anlatır mısın artık? Ben seninle yaşamak istiyorum sonsuza kadar. Ama sen ben ve korkun beraber yaşayamayız. Hem nerede yaşıyoruz? Burası dağ başımı bize gelip zarar verebilsinler." dedim biraz öfkeyle.

Suç işlemiş küçük bir çocuk gibi kafasını eğdi. Ne zaman böyle yapsa dayanamıyordum ona. İçimde bir yerlerde ona köle olan bir tarafım vardı korktuğum. Söylediklerimi cevaplamasını beklemekten yorulmuştum. Derin bir nefes alıp;

   " Peki nasıl istersen. Seni zorlamayacağım. Özür dilerim." Deyiverdim.

Aslında beni yatıştırması ve bazı açıklamalar yapması gereken oydu. Ama kapalı bir kutuydu Arjin. Eve yalnız başıma döndüğüm her gece komplo teorileri üretiyordum. Bir katil miydi? Ya bir sapıksa... acaba büyük bir vurgun yapan hırsız mıydı? Terörist olabilir miydi? Kafamda dönüp dönen sorular beni bir bilinmezliğin içine çekiyordu. Asla Arjin'den korkamıyordum. Daha tanıyalı çok olmamıştı birbirimizi ama tarif edemediğim bir şeyler vardı. Sanki vücudumdan bir parçaydı, hep oradaymış gibi. Tanıdık bir kokusu vardı. Bunları hissetmemde Arjin'nin beni sonsuzdan beri tanıdığını söylemesinin payı büyüktü. Ne demekti beni sonsuzdan beri tanımak? Bazen aklımı kaçırdığımı Arjin'nin bir hayal ürünü olup olmadığını sorguluyordum.

Çok fazla dışarıda buluşmuyorduk. İstemiyordu etrafta fazla görünmeyi. Benim evime de gelirken hep tereddütlü davranıyordu. Israrlarıma dayanamadığı zaman gece çok geç vakitlerde geliyordu. Daha çok kitabevinin üst katındaki küçük dairesinde buluşuyorduk. Ya da kitabevinin sedirlerinde sohbet ediyorduk. Pek hayal ettiğim bir ilişki tarzı değildi yaşadığımız. Buna neden katlandığımı bile bilmiyordum. Sürekli kendini çekmesi duygularımı incitiyordu. Ama sıcak dakikalar yaşadığımızda anlıyordum bana deliler gibi aşık olduğunu.

                                   &

Onun küçük ama düzenli dairesine hayretler içinde bakıyordum her seferinde. Yatılı bir yurt odası gibiydi. Tek katlı demirden bir ranza camla duvarın kenarına dayanmıştı. Masa ve sandalye karşı duvardaydı. Odadaki tek intizamı bozan masanın önündeki duvarda asılı tabloydu. Tek renkli olan şey ise buydu. Terlikleri ranzanın ayak ucunda intizamlı çıkarılırdı hep. Yataktan doğruldum ve beyaz sabun kokan çarşafla göğüslerimin üzerinden sarındım. Arjin çoktan kitabevine inmiş işinin başına geçmişti. Genellikle beni uyandırmaz, aşağı inmemei bekler ve beraber kahvaltı yapardık.

Tek kişinin sığabileceği mutfağa yöneldim su içmek için. Birden gece gördüğüm kabus aklıma geldi. Arjin'nin bu sır dolu konuşmalarını kafama baya takıyordum. Ona bir şey olmasından çok korkuyordum. Kabusun verdiği etkiyle etrafı aramak istiyordum. İçimde yapmamamı söyleyen seslere kulak asmadan etrafı karıştırmaya başladım. Ben ne yapıyordum böyle? Ama kafamdaki sesler beni ele geçiremiyordu. Etrafı didik didik aradım. Her yeri... hiçbir şey yoktu... bir elimle vücuduma sarılı çarşafı tutarken bir elimi masaya dayadım. Nedensizce başım dönüyordu." Ne bulmayı umuyordun ki?" dedi kafamın içi. Duygu patlamasıyla duvar sertçe vurdum. Duvardaki tablo darbeyle masanın üzerine kapaklandı. Hemen tabloyu tuttuğum gibi kaldırdım. Zarar görmemişti. Epey kontrol ettim. Yerine asmak için kafamı kaldırdığımda duvardaki kocaman deliği fark ettim.

Çarşafı tutacak gücüm kalmadığından ayaklarımın altına yığılıverdi. Hemen elimi boşluğa daldırdım. Elim bir kutuya çarptı hemen onu oradan çıkardım. Elimle araladım kutuyu içi bir takım kağıtlarla doluydu. Pasaport, kimlik ve bir takım belgeler vardı.

Arapça/İngilizce yazılmış askeri bir belgeyi elime aldım. Askeri kıyafetler arasındaki Arjin'di.

       Adı: Arjin

       Soyadı : Hassanisoughi

       Doğum tarihi : 04.01.1983

        Doğum yeri : Palangan/Kamyaran

         Görevi : Kara kuvvetleri/Yüzbaşı

         Görev özeti: istihbarat/itirafçı

Ahşap merdivenlerden gelen sesler şaşkınlığımı dağıttı. Olduğu gibi tüm belgeleri tıkıştırdım kutuya ve bölmeye tepiştirdim. Hışımla tabloyu yerine astım.

"Leyla."

" Efendim Arjin." Sesimdeki titremenin fark edilmemesi için dua ederken sadece efendim diyebilmiştim. Araladığı kapıdan bir heykeli andıran suratıyla bana bakıyordu. Tek kaşı havada;

"Neden geciktin? Merak ettim."

"Sorun yok.İyiyim sadece biraz başım ağrıyor." Üzerimdeki bu hali baş ağrısı yüzünden zannetsin diye yalan söylemiştim.

Duvarda yamuk duran tabloya bakakalan gözlerimi aniden Arjin'e çevirdim. Duvara yönünü dönmemesi için onu kendime çektim ve dudaklarımızı kavuşturdum. Üzerindeki gömleğin dokusunu göğüs uçlarımda hissederek aklımı dağıtmaya çalıştım. Bir elimle onu sarmalarken diğer elimle yamuk duran tabloyu düzelttim. Görmediğini umarak.

YAŞAM ATEŞİMWhere stories live. Discover now