" Yaşayan var mı?"
Boğuk bir çığlıkla nefes nefese kalmış bir halde uykularının en sadık misafiri olan kabusundan uyandı. Bu kabusların kendisini delirmeye bir adım daha yaklaştırdığını biliyordu. Aklına gelen her an intikam yeminleri ettiği, kendisinden beş yaş büyük olan asker ağabeyinin ölüm haberi onu ayakta tutan tek acıydı. Kişiliğine oldukça aykırı olan bu iş benliğinde asla düzeltilemeyecek daha başka yaralar açıyordu. Günden güne intikam ateşiyle yanan yüreği insanlığını kaybediyordu.
Ranzasında doğruldu ve ayaklarını soğuk betonun üzerine iyice bastırdı. Terlemiş ensesinde birleştirdiği ellerini birbirine kenetleyerek sırtını ileri geri hareketlerle esnetti. Komodinin üzerinde duran emir belgesini eline aldı. Yeni görevinin çok önemli olduğunu üstüne basa basa söylemişti albay. Kağıdın yanında duran fotoğrafa dikkatlice baktı. Neden önemliydi bu adam? Akşam üstü konuşturmaya çalıştırdığı adamı bırakıp bu kişinin peşine düşmesi istenmişti. Nasıl olurda meydandaki saldırıyı ikinci planda bırakabilirdi fotoğraftaki kişi? Emri eline aldı ve sabah yeni bir göreve başlayacağını bilerek içindeki nedensiz heyecanla tekrar okudu.
Üç aydır Tahran'da izlenen şahsın ABD'li bir ajan olduğundan şüpheleniyordu. Ne amaçla burada bulunduğu hala tespit edilememişti. Başta misyonerlik çalışmaları yürütüyor olabilir diye düşünmüşlerdi ama bölge hakkında daha farklı bilgiler topladığı açıktı. İşin ilginç olan kısmı ise aynı isimde Kanada vatandaşı kendi halinde yaşayan bir avukat, tıpatıp bu adama benziyordu.
" Carter Martinez"
İsmi bir kez daha okuduğunda bu işin başına neler açabileceğini bilmese de tuhaf bir hisle heyecanlanıyordu. Albayın sözleri kulağında yankılanıyordu.
" Arjin elimizdeki en iyi itirafçı subayımız sensin. Bu işi başaracağına eminim."
&
Albayın odasına doğru ilerlerken gece gördüğü kabusun etkisinden sıyrılamamıştı. Bilinçaltının oyunlarına çoktan yenik düşmüş bedeni, hayatın içerisinde savruluyordu. Yürüyen bir ölüye dönmüş bir halde yaşıyor, hayata tutunmak için bir sebep bulamıyordu. Düşünceler içinde ayaklarını sürüyerek yürüdüğü koridorun sonuna, albayın odasına gelmişti. Karşısında Arjin'i gören Albay kaybedecek vakti yokmuşçasına;" Uzun süredir Kanada'daki Carter'i izliyoruz. İstersen rapora bir göz at Yüzbaşı Arjin." dedi.
Elindeki belgeleri uzatarak Arjin'e cesaret verecek şekilde bakıyordu Albay. Onu nasıl yüreklendireceğini iyi biliyordu. Ama son zamanlarda Arjin'deki suskunluğu görüyor ve bu hali onu ürkütüyordu. Arjin, uzun süre elindeki belgeyi inceledikten sonra;
" Bu adamla bizim Carter'in hiç bir bağlantısı yok anlaşılan. Ama isim aynı, görünüş aynı, her şey aynı. Bu olayda büyük bir gizem var gibi duruyor. Tesadüf mü, değil mi anlayacağız." dedi.
" Adamın ikizi de yok bu da çok tuhaf."
Albay tek kaşı havada öylece duvara bakakalmıştı. Uzunca bir sessizliğin ardından Albay;" Arjin, biliyorsun bölge barışı uzun yıllardır korunuyor. Herhangi bir kaosa yer yok. Bunlar neyin peşinde anlamamız gerekiyor." diyerek olayın ehemmiyetini vurguladı.
Yüzbaşının kendisinden büyük başarılar beklediğini farkındaydı. Kırışmış suratındaki güveni görebiliyordu. Yıllardır ülkesi için fedakarlık yapan Albay'a saygı duyuyor, onun hala şevkle görev yapma aşkına hayran kalıyordu. Albay'ın çalışma azmi kendisinin bitip tükenmiş hırslarına rağmen güç veriyordu.
" Carter Martinez'i konuşturacağım Albayım."
&
Birkaç haftadır izlediği adamın hiç kimseyle bir bağlantısının olmaması daha da dikkat çekiciydi. Telefonla ya da bilgisayar üzerinden kimseyle iletişime geçmiyordu.Evine giren çıkan kimsede yoktu. Arjin bu işten iyice rahatsızlık duymaya başlamıştı. Genellikle aynı tavrı intihar eylemcilerinde gördüğü için yeni bir katliama fırsat vermeden engellemek istiyordu. Üç aydan fazla süredir Tahran'da bulunan bu adam, içlerinden biri gibi yaşıyordu. Daha önce bölgede bulunan şahıslar gibi İncil dağıtmıyor, evinde gizli toplantılarda yapmıyordu. Varlıklı biriydi fakat ne iş yaptığı hakkında bir bilgiye ulaşamamışlardı. Bölgenin ileri gelenleriyle ahbap olmuş, saygı göremeye bile başlamıştı. Gerçek kimliğini çok fazla açık etmemesi istihbarat örgütünün dikkatinden kaçmamış, şüpheli tavırları mercek altına alınmıştı.
Çalan telefonu aklındaki soruları dağıtarak kendine gelmesine sebep oldu. Zihni o kadar yorgundu ki telefona cevap verecek takati yoktu. Yarı çıplak yığıldığı koltuktan sehpanın üzerinde duran telefonuna uzandı. Albayın aradığını görünce açmak zorunda kaldı.
" Buyurun efendim."
" Arjin, adamımızın Prag'da bir iş adamıyla bağlantısını tespit ettik." dedi sesindeki heyecan ve telaşla.
Telefonun ucunda, kendinde konuşacak gücü bulamayan Arjin'in konuşmasını, bekleyecek vakti olmayan Albay;
" Hazırlan Prag'a uçacaksın bir saate."
" Emredersiniz Albayım."
&
Uçağa binmeden Albayın eline tutuşturduğu dosyayı oturduğu koltukta ancak inceleme fırsatı olmuştu. Fotoğrafta takım elbise içerisinde karizmatik görünen adamı inceledi önce. Terörist bir örgütten daha fazlası olabilirler diye düşündü. Belge de yazanlara göre ünlü bir gıda firmasının sahibiydi. Peki nasıl bir bağlantı vardı aralarında? Görevi süresince bu adamla asla temas kurmayacak sadece bilgi toplayacaktı. Eline aldığı belgeleri okumaya koyuldu. Albay iş adamının isminin üzerine kendisi için bir not düşmüştü.
" Kamil Ertuğ. Tüm bağlantılarını araştır ve rapor et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAM ATEŞİM
Science Fiction@yetişkin içerik Ya aşık olduğunuz adam size daha önce bir kez daha aşık olmuşsa tepkiniz ne olurdu? Bu korkunç olsalıklar zincirinin bedelini yaptığı seçimlerle her karakter er ya da geç ödeyecekti. Buyurun hep beraber bu gizemli hikayede...
ARJİN'İN GEÇMİŞİ:İRAN
En başından başla