2

801 83 55
                                    

"Sen?..." dedi sessizce. Öfkeden göğsü inip kalkıyordu fakat anladığım kadarıyla siniri bana değildi.

"Şimdi ya neden dosyaları karıştırdığını bana anlatırsın ya da çözülmesi güç bir cinayeti üstüne yıkarım. Adam öldürme ve resmi evrakları ortadan kaldırma ayrıca özel alana zorla girme suçundan müebbet hapis yersin."

"Yuh deve! Sanki odayı benzin döküp ateşe vermeye kalktık." burnunun kemerini sıktı "anlat ve defol git." zaman sallama zamanı.

Yalan makinesi çenemi devreye sokma zamanı...

"Ben yemeğinizi getirdim. Fakat çay dosyaya dökülmesin diye masanın üstündeki kağıtları kenara çekeyim dedim. Bu arkadaş da ben dosyaya elimi uzatır uzatmaz içeri girip beni suçlamaya başladı.

"Öyle mi oldu Ersin?" memur düşünmeye başladı "Yani sanırım öyle oldu. Ama sanki dosyayı eline almıştı." kaşlarımı çattım "Dosyaya elimi sürmeden nasıl kenara çekebilirim?"

Baybars bey, Ersine baktı "Sen iki dakika çıkar mısın?" Ersin çıkıp kapıyı çektiğinde okumaya çalıştığım dosyayı eline aldı  "Dün gözünün takıldığı dosyayla aynı. Neden acaba?"

"Aynı mı? Kesinlikle tesadüf olmalı." bir adım yaklaştı "neden bu kıza taktın bu kadar? Olayla bir ilgin mi var?" gözlerim kocaman açılmıştı "Ne? Ben sadece."

İşleyen demir paslanmaz derdiler ama bu adamın yanında rahatça, içimden geldiği gibi yalan söyleyemiyordum "işin aslı buraya gelmeden önce bizim pastanede çalışan Gül ablayla karşılaştım. Kolyesinde kızının resmini görünce konu açıldı ve o da kızının başına gelen talihsiz durumu anlattı."

Sessizce beni dinliyordu "yani buraya gelip sizin elinizde de aynı resmi görünce dikkatimi çekti tabii çok da üzüldüm." bakışları yerdeydi "öyle... Gül hanımın dosyasıyla biz ilgileniyoruz fakat bir sonuç vermiyor. Peki dosyayı neden almaya çalıştın?"

Hafifçe öksürdüm "dedim ya çayı koymak için kenara çekerken o polis memuru gördü yanlış anladı." masasına doğru yürüdü ve oturdu "servisi yap sonra da çık. Odada herhangi bir eksik olmadığı için bu seferlik serbestsin fakat bir daha ben yokken bu odaya giremezsin. Hele dosya ya da eşyalara dokunmayı aklından bile geçirme."

Çayı termostan bardağa döktüm ve pastaların paketini açarak önüne bıraktım. Odada bir eksik olup olmadığını nereden anlamıştı? Belki de bu cimri adam bütün eşyalarını sayıp, yerini ezberleyip sonra odadan çıkıyordu.

Pastaneye geri dönerek üstümü değiştim ve Gül ablaya çıktığımı haber verdim. Günün daha ortasındaydım. Bunun için biraz dolaşmayı düşündüm.

Dün geceden beri aklım o küçük kızdaydı. Belki yardım etmek elimde olan bir şeydi. Fakat koca ormanda neyi... Nasıl arayacaktım? Rüya mı gerçek mi olduğunu bile bilmediğim bir hayalin peşinden gidemezdim ya.

Fakat rahat duramıyordum... Rahat olamıyordum. Bir annenin umutla çocuğunu beklemesi ne kadar zor bir şeydir kim bilir. Ölse umudunu keser, canlı olarak görme hayalinden vazgeçer.

Bir mezarı olur en azından... Yerini bilir yavrusunun. Kendimi böyle bir tehlikeye atmaya değer mi? Kimseden yardım almadan... Kimseye söylemeden bir ormana gitmek ne kadar akıllıca?

Bunu düşünmem gerekiyordu. İş yerinden çıktım ve otobüs durağına doğru yürürken çöp konteynerının yanında beyaz bir çanta gördüm. Çantanın kulpuna bulaşmış kan damlalarını görünce çantaya doğru yürüdüm.

Eğildim ve kulpundan tutarak havaya kaldırdım. Çantanın içi doluydu, demek ki biri bilerek çalmamıştı. Gözlerim kararınca dizleimin üstüne çöktüm ve elimle yerden destek aldım.

ESİR RUHLAR ALEMİWhere stories live. Discover now