13

503 66 83
                                    


Yüzüme bakmıyordu. Başı yerdeydi, tekrar sordum "sen Baybars... Beni seviyor musun?" evet desin istiyordum ama o susmayı tercih ediyordu "susmak bir cevap değil ki! Neden bir şey söylemiyorsun?"

Kafası mı karışıktı, hayır diyip beni üzmek mi istemiyordu? Neydi bu sessizliğin sebebi? Bir adım geri gitti "ben... Ben sana umut veremem. Bu kadar acele etme bu konularda. Daha önce kimseyi sevmedim demiştin ya belki de bunun için bir hevestir sadece."

O kadar sessizliğin ardından bunu işitmek ağır gelmişti "ben ne dediğimi de hissettiğimi de gayet iyi biliyorum." ısrar etmek gurursuzluk ve yüzsüzlük sayılacaktı belki ama böyle bir şeyde gurur araya girmemeliydi.

"cevap bekliyorum... Böyle mi olacak son sözün?" odaya gitti ve koltuğun üstündeki ceketini aldı "bunları sonra konuşsak daha iyi olacak. Hem senin de kafanın karışıklığı gitmiş olur." böyle olacağını düşünmem gerekirdi. Ne beklemiştim ki sonuçta?

"sonra konuşmaya gerek yok. Ben gayet iyi anladım. En iyisi gideyim." diyip arkamı dönmüştüm ki "bekle!" dedi aceleyle. Gitme diyecekti. Arkamı dönmeden "neden?" diye sordum.

Ceketini giyinerek kapıya doğru yürüdü ve yüzüme baktı "çünkü burası senin evin ya hani. Benim gitmem daha doğru olur." reddettiği yetmiyormuş gibi bir de rezil olmuştum.

"seni sonra ararım." diyerek kapıyı çekmiş ve çıkmıştı. Ne oturabiliyordum ne hareket ediyordum. Ayaklarımı tutuyordu sanki bir şey.

Yanaklarımdan süzülen yaşı elimin tersiyle sildim ve olduğum yere çökerek duvara yaslandım "söylediğini yaptım. Oldu mu şimdi? Kaybetmek yok mu şu an?" Hayale seslendim fakat beni duyan yoktu.

Özenle hazırladığım sofraya baktım. Bardağındaki çayı bile yarım kalmıştı. Kimseyi istemediğine göre sevdiği ya da beklediği biri vardı.

"neden çırpındım ki bu kadar? Beni sevmeyen bir insan, benden nefret etse ne etmese ne? Sırf o beni kötü biri olarak bilmesin diye saçma sapan taşların altına koydum elimi." kızgındım ama kendime.

Böyle oturup yas ilan edecek değildim. Kalktım ve önce banyoya gidip elimi yüzümü bir güzel yıkayıp sakinleştim. Acı çeken ilk, son veya tek insan ben değildim. Evet kalbim çok kötü kırılmıştı, belki beni ağlatmıştı bu durum ama dünya dönmeye devam ediyordu sonuçta.

Havluyla yüzümü kuruladım ve odaya geri döndüm. Emek vererek yaptığım her şeyi topladım tek tek. Dolaba yerleştirdim ve bulaşıkları yıkayıp odama gittim.

Zaten sabaha kadar gözümü bile kırpmadan geleceği saati beklediğim için uykum vardı. Pijamalarımı giyindim ve yatağa girdim. Bugün ev de yansa ben uyuyacaktım. Uyuyunca geçerdi her acı sonuçta. En azından saatlik etki yaratan bir merhem olurdu uyku.

Yorganı başıma kadar çektim ve gözlerimi sıkıca kapattım. Üzülmek yok diye tekrarlıyordum kendime.

_________________________________

Nasıl başardım bilmiyorum ama akşam yedide uyanmıştım. Karanlık da çökmüştü üstelik. Dışarıda deli gibi yağmur yağıyordu. Odamın içi aydınlandı birkaç saniyeliğine ve ardından şiddetli bir gök gürültüsü yankılandı.

Ayağa kalktım ve ışıkları yakmak istedim fakat elektrikler kesilmiş olmalıydı ki yanmadı. Perdeyi araladım ve sokağa baktım. Zifiri karanlıktı. Hiçbir binada ya da sokak lambasında ışık yanmıyordu.

Komodinden el fenerini çıkardım yaktım. Aslında bu gibi durumlar eskiden pek canımı sıkmazdı ama bugün acayip bir korku vardı üstümde.

Yetimhanede elektrik kesintisi olunca müdire bizi bir araya toplar, korkmayalım diye uyku saatine kadar hikayeler anlatırdı. Belki de bunun için eskiden korkmazdım. Fakat şimdi ne yanımda arkadaşım vardı ne de bana hikaye anlatacak bir müdire.

ESİR RUHLAR ALEMİWhere stories live. Discover now